content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

05 Oca

Verici Olmak

“Sahip olduğum her şey zamanla gitti, bana sadece verdiklerim kaldı. Çünkü asıl zenginliğimiz verdiklerimizdir, sahip olduklarımız değil.”

Yeni doğan bir bebek berrak göremez, konuşamaz, yürüyemez; fakat avucuna dokunduğunuzda hemen parmağınızı sıkıca tutar. Hatta öylesine güçlü bir şekilde tutar ki, parmağınızı minik elinden kurtarmakta güçlük bile çekebilirsiniz. İnsanoğlunun doğasını bu küçük örnek ile anlayabiliriz. Herkes, tıpkı bu yeni doğan bebek gibi alıcıdır. Bebeğinden yaşlısına insan her zaman sahip olmak ister. Sahip olduğundaysa daha fazlasını ister. Sahip olmanın sırrının ise vermekten geçtiğini çok az kişi bilir. Size bu yazımda vermenin öneminden bahsetmek istiyorum.

Doğanın kuralı yaratılan boşluğun mutlaka yerinin doldurulmasıdır. Boşluk yaratmadığınızda ise kısmetimizi de bu kural ile bağlantılı olarak kapatmış olursunuz. Nasıl mı? Şöyle düşünün; yeni bir mobilya almak istiyorsunuz, ama onu koyacak bir yeriniz yok. O zaman ne olur? Tabii ki yeni almak istediğiniz mobilya kendisine evinizde yer bulamaz ve dışırıda kalır. Aynı şekilde elbise dolaplarınızda, çekmecelerinizde boş yer olmadığından yenileri tabii ki de gelmeyecektir.

Eğer yaşantınızı yenilemek istiyorsanız size tavsiyem kullanmadığınız herşeyinizi atmanız olacaktır. Bu şekilde boşluk yaratarak, yeniliğe yer açmış olursunuz. Boşalttığınız zaman, boşaltıklarınızın yerine kendiliğinden yenileri gelecektir. Vermeyerek kısmetinizi, geleceğinizi kapatmakta olduğunuzu lütfen farkedin.

Verici olmaya en basitinden dolaplarınızı, çekmecelerinizi gözden geçirmekle başlayabilirsiniz. Evinize bir bakın, kullanmadığınız bir sürü eşya ile karşılaşacaksınız. Kullanmadıklarınızı ayırıp muhtaç insanlara vermeyi deneyin. Depolamayın! İstifçi olmayın! Verin! Yer açın! Bu tavır değişikliğinin yaşantınıza getirilerini izleyin, değişiklik ve yenilik verme eylemlerinizi mutlaka takip edecektir. Verdiğinizde size verecekler, sizin için yeni birşeyler alacaklar, ya da siz kendinize yeni birşeyler alma fırsatı yaratacaksınız.

Boşluk kelimesini çok iyi anlayıp hayatınızın her alanına dahil etmelisiniz.

Hepimiz zengin olmak istiyoruz. Bu arzumuzu gerçekleştirmek için “bir elden gelen diğer elden gider” çarkına uyum göstermeliyiz. Giden şeyin yerine mutlaka yenisinin geleceğine inanmalısınız. Bir hortum hayal edelim. Musluğun açık olduğunu ve suyun aktığını düşünelim. Neden hortumun diğer tarafını kapatıyorsunuz? “Kapatmıyorum” diyerek karşı çıkabilirsiniz. Peki o zaman, verici misiniz diye sormalıyım sizlere. Size gelen şeyi, aynen hortum misali diğer tarafa (yani başkalarına) aktarıyor musunuz? Akışa dikkat etmeli, direnmemeliyiz. ‘Elimizi açmayı’ öğrenmeli ve ‘suyun’ akmasına izin vermeliyiz. Size gelen şeylerin bir kısmını kullanın, diğer kısmını ise verin, hediye edin, dağıtın... Verici olun. Diğer insanlara yardım edin, hizmet edin, bir çiçek, bir hediye ile neşe yaratın. Maddi olarak birşeyler veremezseniz bile güzel sözler söyleyin, sevginizi gösterin, insanları mutlu edin, güldürün, rahatlatın, affedin ya da onlar için dua edin... Verici olduğunuz zaman çark dönmeye devam eder ve bu şekilde herkesin pay almasına yardımcı olursunuz. Böylelikle verdikleriniz yine size geri döner. Ama cimrilik yapıp elinizi kapatmak, geleceğinizi, ilerlemenizi, kısmetinizi, herşeyinizi etkiler, engeller, kapatır. Bu basit kurala dikkat ederek, almaktan çok vermeye çalışın ve size geri gelenleri keyifle karşılayın.

