content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

16 Ara

Varlık Tanımı Üzerinden Sonraki Hayat Açıklanabilir mi?

Bilim-din ilişkisi çağdaş düşüncenin en önemli sorunlarından biridir. Modern bilimler sürecine geçildiğinden beri Tanrı bazı kesimler tarafından ekarte edilmiş, biyolojik evrim tabanlı ateizm düşüncesi dünyada yayılmaya başlayarak Tanrı’yı bilimden

çekip alan bir zihniyet ortaya çıkmıştır. Din deyince bilim akıla gelmeyecek, bilim deyince din ve Tanrı akıla gelmeyecek dayatmalara yönelik bir oluşum süreci başlamıştır-başlatılmıştır. Bunun türlü türlü sebepleri olmakla beraber ben bu sebeplere dokunmadan bilimsel verilerle kutsal metinlerde bahsi geçen ahiret (sonraki hayat) bir insan uydurması mıdır, yoksa sebep-sonuç döngüsünde işleyen evrende varolan insanın nihai-kaçınılmaz sonu olarak karşısına çıkacak bir olgu mudur buna değinmeye çalışacağım.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Burada din ile bilimi evlendirmek gibi bir niyetim yok. Zira onlar kardeştir, zaten nikah düşmez. ;) Benim düşünceme göre bilim insanın insan olarak tarih sahnesindeki yerini aldıktan sonra bilme sürecine verilen isimler-bütünler toplamıdır.

Benim ön kabulüm Tanrı’dır. Tanrı’yı her varlığın sebebi olarak görmek yerine varlığın var edeni olarak görmenin bilime ters geleceğini düşünmüyorum. Şöyle ki: Bilim varlığın ‘nasıl var oldu’? sorusunun cevabını büyük oranda verebiliyor. Yani varlığın oluşum sürecindeki sebepleri-öncülleri bize sunabiliyor. Ama bunun ötesine şu ana kadar geçmiş değil. Ama Tanrı için her varlığın ilk sebebi demenin bu bağlamda yanlış olacağını düşünmüyorum.
Şimdi yavaş yavaş konumuzu işlemeye başlayalım ve varlığı var eden en küçük parçaların tanımlarından ve özelliklerinden konumuzu genişletelim.

Atom: (Yunanca atomos, bölünemez anlamına gelir.) bir kimyasal elementin bütün özelliklerini taşıyan en küçük parçacığıdır. Gözle görülmesi imkânsız, çok küçük bir parçacıktır ve sadece taramalı tünel mikroskobu (atomik kuvvet mikroskobu) ile incelenebilir.

Element Alm. Element (n), Urstoff (m), Fr. Elément (m), İng. Element. Kimyasal metodlarla daha basit maddelere ayrışması mümkün olmayan basit madde. Su bir element değildir. Fakat suyun elektrolizinden elde edilen hidrojen ve oksijen birer elementtir. Saf şeker bir element değildir. Çünkü şekerden karbon, hidrojen ve oksijen çıkarılabilir. Element, aynı cins ve kimya tepkimelerinde bölünmeyen en küçük parçaların yığınıdır. Bu parçalara atom denir.

Kısaca atom için elementin bütün özelliklerini taşıyan, bölünemez parçadır dememiz yanlış olmaz.

Ben aşağıya Muhammed İkbal’in bir makalesinden bir alıntı vermek istiyorum:

Yazar kitabında yer alan “Uzaysız / Mekansız Gerçeklik” başlıklı bölümde cismani diriliş meselesini işliyor. Pasaj şöyle:


Birazdan alıntılayacağım pasajda dikkate değer olan nokta, sürgit daha bir derinleşen modern bilim ve felsefenin 18. Ve 19. Yüzyılların biliminin absürd ve hiçbir kıymeti harbiyesi yok diyerek reddettiği bazı dini inançları nasıl rasyonel temellerle izah edecek bir konuma geldiği meselesidir. Dahası, Müslüman okuyucu, cismani diriliş fikrini desteklemek amacıyla bu pasajda geliştirilen argümanın pratikte 13 asır önce Kuran tarafından ifade ve beyan edilen cismani diriliş inancıyla nasıl aynen örtüştüğünü görecektir:

“Teolojik öğretinin en muhteşem ve deyim yerindeyse en harikulade sırlarından, Aziz Pavlus tarafından ısrarla vurgulanan ve günümüzde bile çağımızın en parlak ve en başarılı bilim adamları tarafından muhkem bir şekilde inanılan bedenin yeniden dirilmesi gibi görünüşte gerçekten fantastik bir fikrin, bilimsel düşünen kafalar için meselenin mümkün ve rasyonel inançlar kümesinden bütünüyle reddedilemeyeceği anlaşılıyor. Uç bir örnekte yola çıkmak belki saçma görünebilir ama hendekteki bir patlama tarafından paramparça olan bir insanın bedenini oluşturan atomların, sadece mucize olarak görülmenin dışında, herhangi bir şekilde yeniden bir araya gelebilecekleri ihtimali konusunda, doğru ‘zaman ve ayarlama’ ile bu atomları harekete geçirerek bir kez daha kendi maddi çevresinin odası olarak işlev görmüş olan nomadların teker teker hepsine birden cevap vereceği artık ispatlanmıştı.” (Syed Abdul Vahid’in Thoughts and Reflections of Iqbal başlıklı kitabından s. 220-224 arası alıntı.)

