Vampirler İçin Kan Yaşamdır
Onlar; Irak, Afganistan, Yemen, Libya, Sudan, Somali, Pakistan, Bahreyn gibi Suriye’de de kan, vahşet, yıkım istiyorlar. Onlar; ortak özellikte değerler taşıyorlar.Kim istiyor? Kimi Hıristiyan, kimi Müslüman, kimi Musevi, kim çağdaş, kimi laik, kimi ateist görüntüde ama ne fark eder?
İnsanlık tarihi iyilerle kötüler arası savaşlarla geçmiştir.
Her din her ideoloji mensubu; iyilik adına kötü diye tanımladığı karşıtını katletmede sevinç duymuş, zevk almıştır. Katliamlara; kimi ilahi güç adına, kimi dünya düzeni adına, kimi insan adına kutsallık izafe etmiştir.
Peki ama bunlar kim? İnsan mı yoksa insan suretinde vampir İblisler mi?
Vampirleri nasıl açıklayabiliriz? Efsane mi yoksa sadece bir söylence mi, bir romantiğin veya gotik yazarların yazdığı bir hikaye mi? Ya da vampirler gerçek mi?
Vampirlerin kökeni, 1931 yapımı klasiklerden biri olan ve Bela Lugosi'nin oynadığı Dracula filmiyle ortaya konulmuştur. Vampir imajı her zaman kültürlü bir Avrupalıdır, soylu sınıfın yaratığıdır, büyük ve kasvetli bir şatoda yaşar ve görkemli eşyalara sahiptir. Ama asla şarap içmez. Değişik bir damak zevki vardır ve bu da bizi ondan ayıran şeydir. Kan! Vampir kendisi sahip olmadığı için yaşayan bir canlıdan taze kan içmek zorundadır.
Anne Rice'ın Lestat'ı ve diğer filmlerdeki vampirler hakkındaki bilgiler Kont Dracula'dan farklı değildir. Vampirler aynı şekilde bilgilidir, kültürlüdür, şıktır ve aynı zamanda canavar ruhludur. Yine o, şehvetli ve baştan çıkarıcıdır. Bu da modern Vampirin bir diğer unsurudur. Aynı zamanda Vampiri diğer kötü ruhlardan ve hortlaklardan ayıran unsurdur. Vampirler cinsel bir çekime sahiptir.
Kan tutkusu ve erotiklik vampirin tek özelliği değildir ya da anahtar kelime bu değildir. En önemli özellik vampirin ölü oluşudur. Bu da kafamızdaki ölümle ilgili tüm düşünceleri ve soruları bir anda ortaya çıkarır. Böylelikle ölüm hakkındaki kaçınılmaz korkularımız ve kabuslarımız, vampir hikayelerini beslemiş olur.
Bela Lugosi'nin Dracula'sı (orijinal olarak İncil’de geçen bir sözcedir); Kan yaşamdır, ölmek, gerçekten ölü olmak, gerçekten görkemli bir şey olmalı, der. Ve bu eski zamanlardan gelen ölümün, yaşamın ve kanın önemini anlatan sözler vampirin çok eski çağlara dayanan gizemini de aynı şekilde açıklamış olur. İlk vampir Kont Dracula değildi. İlk vampirlerin kökeni İsa'dan asırlarca öncesine, modern zamanlardaki sözde şeytansı vampirlerin büyük düşmanı olanlara kadar gider.
Vampir efsanesi ilk uygarlıklardan olan Asur ve Babillilere kadar dayanmaktadır. Asıl vampir bugün bildiğimiz kültürlü nazik Avrupalı aristokratlardan değildi. Vampir başlangıçta sadece bir canavardı!
Diğer bir çok efsane gibi başlangıç tarihi tam olarak bilinmiyor; ama vampir hikayesinin kanıtı Mezopotamya’daki Tigris (Dicle) ve Euphrates (Fırat) nehirlerinin yakınındaki Kildani’de, kil ya da taş tabletlerin üzerine yazılmış Asur yazıtlarında bulunmuş olabilir. Kildaniler diyarına, İncil’de geçen Abraham'ın asıl evi olan Ur of the Chaldeans da denir.
Lilith, İbranilerin kutsal kitabında geçen muhtemel vampirlerden biridir ve kitapta tasvir edilmiştir. İsaiah'ın kitabında geçiyor olsa bile Lilith'in kökleri daha çok Babillilerin demonolojisine benzer. Lilith geceleri bir baykuş görüntüsüne bürünerek dolaşan bir canavardı. Avlanmak için yeni doğmuş çocukları ve hamile kadınları arardı. Lilith, geleneğe uygun olarak Adem'in, Adem ve Havva olmadan önceki karısıydı, ama daha sonra şeytanın tarafına geçti çünkü Adem'e itaat etmeyi reddetti. Bir takım olağandışı tutkuları vardı ve doğal olarak kötünün gözüyle bakıyordu. Ve sonuç olarak Adem 'in ve Havva'nın çocuklarına (yani tüm insan soyundan olanlara) saldıran bir vampire dönüştü.
Vampirlerle ilgili söylenceler Akdeniz’deki Mısır, Eski Yunan ve Roma uygarlıkları boyunca süregelmiştir. Eski Yunanlılar, çocuklarını yiyen ve kanlarını içen strigae veya lamiae'ya inanırlardı. Lamia mitolojide Zeus'un aşığı olarak geçer, fakat Zeus'un karısı Hera ona karşı savaşmıştır. Lamia delirmiş ve kendi dölünü öldürmüştür. Daha sonra da geceleri diğer insanların çocuklarını da aynı şekilde öldürmek için avlanmıştır.
Yunanlılar ve Romalılar tarafından bilinen bir hikaye Mennipus adında genç bir adamın düğününden bahseder. Düğünde tanınmış bir filozof olan Tyana'li Apollonius çok güzel olduğu söylenen gelini dikkatlice inceler. Apollonius sonunda gelini vampir olmakla suçlar ve hikayeye göre (daha sonra bu hikaye MS 1. yy’da Philostratus isimli bir akademisyen tarafından anlatılmıştır) gelin vampirizmi kabul eder. İddiaya göre Menippus ile evlenmesinin sebebi elinin altında içecek taze kan bulundurmak içinmiş.
Vampir hikayeleri canavarların kiang shi diye adlandırıldığı eski Çin'de de yer almaktadır. Aynı şekilde eski Hindistan ve Nepal'de de vampirlerin yaşadığı öne sürülmektedir (en azından efsanevi olarak. Mağara duvarlarındaki eski çağlara ait çizimlerde bir takım yaratıkların kan içtiği gösterilmiştir. Nepal’e ait Ölümün Efendisi elinde kanla dolu, kafatası şeklinde bir kadeh tutuyor ve kanla dolu bir havuzun önünde duruyor halde betimlenmiştir. Bu duvar resimlerinden bazılarının i.ö. 3000 yıllarına kadar dayanan bir geçmişi olduğuna inanılmaktadır. Rakshaslar, Vedas adı verilen eski kutsal Hindistan yazılarında tarif edilmiştir. Bu yazılarda (tahminen i.ö. 1500) Rakshaslar (yokediciler) vampirler gibi betimlenmiştir. Eski Hindistan hakkındaki bilgilere göre bir başka canavar daha vardı. Bir ağaçtan baş aşağı asılmış, yarasaya benzeyen ve kendi kanından yoksun bir canavar. Bu yaratığa Baital deniliyordu.
Eski Asyalılar Malezyalılar gibi Penanggalen adındaki bir çeşit vampire inanıyorlardı. Bu yaratık insan başına sahipti ama bütün organları dışarıdaydı. Ve diğer insanların, özellikle de küçük kurbanlarının kanını içerek yaşardı.
Montague Summers’in 'de yazdığı Vampir akrabaları ve Yakınları (1928) adlı kitap’ta, İspanyol gezginlerin gelişinden önce vampirlerin Meksika'da yaşamış olabileceklerini, Arabistan'ın da vampirden haberdar olduğu yer alır. Agul diye hitab edilen Arap Geceleri Hikayeleri kitabında ise; insan eti yiyen bir hortlak olan vampir benzeri yaratıklar olduğunu yazar.
Temeli ruhlara dayalı olan Afrika inançlarında da vampir efsanesine dair işaretler vardır. Caffre kabilesi bir ölünün tekrar geri dönebileceğine ve bir canlının kanıyla yaşayabileceği inancını benimsemiştir.
Eski Peru'da, genç birinin kanının içilerek şeytanın müritlerinden biri olunacağına inanılırdı.
Çok eskilere dayanan ölüm korkusu, büyü, hayat veren kan gibi olgular egzotik diyarlardan ve eski çağlardan günümüze kadar gelmiştir. Bugün ise vampirlerin evrimi hala sürmektedir.
Dünya’da ve Türkiye’de vampirler hani kimlikte hangi görüntüde hangi söylemde? Kimi iyi giyimli demokrasi, kalkınma, adalet diye tam tersini yapanlar, kimi din diye hurafeleri savunanalar, kimi ucube giyimli görüntülü katliamlara ortak olanlar nedir, kimdir?
Günün Sözü; İnsan hayvan bitki ve doğa’ya odaklanmayan insan, vampirleşir.