Birine bir şeyler verdiğim zaman mutlaka hemen başkasından bir hediye alır ve her defasında teşekkürlerimi dile getirirken şöyle düşünürüm: “Doğa kurallarına bir bak! Nasıl da muntazam bir şekilde çalışıyor?” Yardım ettiğimde, birilerinin işlerini kolaylaştırdığımda, hiç zorluk çekmeden işlerimin nasıl yolunda gittiğini görüyorum. Siz de bunu bir ölçü olarak değerlendirebilirsiniz; eğer işleriniz sürekli birileri ya da birşeyler tarafından engelleniyorsa, biliniz ki bu aralar pek de verici değilsiniz.

Bu konuyu bir de zihin ve meditasyon açısından ele alalım. Zihnimizi de her zaman boş tutmanın önemi büyüktür. Herşeyi minimuma getirmeliyiz; minimum düşünce, minimum titreşim, minimum kelime (konuşma)... Gevezelik, dedikodu gereksiz sözler vb.eylemler sadece ve sadece enerjimizi boşaltır.

Çok dolu bir mekan, içimizi daraltıp nefes almamızı engellerken, kalabalık olmayan, açık, ferah mekanlar bize huzur verir, zihnimizi sakinleştirir. Eminim ki bu duyguyu yaşamınızda defalarca kez deneyimlemişsinizdir. Ama mekanların vb. yarattığı bu huzur ya da huzursuzluğun asıl sebebini şimdiye kadar hiç düşündünüz mü? Nesneler, bulundukları ortamın enerjisini azaltır. Aynı şekilde zihnimizi dolduran gereksiz iç konuşmalar, düşünceler (olumlu ya da olumsuz farketmez) geçmiş ve gelecek kaygısı vb. eylemler zihnimizi yorar ve onu huzursuz ve dalgalı hale sokar. Halbuki zihnimiz rahat ve huzurlu olmalıdır. Zihnin şu andaki halini, bir sürü post it yapıştırılmış bir panoya benzetebiliriz. Bu notları kim okumak ister ki? Belirli belirsiz notların yarattığı karmaşa arasından önemli olanları nasıl ayırtedebiliriz?

Konuya başka bir açıdan daha göz atalım istiyorum. Aslında bizler Tanrı’nın elinde birer aracız. Bu nedenle de Tanrı’nın kendi işlerini yaparken bizi kullanmasına izin vermeliyiz. Bir araç, onun aracı olmalıyız. Karşımıza çıkan kişilere iyi davranmalı, onlara yardım etmeli, onlara karşı olan sorumluluklarımızı mükemmel bir şekilde yerine getirmeliyiz. Becerimizi kullanarak elimizden gelen herşeyi yapmalıyız. Kendimizi sorumlu hissetmeliyiz; çünkü karşımıza çıkan kişileri bize Tanrı gönderir. Karşılaştığımız kişi, rızkını bizden almak için gönderilmiş olabilir. Bu nedenle “Tanrı beni kullanarak kendi işlerini gerçekleştirir" diyerek bu durumu bir hizmet fırsatı olarak görmeli ve değerlendirmeliyiz.

Verici olduğunuzda hayatınızın nasıl yavaş yavaş değiştiğini göreceksiniz. Ruh haliniz, enerjiniz, bilinciniz, şansınız vb. birdenbire değişecektir. Mutluluk, refah, iyi talih... Her şeyiniz bu basit davranış değişikliğine bağlanabilir. Bu nedenle, ister manevi ister maddi olarak ilerlemek istiyorsanız, size tavsiyem: "verici olun".