Bunu dedikten sonra kuranın cismani diriliş hakkındaki argümanlarına (ayetlerine) bakalım:

VAKIA:
47. ve diyorlardı ki: "Ne Yani! Biz ölüp de toz ve kemik yığını haline geldikten sonra mı diriltileceğiz yeniden?
48. Ve eski atalarımız da mı?"
49. De ki: "Daha önce yaşamış olanlar da, sonrakiler de
50. [yalnızca Allah tarafından] bilinen bir Gün'ün belirlenmiş olan bir vaktinde bir araya getirilecekler:

KIYAMET:
1. KIYAMET Günü'nü tanıklığa çağırırım!
2. İnsan vicdanının kınayan sesini tanıklığa çağırırım!
3. İnsan, [onu tekrar diriltip] kemiklerini yeniden bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?
4. Hayır, kesinlikle! Onu parmak uçlarına kadar yeniden var etmeye kâdiriz!
5. Ama yine de insan, önüne serilmiş olan şeyi inkara kalkışır,

Bilindiği üzere dini terminolojide kıyam ayağa kalkma demektir.

Aşağıya bir biyolog arkadaşın bir forumda yazdığı bir paragrafını alıntıladığım bir ileti üzerinden konumuzu toparlayıp bitirelim istiyorum:

‘Örneğin, şempanze vs insan aynı atadan gelirken, aslında aynı bölgelerde yaşamışlar. Birlikte evrimleşmişler. Bu iki türün ilk ayrılması 6 Milyon yıl kadar önce gerçekleşmiş olsada, 3-4 Milyon yıl kadar daha birbirlerine gen transfer etmişler. Büyük ihtimalle gerçekleşen kromozom kaynaması sonucu izolasyon iyice ortaya çıkmış ve son 3 Milyon yıldan bu yana insan daha ziyade kendi başına bir yol çizmiş. Kısaca, türden yeni bir tür ortaya çıkmış değil. Türlerden, türler ortaya çıkmış.. İnsan türleri bunun en güzel örneğidir.’

Bilim (bugün) bunu kabul ediyor ama bilim şuna cevap veremiyor.

Bilinç dediğimiz, akıl dediğimiz, zeka dediğimiz kavrama yetisi ve doğayı soyutlama kabiliyeti (SANAT) insandan başka bir varlıkta gözlemlenemiyor. Bu bence Tanrıyı ekarte ederek dayatılan evrim kuramının açmazlarından biri olmaktan asla kurtulamayacaktır.

Mesela buna aşağıdaki ayet bir delil teşkil etmektedir.

İNSAN[ın tarih sahnesinde görünmesin]den önceki dönem, sonsuz bir zaman kesitinden ibaret [değil] midir; insanın henüz dikkate değer bir varlık olmadığı [bir zaman kesiti]?

Sonuç olarak benim için şunu söylemek hiçte zor olmayacaktır:

Bilimin her bulgusunun başımın üstünde yeri vardır. Bu benim Tanrı’ya olan inancıma zerre kadar sekte vurmamakla beraber Tanrı’nın varlık sahnesindeki eylemlerini göstererek kendisine olan inancımı kat kat artırmaktadır. Zira ben bilim denen olgunun Tanrı’nın bizlere sunduğu eylemler bütünü olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle buradan bilim/bilme adına yapılan her çabaya ve katkıya sonsuz saygımı ve bu eylemlerde bulunan kişilere en derin şükranlarımı sunmayı bir yükümlülük görüyorum.

Atom ve elementin tanımından yola çıkarak bunlar bölünemez şeyler olmakla beraber kesin ve değişmez tanımlı olgular olduğundan hareketle şunları söylemek mümkündür.

Bu bir araya gelen atomlar bölünemez ve değişmez özellikleri ile toprağı, taşı, bitkiyi, hayvanı ve insanı oluşturur. Yani bunların bir araya gelmesinden bir varlık ortaya çıkar. Bu varlıklar arasında varlığın içinde kendi farkındalığının farkında olarak karşımıza ise insan yani homo sapiens ( Homo sapiens Latince "akıllı insan" veya "bilen insan" anlamına gelir) çıkar. Bunun içindir ki insan; yaptığı eylemler nedeni ile ister inançlı, ister inançsız bir toplumda bulunsun, kendi sosyal adaleti ve huzuru için varlığının farkına vararak sosyalleşme yönünde kendine yüklediği bir takım ahlaki normlar ile hukuksal süreç başlatmış ve işletmiştir. Bu sadece insanın sosyalleşmesinin bir yönüdür.

Bundan da öte, Tanrının sorumluluk yüklediği tek varlık olan insanın yeniden dirilmesi zorunluluğunu çok net bir biçimde ortaya koymaktadır.

Bu nedenle bugün varlığın tanımını yapabiliyor iken ve varlığı meydana getiren özelliklerin tanımını da yapabiliyor iken, bunların başka şartlar ve koşullar altında yeniden bir araya gelemeyeceğini neye göre iddia edebiliriz ki?

Yani bu atomların yeniden bir araya gelerek başka kendini bilen bir varlık olamaması önündeki engel nedir?

İkincil hayat yok demek ne kadar mantıklı ise, var demek de o kadar mantıklı değil midir?

İmkanın Rabbi, mümkünün de Rabbidir!

Alemi düzenleyen ve daha sonra kendi haline bırakan bir Tanrı, dini açıdan insan yaşamında önemini kaybedecek kadar uzaktadır.

Benim çok rasyonel bir teist olduğum düşünülebilir. Ama şunu unutmayın: Tanrı-Allah-Rab hak’tır ve hak gerçektir. Bilim ise bilme denen eylem ile Hak’ka (gerçeğe) ulaşır. Farkında olsa da, olmasa da…

Öznesi insan olan herkese mahsus selam ederim.

Not: Yaklaşık 3 aydır yazamama nedenimi bundan sonraki yazı dizimde sizlerle paylaşacağım. İsmi ‘Hac İzlenimlerim’ dir. :)

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank