Ya İktidar ya Karadan IŞİD…
İktidardan çıkarı olanlar, Amerikancı solcular, Amerikan işbirlikçileri, Amerikancı laikler, hep bir ağızdan siyasi iktidara, IŞİD’ı yok etmek üzere, Suriye’ye girsene diyorlar.
Yugoslavya’yı örnek gösterip, orada, havadan bombardıman ile sonuç alındı ama Arnavutlar karada savaşıyordu, diyorlar.
Özetle Haçlı Ordusu tüm unsurlarını harekete geçirdi. Erdoğan’a, hadi gir diyorlar.
Girmese ne olur?
İktidar elden gider. ABD projesiyle gelenler, ABD projesiyle giderler.
Diyeceksiniz ki, Türk halkının oyları var. %43 ile geldiler.
Saddam da, %90’la iktidarda duruyordu. Üstelik halkının arasında korumasız dolaşıyordu.
Sonra, ABD Irak’ı işgal etti.%90 oyla Amerika iktidara geldi.
Siz sandığa bakarsanız yanılırsınız. Sandığı, halkın önüne kim koyarsa sandıktan o çıkar.
Biraz geriye gidelim.
Amerika mevcut siyasi iktidarı, iktidara getirirken, Türkiye’nin güçlü bir ordusu olduğunu biliyordu.
O dönemde, Türk ordusu kullanılabilir olmaktan çıkmış, Amerika’ya karşı asi olmuştu.
Dolayısıyla, Türkiye’yi ele geçirmek, Türk ordusunu kırmadan mümkün değildi.
İç işbirlikçileri ve dini gericiliği kullanarak, Türk ordusunun direnen unsurlarını Ergenekon Tertibi ile imha ettiler. Yani Amerikan saldırısı o zaman başlamıştı.
Ancak, Amerika ve Batının istekleri bitmiyordu. Birleşik Kürdistan’ın kurulmasında ısrarlıydı.
Böyle idi ama… Siyasi iktidar da, Türk halkı için bir şeyler yapmazsa, nasıl meşrulaşacaktı?
İşte siyasi iktidarın çıkmazı da burasıydı. Halk ile ABD arasında kalmak…
ABD başka şey istiyor. Halk başka şey…
Amerika diyor ki; bana karşı verdiğin sözleri tutacaksın. IŞİD’a karadan gireceksin. Suriye ve Irak’taki Kürt guruplarını Türkiye’nin himayesine alacaksın.
Onları korumak için onlarla beraber IŞİD’a karşı savaşacaksın.
Peki, külfetleri anladık. Nimetler ne olacak?
“Türkiye’de iktidar olmanın dışında sana bir şey vermeyiz”
Erdoğan tampon bölge, uçuşa yasak bölge istiyor.
Olmaz diyorlar.
Tekrar geldik, ABD’nin bahşetmediği bir milli iktidar ihtiyacına…
Saddam’ın, İncirlik’ten kalkan, 4496 sortisi sayesinde devrilmesi ile başlayan istikrarsızlaşma, Irak’tan Suriye’ye geçen 3 milyon kişi ile Suriye’ye de geçmiş oldu.
Şimdi o istikrarsızlık zinciri Türkiye için işlemeye başladı.
Siyasi iktidar şimdilerde çok zor durumdadır. İki ateş arasında kalmıştır.
Birincisi bu siyasi iktidarı istemeyen büyük bir çoğunluk, ikincisi ise ABD’nin yeni talepleri…
Bu açmazdan çıkmak için ABD’ye gebe olmayan bir iktidar gereklidir.
Geldik Kurtuluş Savaşının arifesindeki günlere…
O zamanlarda da emperyalist ülkeler Osmanlının üzerine çullanmış.
Osmanlı ise, gericiliğin ve yolsuzluğun içinde kıvranıyor.
Şimdi de Türkiye olarak, bizler gericiliğin ve yolsuzluğun içinde kıvranıyoruz.
Tıpkı Irak’ta olduğu gibi, kurulu Suriye devletini yıkarak, ordusunu dağıtarak bir çözüm olacağını sanan gerici ve bölücü bir iktidar. Öte yanda, Haçlının yeni istekleri…
Batı Birleşik Kürdistan için Kürtleri açıktan silahlandırıyor. Bunu yaparken de, kendi yarattığı IŞİD canavarı üzerinden yaptığı işle meşrulaştırıyor.
AKP iktidarı şimdilik zaman kazanmaya çalışsa da, sonunda angajmanı onu ABD’nin dediğini yapma noktasına taşıyacaktır.
Mecburdur. Çünkü Cumhuriyet’e karşı işledikleri suçları, Batı ifşa edecektir.
Neleri ifşa edecekler derseniz? ABD ve Almanya’nın dinledikleri ve gözledikleri neyse onları. Zaten ABD üst yönetiminden, bunları ifşa etmeye yönelik tehditler de geliyor.
Özetle siyasi iktidar, şimdilerde, ne derse desin, hiç bir değeri yoktur.
Son sözü Amerika söyleyecek, bunlarda yapacaktır.
Çünkü iktidarda kalmaları veya kalmamaları buna bağlıdır.
Bu da dinlemelerin açık edilmesi, yolsuzlukların yeniden gündeme gelmesi, sıcak paranın çekilmesi ile olacaktır.
Peki, ABD kadiri mutlak mıdır? Elbette değildir. Ancak NATO/ABD bağlarını göz önüne aldığınızda işin ne kadar büyük olduğunu fark edersiniz.
Son olarak şunu söylemeliyiz. İktidar ABD’nin dediğini yapsa, Suriye’ye girse gene gidecektir. O zaman da halk götürecektir.
İşte halkın görevi bu günlerde ortaya çıkar.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com