Vatanı Sevmek Böyle Olur…
Rahim Demirbaş kardeşimizin, bana ilettiği mesajı, aynen aktarıyorum. Bu tür davranışların örnek alınmasını diliyorum. Vatanı sevmenin, laf üreterek değil, icraat ile olacağını bir defa daha hatırlatıyorum…
“Değerli Burhan Hocam,
Belki bu yazımı okumayacaksınız, çünkü biz garipler pek hesaba alınmayız. Bizim yapmaya çalıştığımız işler önemsizdir. İlla kelli felli kişiler güzel şeyler yapar. Onun için ilgilenmeye değmez.
Şunu biliniz ki her şeye rağmen ben sizi seviyorum. Ülkenin yücelmesi ve birliğinin dirliğinin bozulmaması için çabalarınızın farkındayım. Özür dilerim belki sizi yanlış anlamış olabilirim. Bu çalışmayı duyurunuz ki benim gibi düşünenler moral bulup çoğalsın. Gençlerimizin parasını ve zamanını Madonnalar, Lopezler ve Gagalar alıp götürmesin. O kıymetlerin enerjisini ülkemizin kalkınması ve yücelmesi için kullandıralım.
Magazin haberlerinde duyuyoruz, birileri 18 yaşına gelen çocuklarına servet boyutunda paralar harcayarak otomobil alabiliyor. Halbuki o aracın bir alt modelini alsalar, aradaki parayı güzel ülkemin çölleşmesini önlemeye ayırsalar, çocuklarına daha iyi bir vatan bırakacaklar…
Ben Rahim Demirbaş ülkenin en yoksul bir köyünde dünyaya gelmişim. 47 yıl çeşitli eğitim müesseselerinde canla başla çalışıp üç kuruş kazandım. Güzel ülkemde kazandım yine bu güzel ülkemde kalsın. Aynı zamanda insanımıza bir örnek model sunmuş olurum. Bu güzel ülkenin yücelmesi bir takım mevki sahibi kişilerin tekelinde değil bizim de yapacağımız bir şeyler olmalı diye düşünüp orman dikme işine giriştim. Orman diktim de ne oldu:
Büyük şehirlerde yaşayanlar pek farkında değiller, güzel ülkemiz giderek çölleşiyor. Bir taraftan da, ormanların bir kısmı kuraklıktan, bir kısmı yangınla bir kısmı da insanların katli ile yok oluyor. Bundan 50 yıl önce çevre nasıldı kimse farkında değil. Köyler boşalıyor, şehirlerin şehir mi köy mü olduğu belli değil. Ben işin farkındayım ne yapılacağını da biliyorum.
Ondört yılı geçiyor, Rahim Demirbaş olarak her gün gözümüzün önünde erozyonun erittiği topraklarımızda tek başıma ağaçsızlaşmaya karşı savaş açtım. 47 yıllık öğretmenliğimde biriktirdiğim, bir öğretmen ne biriktirebilirse o kadar, bu işe yönelttim. Kuyular açtım, borular döşedim, hayvan sırtında su taşıdım, Konya’nın Karacadağ’ında çölleşen araziyi yeşertmeye çalıştım.
500 dekarlık arazide 32 bin fidan yetiştirerek yeşil bir kuşak oluşturdum. Çevreciliğin yeşili korumanın yaşatmanın ve genişletmenin, kısaca orman sevgisinin masa başında oturarak kazanılamayacağını, bu iş için sahada çalışmak gerektiğini göstermiş oldum.
Çölleşen araziden hayatını kazanamayıp köyü terk etmekte olan birkaç kişi orman oluşturmada çalışarak ve ormanın getirdiği olanakları kullanarak iş sahibi oldular. Onları büyük şehirlerde horlanmaktan korumuş oldum.
Orman yetiştirmek için fidan dikmek gerek. Fidanlıktan fidan alarak ekonomiye katkıda bulundum. Para dönmüş oldu.
Ülkem yararına çaba sarf ederken sıkıntıya düşünce sabretmesini, yaptığım iş ülke yararına olduğu için devletin yardım edip etmeyeceğini öğrendim.
İyi gün dostu olanlar yanımdan uzaklaştılar, birçok aziz duygulu ve yüksek karakterli, yiğit insan ile tanıştım, böylece kötü günde beni yalnız bırakmayan dostlarım oldu.
Kazancımı ve emeklilik dönemindeki tüm birikim ve gücümü, peygamberimizin emrettiği, çağ deviren Fatih dedemizin vakıf kurup yapılmasını vasiyet ettiği, Atatürk’ün bahçedeki çınarın dalına yer açmak için köşkün yerini değiştirerek saygı gösterdiği bir işe, ağaç yetiştirmeye harcamış oldum.
Bu çabamla birkaç kişinin sevap kazanmasına vesile oldum.
Kişisel olarak kahve köşelerinde pineklemek yerine ormanda vakit geçirerek zinde oldum, dinç kaldım, sağlığıma kazanç oldu.
Yetiştirdiğim ormanı çok sayıda hayvan ve kuş kendine mesken tuttu. Doğanın dengesi bir nebze düzeltilmiş, korunmuş oldu.
Sevmek fedakarlık ister, bütün bu sıkıntılar ve güzel şeyler ülkemi sevmemden dolayı olduğu için mutlu oldum.
Sizlere bu nedenle sesleniyorum. Beni duyun. Dilerseniz internette adımı yazınız, TRT Haber’in yaptığı Güzel Ülke programını izleyiniz. Diğer haber ve fotoğraflara bakınız. Benim çabam, kişisel amaçlı değil. Kişisel bir çıkarım yok. Olmayacak. Çabam, ülkemi torunlarımıza bulduğum gibi bırakmak. Ağaçlı buldum, çorak ve kurak bırakmak olmaz.
Sesimin duyulması İç Anadolu bozkırının ağaçlandırılması ve orman halkasının genişletilmesini sağlamak için yazılı ve görsel basın aracılığı ile “ben de varım” diyen insanları bir araya getirmekte destek vermenizi diliyorum.
Durumu saygı ile arz ederim.
Rahim Demirbaş