“Sahip olduğum her şey zamanla gitti, bana sadece verdiklerim kaldı. Çünkü asıl zenginliğimiz verdiklerimizdir, sahip olduklarımız değil.”

Yeni doğan bir bebek berrak göremez, konuşamaz, yürüyemez; fakat avucuna dokunduğunuzda hemen parmağınızı sıkıca tutar. Hatta öylesine güçlü bir şekilde tutar ki, parmağınızı minik elinden kurtarmakta güçlük bile çekebilirsiniz. İnsanoğlunun doğasını bu küçük örnek ile anlayabiliriz. Herkes, tıpkı bu yeni doğan bebek gibi alıcıdır. Bebeğinden yaşlısına insan her zaman sahip olmak ister. Sahip olduğundaysa daha fazlasını ister. Sahip olmanın sırrının ise vermekten geçtiğini çok az kişi bilir. Size bu yazımda vermenin öneminden bahsetmek istiyorum.

Doğanın kuralı yaratılan boşluğun mutlaka yerinin doldurulmasıdır. Boşluk yaratmadığınızda ise kısmetimizi de bu kural ile bağlantılı olarak kapatmış olursunuz. Nasıl mı? Şöyle düşünün; yeni bir mobilya almak istiyorsunuz, ama onu koyacak bir yeriniz yok. O zaman ne olur? Tabii ki yeni almak istediğiniz mobilya kendisine evinizde yer bulamaz ve dışırıda kalır. Aynı şekilde elbise dolaplarınızda, çekmecelerinizde boş yer olmadığından yenileri tabii ki de gelmeyecektir.

Eğer yaşantınızı yenilemek istiyorsanız size tavsiyem kullanmadığınız herşeyinizi atmanız olacaktır. Bu şekilde boşluk yaratarak, yeniliğe yer açmış olursunuz. Boşalttığınız zaman, boşaltıklarınızın yerine kendiliğinden yenileri gelecektir. Vermeyerek kısmetinizi, geleceğinizi kapatmakta olduğunuzu lütfen farkedin.

Verici olmaya en basitinden dolaplarınızı, çekmecelerinizi gözden geçirmekle başlayabilirsiniz. Evinize bir bakın, kullanmadığınız bir sürü eşya ile karşılaşacaksınız. Kullanmadıklarınızı ayırıp muhtaç insanlara vermeyi deneyin. Depolamayın! İstifçi olmayın! Verin! Yer açın! Bu tavır değişikliğinin yaşantınıza getirilerini izleyin, değişiklik ve yenilik verme eylemlerinizi mutlaka takip edecektir. Verdiğinizde size verecekler, sizin için yeni birşeyler alacaklar, ya da siz kendinize yeni birşeyler alma fırsatı yaratacaksınız.

Boşluk kelimesini çok iyi anlayıp hayatınızın her alanına dahil etmelisiniz.

Hepimiz zengin olmak istiyoruz. Bu arzumuzu gerçekleştirmek için “bir elden gelen diğer elden gider” çarkına uyum göstermeliyiz. Giden şeyin yerine mutlaka yenisinin geleceğine inanmalısınız. Bir hortum hayal edelim. Musluğun açık olduğunu ve suyun aktığını düşünelim. Neden hortumun diğer tarafını kapatıyorsunuz? “Kapatmıyorum” diyerek karşı çıkabilirsiniz. Peki o zaman, verici misiniz diye sormalıyım sizlere. Size gelen şeyi, aynen hortum misali diğer tarafa (yani başkalarına) aktarıyor musunuz? Akışa dikkat etmeli, direnmemeliyiz. ‘Elimizi açmayı’ öğrenmeli ve ‘suyun’ akmasına izin vermeliyiz. Size gelen şeylerin bir kısmını kullanın, diğer kısmını ise verin, hediye edin, dağıtın... Verici olun. Diğer insanlara yardım edin, hizmet edin, bir çiçek, bir hediye ile neşe yaratın. Maddi olarak birşeyler veremezseniz bile güzel sözler söyleyin, sevginizi gösterin, insanları mutlu edin, güldürün, rahatlatın, affedin ya da onlar için dua edin... Verici olduğunuz zaman çark dönmeye devam eder ve bu şekilde herkesin pay almasına yardımcı olursunuz. Böylelikle verdikleriniz yine size geri döner. Ama cimrilik yapıp elinizi kapatmak, geleceğinizi, ilerlemenizi, kısmetinizi, herşeyinizi etkiler, engeller, kapatır. Bu basit kurala dikkat ederek, almaktan çok vermeye çalışın ve size geri gelenleri keyifle karşılayın.

