XI. Sürmeli Şiir Şöleninin Ardından (I)
Değerli Türkçe öğretmeni, gazeteci, şair, yazar, Yozgat Şairler ve Yazarlar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ahmet Sargın'ın (9-10-11 Temmuz 2010) Yozgat Sürmeli Şiir Şöleni'ne daveti beni çok memnun etti. Mümkün olduğu kadar vatanımın her ilini hatta her beldesini görmek için gayret sarf ederim ama Yozgat ilimize gitmek bugüne kadar nasip olmamıştı.
Geçen yıl da davetliydim, gitmeye de kararlıydım ama çok sevdiğim bir arkadaşımın kızının düğünü ile etkinlik günü (4-5 Temmuz 2010) çakıştığı için gidememiştim. Bu yıl kafama koymuştum, mutlaka gidecektim. Beni üzen bir gerçekle karşılaştım. Adana'dan Yozgat'a direk otobüs yokmuş. Ya Ankara'ya ya da Kayseri'ye gidip oradan Yozgat'a giden bir otobüs arayacaktım.
Kuzenimin eşi Mustafa Yentürk Yozgatlı'dır. Kuzenim Türkan Yentürk'ü ve Yozgatlı öğretmen arkadaşım Şerafettin Ayık'ı aradım. Onlar da eskiden aktarmalı olarak gittiklerini, uzunca bir süredir de Yozgat'a gidemediklerini belirttiler. Süngüsü düşmüş asker gibiydim. Ne olursa olsun Yozgat'a gidecektim, ölüm olmadıkça hiçbir şey beni yolumdan döndüremezdi. Araştırmalarım sonunda Adana'dan Yozgat'a sadece iki firmanın direk giden otobüslerinin olduğunu öğrendim. Bu defa saatler uymuyordu. Saat 15.00 te binip gece yarısı oraya varmanın bir anlamı yoktu. Üstelik etkinliğin birinci gününde orada olamayacaktım.
Arkadaşım Münevver Düver, bir firmadan Yozgat'a direk olarak bilet aldığını söylediğinde sevinçten uçacaktım neredeyse...Adı geçen firmadan telefonla 8 Temmuz 2010 tarihinde saat 20.00 için iki kişilik yer (23-24 numaraları) ayırttım. "Yarın saat 15.00'e kadar ayırıyoruz." dediler. Yine de içim rahat etmedi, bir aksilik çıkmaması için aynı günün akşamı biletleri almaya çocuklarımı yolladım. Eyvah, korktuğum başıma gelmişti. Biletimiz satılmıştı. Üstelik başka boş yer de yoktu. Gidemiyordum Yozgat'a... O gece hiç uyuyamadım. Ertesi gün firma yöneticisini aradım. Bu davranışlarının hiç de etik olmadığını belirttim. Özür dilediler ve bir saat içinde sorunumu çözdüler. Biraz arka sıralarda da olsa aynı otobüsten 2 bilet almayı başardım. Zafer kazanmış bir komutan edasıyla son hazırlılıklarımı tamamladım.
Kızım Sena ile firmanın Atilla Altıkat Köprüsü'nün yakınındaki bürosuna gittik.Arkadaşım Münevver Düver oradaydı. Kırmızılar içinde çok şık göründü gözüme. Biraz sonra Mansur Ekmekçi bizleri yolcu etmeye geldi. Dilerdim ki o da bu etkinlikte bulunsun. Davetli olmasına rağmen işi çıktığı için Yozgat'a gidemiyordu. Yozgatlı dostlara ve şair arkadaşlara bol bol selam söyledi.
Altıkat'tan servislerle Adana Otogarı'na gittik. Asker yolcu eden vatandaşlar vardı, ellerinde ay-yıldızlı Türk bayrakları ile o kadar gururluydular ki ağlamaya başladım, baktım ki Münevver de ağlıyor. Çünkü o günlerde Yozgat da iki şehit vermişti ve bu iki genç güle oynaya davulla zurnayla askere gidiyorlardı. İşte Türk milletinin farkı, işte milletimin büyüklüğü, işte vatan aşkı buydu. Kınalı kuzularla bizler de fotoğraf çektirdik. Kütahya'ya gidiyorlarmış. Başarılı bir askerlik diledik, onları sevgi ve saygıyla uğurladık.
Otobüsümüz gelmişti. Miraç Kandili gecesi çıktığımız yolculuğun kazasız belâsız geçmesi için bol bol dua ettim. Mersin üzerindenmiş güzergâhımız. Afet Kırat ile kızı Ayten de Mersin'den otobüsümüze bindiler. Çok mutlu olduk. Yanımızdaki koltuklarda İskenderun'dan binip Samsun'a giden dünya tatlısı iki genç kız vardı. Onların güzel, esprili sohbetleri bu uzun yolculuğun sıkıntısını dağıttı. Gamze'yi, Seboş'u hiç unutmayacağım.
Sekiz saatlik keyifli yolculuk sonrası 9 Temmuz Cuma sabahı saat 4.00'te Yozgat'a vardık. Vakit çok erken olduğu için kimseyi aramadık, makûl bir saat olmasını bekledik. Saat 6.00'da YOŞAY üyesi Erdoğan Bektaş bizi karşılamaya geldi. Bektaş, aslında köyde yaşamasına rağmen bizi karşılamak için köyden yetişemeyeceğini bildiğinden o gece Yozgat'ta kalmış. İki taksi tutarak bizleriAvcı Şair olarak bilinen Ahmet Yetim'in işyerine götürdü. Demli çaylar eşliğinde bol bol şiir okuduk. Ahmet Yetim'in şiirleri çok güzeldi. Gerçekten çok güzel ve özel bir şiir dinletisi oldu. Sonra Erdoğan Bektaş, bizleri lokantaya götürdü. Sıcacık mercimek çorbası içmek çok iyi geldi doğrusu!
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün fuayesine gittik. Orada Yozgatlı dostlarımız biri çok sıcak karşıladılar. Çok güzel bir kahvaltı sofrası kurdular. Mis gibi demli çaylar bardaklarımızdan hiç eksilmedi. Yozgat'ın meşhur sıcacık parmak ekmeğiyle orada tanıştım. Peyniri, zeytini, balı, yeşil biberi, domatesi, salatalığıyla harika bir yaz kahvaltısıydı. Yozgatlıların misafirperverliğini bilirdim ama bu kadarını hayal bile edemezdim doğrusu.
Yozgatlı şairleri, yazarları tanıyordum. Kars'ta tanışmamızla başlayan dostluk ebedî olarak sürer inşallah! Orada bizlerle yakından ilgilenen çok değerli biri daha vardı. Önceden görmemiştim, sordum, hayret ettim. Neden mi meğer Yozgat İl Kültür Müdürü Sayın Bahri Akbulut'muş. Sabahın erken saatlarinde konukları karşılamak için seferber olanlar arasında bir bürokratın olmasına çok alışkın değildim. Şaşırdım. (Kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunarım. )