Dün gazetemizin 8. sayfasında ‘Beylikdüzü ‘Vira’ dedi’ manşetiyle bir haberimiz vardı.
Beylikdüzü Belediyesi’nin hasılat paylaşımı yöntemiyle, Gül Proje ortaklığı ile beraber yaptığı
‘Vira İstanbul Projesi’nin lansmanını Beşiktaş’ta yapıldığı haberin ayrıntılarında vardı.
***
Düşünün Beylikdüzü Belediyesi’nin çok tartışılan, her meclis toplantısında gündeme geldiğinde ortalığın birbirine girdiği projenin tanıtımı Beşiktaş’ta yapılıyordu.
Yaklaşık 75 bin m2 yeşil alan ve sosyal donatılarının yer alacağı projede toplam bin 156 konut ve 39 cadde mağazası bulunuyormuş! Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun söylediğine göre yaklaşık 17 bin 500 m2 alanda belediyeye kalıyormuş!
Belediyenin malı olan arazinin 17 bin 500 m2′si belediyeye kalıyor… Belediyenin mülkü olan bir projede belediyede kalan mülk… Oldukça ilginç…
***
Bu proje ile eleştirilerimizi bir kenara bırakıyoruz.
Beylikdüzü Kurucu İlçe Başkanı Vehbi Orakçı döneminde hazırlanan, Belediye Başkanı Yusuf Uzun döneminde uzun süre konuşalan projeyi hayata geçirmek Başkan Ekrem İmamoğlu’na nasip oldu. Bu konuyla ilgili taraflar halen konuşmaya devam ediyor.
Bir gerçek var, bu proje Kavaklı’ya, Yakuplu’ya ve Beylikdüzü’ne ayrı bir değer katacak.
***
Bizim eleştirimiz ise şu.
Beylikdüzü’nün büyüdüğünü, yıldızının parladığını iddia edenler lansmanı Beşiktaş’ta yapmalarıdır. İnşaat firmalarının lansmanlarına katıldım, inanın Beşiktaş’ta yapılmasının hiçbir anlamı yok. İnşaatla ilgilenen medya guruplarının tamamını Beylikdüzü’nde yapılacak lansmana katabilirsiniz. Mesele bunu organize edebilmek. Ve bu yapılamayacak birşey değil.
Beylikdüzü Belediyesi’nin projesi olan lansman Beşiktaş’ta yapılıyor ancak yerel medyadan kimse davet edilmiyor.
***
19 aydır görevde olan Beylikdüzü Belediyesi yetkililerine sorduğumuzda ise aldığımız yanıt, Gül Proje tarafından organize edildiği idi.
Özrü bile bir gaftı.
Ortak bir proje, belediyenin organizasyondan haberi yok öyle mi?
Özrü kabahatinden büyük…
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hasılat paylaşımı ile belediyenin tüm ekonomik sorunlarını çözeceği projenin tanıtımının Beşiktaş’ta yapılmasına müdahale etmemesini ise anlayamıyordum.
Aynı zamanda ise, Beylikdüzü medyasından habersiz yapılmasını anlamakta zorluk çektiğimi belirtmek istiyorum.
Halbuki, lansmana beylikdüzü halkı da İstanbul medyası da davet edilebilirdi… Ve Başkan İmamoğlu’nun en önemli projesi coşkulu ve anlamlı bir tanıtımla görücüyü çıkarılırdı…
***
Zırt pırt her açılışa, her etkinliğe yerel medya davet edilirken, Beylikdüzü Belediyesi’nin kurmayları, bu projenin detaylarını bilen yerel medyadan tanıtımı resmen kaçırıyorlardı.
Bunun mazereti olamaz…
Bunun lamı cimi olamaz…
Bunun adını koyalım.
Basiretsizlik…
Bunun adını, bir de empati yaparak kendilerinin koymasını istiyorum.
***
Sen, en iyi projenin tanıtımını kentin merkezinde değil, Beşiktaş’ta yapacaksın.
Sen, en iyi projenin tanıtımına inşaat sektörü medyasını davet ederken, her haberine sayfalarında yer veren, yerel medyadan tanıtımını kaçıracaksın.
Olmaz…
Olmaz…
Bin kere olmaz…
Bunun mazereti olamaz…
Dost zannetmek!
Bir dost düşünün…
Dostunuz olduğunu zannettiğiniz birini düşünün.
Gecenin ilerleyen saatlerinde ziyaret ediyorsunuz…
Rahatsız imiş…
Yatıyormuş…
Görüşemiyorsunuz…
Not bırakıyorsunuz.
Bizi kendisi değil, ertesi gün sözde başkası aramışmış…
Hayat sen nelere kadirsin be…
***
Belki başı beladaydı, akıl soracaktı…
Belki çocuğu hastalanmıştı…
Anlayacağınız belki dostluğunuza ihtiyacı vardı…
Belki birkaç söze ihtiyacı vardı.
Hadi telefonunu görmediniz.
Hadi sabaha kadar bilginiz olmadı(!)
Sabah size söylendiğinde ilk işiniz telefonunuzdan aramaktı.
“Ne oldu, bir sıkıntın mı vardı?” diye…
Belki de gönül almak için, küçük bir özür dilemek için…
***
Belkide asıl sıkıntı, sizin dost zannetiğiniz sizi zurnanın zırt deliği olarak gördüğü içindir, değil mi?
***
Hayat akıyor… Su akarını buluyor.
Ne makamlar görüldü…
Ne statüler görüldü…
Ne adamlar görüldü…
Hiçbir makamın kimseye baki olmadığı görüldü…
Hiçbir koltuğun kimseye kalmadığı görüldü..
***
İnsan dost bildiklerinin yanında olur.
Dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olmalı…
Hiçbir mazeret dostluğa gölge düşürmemeli.
***
Dostluk iyi günlerde değil, kötü günlerde ortaya çıkmalı…
İyi günde dosta ihtiyaç duyulmaz ki…
İyi günlerde ortalıkta öyle çok dost gözükür ki…
İyi günde başarıların paylaşılması için gerçek dostlara ihtiyaç vardır…
***
Dost, dost…
Galiba birinin dostu zannederken kendini, o öyle zannetmemişse senin zannetmen ne işe yarar ki…
Hikaye…
****
Hayat hikayelerden mi ibaret…
Ne dersiniz?
Aynen yukarıda olduğu gibi…
Hikayeler yazılmak içindir… Ve sonrasında okunmak içindir…
Son söz: Hikayeleriniz olsun, anlatmak için…
Belki dostlarınız varsa, unutmuşlarsa anlarlar diye…