“Ya Diz Çökersiniz, Ya da Savaşırsınız”
Ordusu NATO’ya bağlı, ekonomisi sıcak paraya, ülkesinde CIA’nın operasyon yaptığı*, iç güvenliğinin cemaatlere teslim edildiği, başbakanının ABD’nin memuru olduğu bir ülkede, Kandil’den Karayılan konuştu.
“Ya diz çökersiniz, ya da savaşırsınız.” (Gündem)
Türkleri bölen, Kürtleri birleştiren ABD ve siyasi iktidar, ülkeyi dağılma noktasına getirdi.
Ülkemiz savaş yıllarında bile böyle geleceksiz ve geleceğe kaygı ile bakar hale gelmemişti.
Osmanlı geldi, dış teslimiyet geldi. Aydınlanma durdu. Cumhuriyet tartışılır oldu. Savaşlar ve toprak kayıpları gündeme geldi.
Ülkedeki dağılma öyle bir hal aldı ki, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Yalçın Ataman, Pazar günü Ankara Adliyesine getirilip, 3 saat sorgulandı.(Taraf)
Anlaşılan o ki, topukçu paşa rica etti, onlarda gizli sorguladılar.
Eskiden bu tür sorgulamaları manşetten veren, mütareke medyası ve cemaat medyası haberi gizledi.
Niye vermediler?
İki pisliği halk kaldıramaz diye…
Hem ihanet görüşmelerini sürdüreceksin, hem de görevdeki generale sesini çıkarma gözdağını vereceksin.
PKK orduyu yargılıyor görüntüsü çıkmasın diye, sorgulamayı gizlediler.
Sorun şu; kendi kaderimizi, kendimiz tayin edebilecek miyiz.
Savaşın medyada başladığını ve medyada devam ettiğini biliyoruz.
Eğer bu savaş medyada devam ederse, Türk halkının kaybedeceği şimdiden görünmektedir.
Tek taraflı ateş altındaki halkın, teslimiyetten başka çaresi kalmaz.
Kendi kaderimize el koymazsak, başkalarının kapı kulu olmaktan başka bir yaşam şeklimiz olmaz.
Türkün ateşle imtihanı yeni başlıyor.
Aklınıza, Mustafa Kemal’in Gençliğe hitabesi geldi, değimli?
Görev başına…
*CIA, El-kaide liderlerinden, Süleyman Abu Ghaith’i Türkiye’den paketleyip, Amerika’ya götürdü.Kaldı ki Türk ordusuna yapılan operasyonun başında da zaten CIA vardı.