Ya kazansaydık!
Meşhur deyim vardır; ‘doğmamış çocuğa don biçme’ derler. Baştan söyleyelim bugün konumuz biraz öyle. ‘İzmir dünya sergisi anlamına gelen EXPO’ya iki kez aday oldu. Eğer kazansaydı ne değişirdi’ ona bakacağız. “Ne önemi kaldı” demeyiniz. Bu kentin yaklaşık 8 yılı tempolu adaylık süreçleriyle geçti. Tam açıklanmasa da milyon dolarlık bütçeler akıtıldı.
Aday olmak yanlış değildi ama süreçler bomba hatalarla dolu yaşandı. O konuları geçtik. Şimdi yarışı kazanan kentin EXPO’yu nasıl düzenlediğine bakalım. 2015 adaylığında 11 oy farkla yenildiğimiz Milano’ya gelelim.
***
Değerlendirmeyi konunun uzmanı, EXPO Dünya Sergileri Türkiye Temsilcisi Çağrı Gruşçu ile yapıyoruz. Dünya sergilerini Türkiye adına izleyen Gruşçu, Milano’da 10 gün inceleme amacıyla kaldı.
Gruşçu’nun ilk dikkatini çeken; İtalya Başbakanı Matteo Renzi’nin yakın ilgisi ve kurumların tek güç olmasıyla görkemli bir EXPO alanı yaratılması.
“İtalyanlar BIE’ye teslim ettikleri adaylık dosyasını harfiyen uygulamışlar. Alan anıtsal bir simge ile pavyonlardan oluşuyor. Yaklaşık 2,5 km uzunluğunda ana caddede 53 devletin pavyonu bulunuyor. Milano’nun EXPO 2015 teması “Gezegeni Beslemek / Yaşam için Enerji” olduğundan gıda ön plana çıkarılmış. Dikkat çeken pavyonlardan ikisi İtalya ve Çin pavyonu. Türkiye pavyonu yeterince ilgi çekmiyor. Kente anıtsal bir simge, Albero Della Vita (Hayat Ağacı) kazandırılmış ve hayli etkileyici. Özellikle her gece müzik eşliğindeki görsel sunum binlerce ziyaretçiyi Albero Della Vita’nın altında buluşturuyor.” Milano 40 gün içerisinde 12 milyondan fazla ziyaretçi toplamayı başardı. Ayrıca Expo 2015’den 38 Euro ücret alınıyor. İtalyanlar yine çayın taşıyla çayın kuşunu vurma peşinde.
***
Abartılarla anlatılan o temalar var ya sonuç; geleneksel mutfaklar. İtalyan sokağı büyük markalarla daha çok yeme içmeye dönmüş durumda. Ama Expo 2015’in simgesi “Hayat Ağacı” heykeli heybetli ve geceleri ışık, su ve müzikle yapılan harika şovlar gelenleri büyülüyor. Şimdi ben o beyaz sakallı büyük babayı nasıl anmam? Türkiye’ye her gelişinde yeme içmeyi seven BİE (Uluslararası Sergiler Bürosu) Genel Sekreteri Vincente Gonzales Loscarteles’i kastediyorum. İzmir’in kafası zaten karışıktı, büyükbaba daha da karıştırdı. “Yok dünyaya temanızla şöyle mesaj vereceksiniz, yok dünya devletlerini böyle ağırlayacaksınız.”
Ağbicim desene, “kent merkezi dışında bir alan oluşturun, ülke devletleri gelsin pavyon açsın, siz de bir pavyon açın ve oraya anıtsal, simgesel bir yapı kazandırın.”
Amaç bu kadar basit. Sen niye delirttin bizim yöneticileri de birbirlerine girdiler? Sonuçta Ekim ayı sonuna kadar benimle birlikte 50 milyon kişi Milano’yu ziyaret etmiş olacak. Bu kadar insan, yeni alan ve yeni bir simge yapı İzmir’de olacaktı. Gruşçu’da kendini alamıyor, “Kurumlar arası koordinasyon eksikliği, kanaat önderlerinin “benim olsun”cu anlayışı olmasa Milano’dan daha başarılı bir organizasyona şimdi biz evsahipliği yapacaktık” diyor. Haklı. Yalnız bir ihtimal daha var, İnciraltı alanı belki de tam EXPO öncesi yine bir mahkeme tarafından durdurulacak, dünyaya rezil olacaktık. İzmir burası!