Birine bir şeyler verdiğim zaman mutlaka hemen başkasından bir hediye alır ve her defasında teşekkürlerimi dile getirirken şöyle düşünürüm: “Doğa kurallarına bir bak! Nasıl da muntazam bir şekilde çalışıyor?” Yardım ettiğimde, birilerinin işlerini kolaylaştırdığımda, hiç zorluk çekmeden işlerimin nasıl yolunda gittiğini görüyorum. Siz de bunu bir ölçü olarak değerlendirebilirsiniz; eğer işleriniz sürekli birileri ya da birşeyler tarafından engelleniyorsa, biliniz ki bu aralar pek de verici değilsiniz.

Bu konuyu bir de zihin ve meditasyon açısından ele alalım. Zihnimizi de her zaman boş tutmanın önemi büyüktür. Herşeyi minimuma getirmeliyiz; minimum düşünce, minimum titreşim, minimum kelime (konuşma)... Gevezelik, dedikodu gereksiz sözler vb.eylemler sadece ve sadece enerjimizi boşaltır.

Çok dolu bir mekan, içimizi daraltıp nefes almamızı engellerken, kalabalık olmayan, açık, ferah mekanlar bize huzur verir, zihnimizi sakinleştirir. Eminim ki bu duyguyu yaşamınızda defalarca kez deneyimlemişsinizdir. Ama mekanların vb. yarattığı bu huzur ya da huzursuzluğun asıl sebebini şimdiye kadar hiç düşündünüz mü? Nesneler, bulundukları ortamın enerjisini azaltır. Aynı şekilde zihnimizi dolduran gereksiz iç konuşmalar, düşünceler (olumlu ya da olumsuz farketmez) geçmiş ve gelecek kaygısı vb. eylemler zihnimizi yorar ve onu huzursuz ve dalgalı hale sokar. Halbuki zihnimiz rahat ve huzurlu olmalıdır. Zihnin şu andaki halini, bir sürü post it yapıştırılmış bir panoya benzetebiliriz. Bu notları kim okumak ister ki? Belirli belirsiz notların yarattığı karmaşa arasından önemli olanları nasıl ayırtedebiliriz?

Konuya başka bir açıdan daha göz atalım istiyorum. Aslında bizler Tanrı’nın elinde birer aracız. Bu nedenle de Tanrı’nın kendi işlerini yaparken bizi kullanmasına izin vermeliyiz. Bir araç, onun aracı olmalıyız. Karşımıza çıkan kişilere iyi davranmalı, onlara yardım etmeli, onlara karşı olan sorumluluklarımızı mükemmel bir şekilde yerine getirmeliyiz. Becerimizi kullanarak elimizden gelen herşeyi yapmalıyız. Kendimizi sorumlu hissetmeliyiz; çünkü karşımıza çıkan kişileri bize Tanrı gönderir. Karşılaştığımız kişi, rızkını bizden almak için gönderilmiş olabilir. Bu nedenle “Tanrı beni kullanarak kendi işlerini gerçekleştirir" diyerek bu durumu bir hizmet fırsatı olarak görmeli ve değerlendirmeliyiz.

Verici olduğunuzda hayatınızın nasıl yavaş yavaş değiştiğini göreceksiniz. Ruh haliniz, enerjiniz, bilinciniz, şansınız vb. birdenbire değişecektir. Mutluluk, refah, iyi talih... Her şeyiniz bu basit davranış değişikliğine bağlanabilir. Bu nedenle, ister manevi ister maddi olarak ilerlemek istiyorsanız, size tavsiyem: "verici olun".

Etiketler : , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank