Vatandaş Amma Dertliymiş!
Devletin, vatandaşına yönelik uygulamaları ile ilgili olarak geçtiğimiz gün yine bu köşede dile getirdiğim ve birebir beni ilgilendiren sorunlara yönelik köşe yazıma öyle tepkiler aldım ki, şaşırmadım desem yalan olur.
Şunu da öncelikle belirteyim ki, bu tepkilerden edindiğim ikinci bir olumlu durum da, sizler tarafından bu köşenin bir hayli ilgiyle izlendiği...
Sanırım bir köşe yazarı için en güzel duygulardan biri de bu olsa gerek.
Gelelim şikayetlere. Devletin, vatandaşına yönelik tavizsiz uygulamaları ve yaptırımları, görüyorum ki ciddi anlamda can yakma boyutlarının bir hayli üstüne çıkmış.
Bizim devlet geleneğimizin, hiçbir Avrupa ülkesi ile bağdaşır bir yanının olmadığını hepimiz biliyoruz. Onlarda, devlet vatandaşı için vardır, biz de ise vatandaş devleti için vardır.
Onlarda vatandaş olmazsa devlet yoktur, biz de ise devlet olmazsa vatandaş hiç olmaz mantığı hakimdir.
Aramızda her nedense 180 derecelik fark yaratan bir devlet anlayışı hakimdir Avrupa ile... Sonuçta, bizde vatandaş devletinin kölesidir, hizmetkârıdır.
Haa, Anayasaya falan da bakmayın, yazıp çizmeyle olmuyor çünkü bu işler. Siz uygulamaya bakın uygulamaya.
Burnundan kıl aldırmayan bir devlet yapısı içerisinde “vur ensesine, al lokmasını” politikası ile idare edilen bizler, Devlet Baba’nın her an tepemizde yumruğunu hissetme bahasına, yine de yaşadığımız mağduriyetleri dile getirme yürekliliğini gösterdiğimiz için, mağdur olan diğer vatandaşlardan da kendi yaşadıklarına yönelik bir hayli şikayet duyumları almamız da doğal oluyor.
Evet, tam olarak kaç kişi aradı saymadım ama bir hayli arayanın olduğunu söyleyebilirim.
Ve, hepsinin de ortak şikayeti, yıllar yılı hizmet ettiği devletinden beklediği yakın ilgiyi görememe noktasında odaklanıyordu.
Aslında ne kadar üzücü bir durum...
Daha da üzücü olanı ise devletin görevlileri tarafından vatandaşın bu sıkıntısının algılanamaması ve üstüne üstlük, eziyet boyutlarının çok daha üst seviyelere çıkartılması.
Şunu da kabul etmek gerekir ki, devlet görevlilerinin vatandaşlarına verdiği bunca eziyet ve sıkıntıya karşın, bu vatandaşın devletine böylesine bağlı olması ve sevmesi de gerçekten takdir edilmesi gereken bir konudur bence.
Düşünebiliyor musunuz, devletin herhangi bir kurumunun ilgilisine, ya da bir memuruna gidiyorsunuz, derdinizi anlatıyorsunuz, derman arıyorsunuz ve derman yerine size daha büyük sıkıntılar yaratacak bir takım uygulamalarla karşılaşıyorsunuz.
Tüm bunlara karşın da, devlet görevlisi asla yaptığı hatayı kabul etmiyor ve üstüne üstlük de siz, size hizmet etmesi gereken kişiyi gerekli mercilere şikayet bile edemiyorsunuz. Hani kadıyı şikayet etme durumu gibi bir şey!..
Hiç kimse kalkıp da, devlete karşı vatandaşı kışkırttığımı falan da düşünmesin. Böyle düşünen biri varsa eğer, sıfatını falan gizleyip, herhangi bir devlet kurumuna birlikte gider, vatandaşa yapılan eziyeti, sıkıntıyı birlikte tesbit ederiz. Bu kadar da basit yani.
Ayrıca böyle düşünüleceğine, düzeltilmesi yönünde hareket edilse bence çok daha iyi.
Haa, şu da savunulabilinir belki, kadro yok, personel yetersiz, aldığımız ücret ücret değil, çalışma saatlerimiz çok ya da diğer bahaneler...
Ama neden ne olursa olsun, bunların hiç birinin vatandaşa eziyet etmeyle gerekçelendiremezsiniz. Hiç kimse sizi oraya zorla getirmedi. Geliş amacınızı asla unutmayınız.
Belki bir gün biz de gerçek bir devlete kavuşuruz.