Vali’nin Adamları
Siirt Valisi’nin ne denli espritüel bir kişilik olduğunu, sosyal paylaşım ağı Twitter’da Amerika Başkanı Obama için yazdıklarıyla öğrendik. Bu yolla yeterince medyatik de oldu...Ancak bu esnada üçüncü sayfa haberlerine yansıyan bir başka detay, Sayın Vali’nin hiç bir şey yazmadan bile yeterince komik olabileceğini gösterdi...
Habere göre, Siirt’te bir ailenin yaşadığı ev ve içindeki eşyalar durduk yere alev alıyor, yanmaya başlıyormuş... Aile dört kez ev değiştirmesine rağmen bu durum onlarca kez tekrarlanmış. Hatta çocukları okula gittiklerinde okuldaki eşyaları, sıra altına koydukları defterler kitaplar da tutuşuyormuş. Aile ne yaparsa yapsın vaziyet değişmemiş, ithal üfürükçüler bile tesir etmemiş...
Medya için bulunmaz nimet, üstelik görüşlerine başvurdukları müftü de baş şüpheli olarak cinleri ilan edince, haber tadından yenmemiş...
Buraya kadarki kısım, zaman zaman karşımıza çıkagelen, tanıdık bir hikaye. Biraz gizem sosu, biraz fizikötesi, biraz inanç sömürüsü... Arkası gelmez, içini kurcalasan balon çıkar...
Ancak olayı vahim kılan unsur, detaylarda gizli...
Yaşanan olaylardan sonra, Siirt Valisi Ahmet Aydın aileyi evlerinde ziyaret etmiş; yanında ‘hocalarla’ birlikte... Vallahi, haber metni aynen böyle söylüyor.
Manzarayı gözünüzün önüne getirin lütfen; 21. yüzyılda, bir Avrupa ülkesinde, bir ailenin evinde nedeni -henüz- bilinmeyen şekilde yangınlar çıkıyor. O kentin en tepedeki yöneticisi, doğrudan doğruya ‘devleti’ temsil eden kişi, inceleme yapmak için aileyi evinde ziyaret ediyor ve yanında ‘hocalar’ olarak tabir edilen bir takım insanları da ‘destek kuvvet’ olarak götürüyor. ‘Hocalar’ dediğinden kasıt caminin imamı mı, merkez müftüsü mü yoksa mahalle üfürükçüsü mü o meçhul...
Vali olay yerini teftiş ettikten sonra ‘hocalara’ ne talimat verdi, okutup üfletti mi, kurşun mu döktürdü, muska mı yazdırdı, bunlar da haberde belirtilmemiş...
Ben Vali Bey’in yerinde olsam, akla gelen en mantıklı senaryoya, yani aile fertlerinden birinin ya tehlikeli biçimde akıl hastası ya da uyur-gezer olması ihtimaline karşı yanımda Siirt Devlet Hastanesi’nin uzman hekimini götürürdüm...
İyisi mi, Sayın Vali’yi ve maiyetindeki ‘hocalar’ heyetini yalansavar.org ekibine havale edelim...
Türkiye’de kuvvetler ayrılığı yok
Vali Bey’in haberini görene kadar aklımda Başbakan Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığı konusundaki açıklamasına değinmek vardı... Bilindiği gibi Erdoğan, Konya’da yaptığı bir konuşmada “Kuvvetler ayrılığı önümüzde engel.” demiş, daha sonra çeşitli tepkiler üzerine ikinci bir açıklama yapıp “Kuvvetler ayrılığından yana olduklarını, sözlerinin çarpıtıldığını...” söylemişti.
Oysa özellikle iktidardaki isim olarak Başbakan Erdoğan ve kurmayları iyi biliyor ki, Türkiye’deki mevcut anayasal sistemde, teorik olarak da, fiilen de kuvvetler ayrılığı yok.
En basit ve ‘siyasete giriş dersi’ üslubuyla açacak olursak; kuvvetler ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerinin üzerinde tahakküm kurmalarının engellendiği, bu organların, bir diğerini denetleyecek şekilde yetki paylaşımı yaptığı sistemdir...
Mesela; Fransa’da olduğu gibi yürütme görevinde bulunanlar, yani Başbakan ve bakanlar parlamento üyesi olamaz. Amerika’da da sistem bu şekildedir, Amerikan Başkanı ve bakanları Kongre’nin üyesi değildir.
Eğer Türkiye’de de ‘gerçekten’ kuvvetler ayrılığı sistemi olsaydı, Başbakan ve bakanlar, göreve geldikleri anda milletvekillikleri düşecek ya da doğrudan milletvekili olmayan isimlerden atanacaklardı. Yasaları yine Meclis hazırlayacak fakat bu yasaların hayata geçmesini yani yürütmeyi meclis dışından Başbakan ve Bakanlar Kurulu sağlayacak, ikisi de birbirlerini denetim ve kontrol altında tutacaktı.
Bu durumda, Başbakan Erdoğan’ın ‘zaten’ olmayan bir kuvvetler ayrılığı sistemine karşı olduğunu, bir anlamda gölgesiyle kavga ettiğini söyleyebiliriz.
Başbakan Erdoğan’ın gönlünde yatan aslanın başkanlık sistemi olduğunu bilmeyen yok.
Peki, hem rejimde köklü bir değişiklik yaparak başkanlık sistemine geçmek isteyip, hem kuvvetler ayrılığına karşı olmak, bir diktatörlük arzusu değil midir?
Acaba Erdoğan bunu söylemek istedi de, gelen tepkiler üzerine vazgeçti yoksa bilinçaltındaki bir dil sürçmesi sonucu dışa mı vurdu?
İşte bunu kestirmek imkansız...
Kaan Göktaş
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts
Hamiş : Haberi merak edenler için : http://bit.ly/Y2Qk3R