…Ve Köylerde Kıyamet Başladı…
Bugün sizlerle Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI’nın çok güzel bir yazısını paylaşmak istiyorum. Tam da seçim propagandalarının hızla devam ettiği bugünlerde!
Kimine göre iyi, kimine göre ise tam bir rezalet! Kimi siyasi partiler yasayı destekliyor, kimileri ise desteklemiyor. Hatta hükümet oldukları takdirde KÖYLÜLERİ, bu ağır yükün altından kurtarmak için yeni projeler üretmeye çalışıyor.
İşte konunun uzmanı Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI’nın çok güzel bir değerlendirmesi…
“…Ve köylerde kıyamet kopmaya başladı” diyor KAYMAKÇI.
Ve şöyle devam ediyor:
Köylere en son ve belki de en büyük darbeyi yeni kabul edilen Büyükşehir Yasası vurdu ve vurmaya devam ediyor.
Büyükşehirlerdeki 16 bin köyün tüzel kişiliği tek bir cümleyle yok edildi.
Türkiye’de ne kadar “köylü” varsa, yasa gereği bir kalemde “kentli” yapıldı. 2012’de halkın yüzde 77.3’ü il ve ilçe merkezlerinde oturuyordu. Yasa ile 14 ilin de büyükşehir belediyesi statüsüne geçmesi ile toplam 30 ilde, belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasıyla kentli oranı yüzde 91.3’e yükseliverdi. Memlekette köylü kalmadı.
Anılan yasanın ideolojik kökenini yazmakta olduğum yazılarla dile getirmeye çalışıyor ve “Neden köyler bitirilmek isteniyor? Köylülüğü bitirme salt Türkiye’ye özgü değil. Dünyada da, küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleriyle yapılan ile aile çiftçiliği, bir başka deyişle köylü çiftçiliği endüstriyel dev ölçekli işletmeler ikame edilerek bitirilmek isteniyor. Bu şekilde köylerin boşaltılmasıyla kentlere gelecek, ancak iş ve aş bulamayacak yoksul köylülerin denetimi daha kolay olacak” diyordum.
BÜYÜKŞEHİR YASASI İLE NELER OLMAKTA?
Büyükşehir Yasası’nın getirmekte olduğu olumsuzlukları sıralayalım:
Köylerin, meraların, sulak alanların ve tarlaların iskâna açılması mümkün hale getiriliyor.
Orman köylerinin kentsel ranta açılması kolaylaşıyor, yabancılara toprak satışının önü açılacak.
Köyler; personelini, taşınır ve taşınmazlarını ilçe belediyesine 1 ay içinde bildirecek.
Köylerde, tarım/köylü işletmeleri dahil her türlü esnaf işletmeleri ruhsat alacaklar.
Köylerde emlak vergisi, Belediye vergileri, harç ve katılım payları 5 yıl sonra alınmaya başlanacak.
Belediye hizmetlerine ulaşmak daha da zorlaşacak ve hizmetler pahalılaşacak.
Yasa ile köylü kendi yaşam alanı üzerindeki tüm yönetim haklarını kaybetmiştir.
Köy alanlarının rantı belediyelere aktarılmaktadır.
Köylüler ücretsiz eriştiği altyapı hizmetleri için bedel ödemek zorunda bırakılmakta.
Yasa ile küçük ve orta ölçekli işletmelere sahip köylüler daha da yoksullaşacak ve yok olmak üzere üretim dışına itilecek.
VE KIYAMET KOPMAYA BAŞLADI
Büyükşehir Yasası’nın getirmekte olduğu olumsuzlukların ipuçlarını yukarıda sıralamaya çalıştım. Anılan olumsuzluklar 30 Mart 1014 Yerel Seçimlerinden sonra hızlanacak. Ancak kıyamet şimdiden kopmaya başlattı bile. İlçelerde Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri tarafından köy muhtarlıklarına iletilmek üzere hazırlanan yazılarla, yerleşim alanlarına yakın bölgelerde hayvancılık yapılmasının “umumi hıfzıssıhha kararı” gereğince yasaklandığı bildirildi. Buna göre ilçe merkezi, belde ve köylerdeki ahır, ağıl ve kümeslerin ivedi olarak ortadan kaldırılacak.
Şimdi soruyu yeniden soralım; Aile çiftçiliği yapan ,az sayıda ineği, koyunu, keçisi ve tavuğu olan ve geçimini bunlarla sağlayan köylüler ne yapacak? Yerleşim alanı dışına itilen bütün köylülerin köy dışında arazilerimi var? Bunları perişan etmek ne kadar doğru ve ahlaki?
Yazımı, geçtimiz 2013 yılı Ocak’ında Seferihsar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Geleceğin Köyleri Hareketi Bildirgesi”ni yineleyerek sonlandırmak istiyorum:
“Yeryüzünün ilk köyünün kurulduğu bir coğrafyada binlerce köyün üzerini tek bir cümleyle çizmek mümkün mü? Değil elbette.
Köy, köktür ve tohumdur. Köy, hem geçmişimiz hem geleceğimizdir. Tüketen insanın savaşların içine sürüklendiği bir çağda, köyler sakince üreten geçmişle geleceğin harmanlandığı yerler olmalıdır.
Şehirde veya köyde, nerede yaşarsak yaşayalım sağlıklı bir doğal çevre ve kırsal alana ihtiyacımız var. Köy olmazsa şehirde ne yiyebiliriz? Fabrikasyon sebze ve meyveleri mi, yoksa büyük şirketlerin GDO’lu ürünleri mi?”
Sözün Özü!
Ne güzel yazmış değil mi Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI ?
Bunun üstüne biz ne diyebilir, ne yapabiliriz ki bir tek oy’umuzu kullanmaktan gayri !!