Vakar mı Şakşak mı?
Vakar, onur, dürüstlük gibi kavramların yazı ve sohbet dilinde idealize edilerek anlatılmasına karşın; uygulamalarda tam tersi yaşanıyor ne yazık ki. Bu asil kelimeler sadece edebiyat parçalamak için kullanılan kelimeler sanki. Vitrin süsü gibi... Üç kağıtçı, dilbaz, şakşakçı ve bunun gibi karaktere sahip olanların, uygulamada ilgi görmesi, öne çıkarılması acıtıyor insanın içini. Doğrucu Bekir’lerin dışlanıp, yalaka ve şakşakcıların baş tacı edildiği bir dünyada yaşamak, çalı ve dikeni bol bir tarlada yürümeye benziyor bana göre. Bunca tezatın bir arada olması bıkkınlık veriyor zaman zaman insana. Bu kadar çalı ve dikenin çoğalmasının sebebi vardır elbet. İnsan nefsinin akışkanlığı karşısında akıl ve onur yok oluyor. “Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir “ atasözünün anlatmak istediği mesele de budur.
Alıkların akışkan nefsi sayesinde basitlikler cirit atıyor çevremizde.
Geçenlerde internette bir video dolaşıyordu. Başarı için gerekli olan özelliklerin etkisini, matematiksel olarak hesaplayan mizahi bir iddiaydı. Bu hesaba göre başarı nedenlerinin içinde ne zekâ, ne çalışkanlık, ne azim, ne dürüstlük önemli değildi. Kişiyi hedefe ulaştıran yüzde yüzlük etkinin yalakalık olduğunu gösteren bu hesaba, önce güldük belki. Ama geniş bir çerçeveden bakarak hayatı ve insanları yorumladığınız vakit bu sonucun gerçek olduğunu görmemek mümkün değil...
Bu tabloyu ilk önce anne babaların çocuklarına yakınlığında görüyoruz. Ebeveynlerin yanında en cana yakın, en güzel olan, en çok öpücük veren, kardeşini ötelemek için anne ve babasının bacağına en çok sarılan çocuğun diğer kardeşlerine göre fark attığını, daha çok sevildiğini görürüz. Aynı bedenden oluşan çocuklar arasında bile bu karakter önde yer alarak başarıya ulaşıyor maalesef…Hayatın başında bu hareketlerinin başarıya ulaştığını gören çocuk, bu yolu karakter haline getiriyor ve ileriki yaşlarında da bunu kullanarak hayatını kazanıyor hem de başarılı insanları sollayarak…
Oysa fıtratında eğip bükme olmayan, doğruya eğri demeyen, onuruna düşkün, önce kendisine dürüst olmaktan hoşlanan kişilerin zeka seviyesi ve azmi ne olursa olsun geç fark edildiği ve dışlandığı tecrübeyle sabittir.
Akıllı ve tatlı dilliler ile dilbazları birbirinden ayırt etmek gerekiyor.
Çıkarcılar aramızda oldukça
Bitli kunduz at oynatır meydanda
Mavi boncukçunun, ağzı kulağında
Sapla saman yaşar gider, yan yana…
Toplum ve ahlak kurallarına oldukça ters düşen bir yaşam içinde olan kişi, şakşakçılığı sayesinde itibar görerek ön saflarda yer alırken; sessiz sakin,vakur duruşluların arkaya itildiğini görünce kahroluyorum bazen.
İş başvurularında, ikili ilişkilerde, sosyal ilişkilerde ve bunun gibi her tür ilişkilerde zekasız ama yalaka olanların zekalı,çalışkan ve dürüst olanlara ezici üstünlük gösterdiği bir gerçek.
Her dönem ve her ortamda yaşanıyor bu çirkinlikler. Ne kadar modern ve entelektüel bir ortamda da bulunsanız, aç kurt sofrasının bir versiyonuyla karşılaşıyorsunuz… İnsanların gözünü ve gönlünü, bir büyücü maharetiyle kandıran şakşakçının ardından atıp tuttukları halde yüzüne olmadık iltifatları yapanlara şahit oldukça insanlığımdan utanıyorum.
Güzel olan şey temizliğe, dürüstlüğe, onurlu güzelliğe önem vermek; insanlığa yakışır şekilde yaşamaktır.
YER KALMAMIŞ DOĞRUYA (gülce-özge)
Yalan renginde rüzgâr, penceremde eserken;
Sığınacak emin yer, kalmamış ki doğruya…
Güven denizimde su, kuruyup çekilirken;
Ekolojik dengenin, bozulan ruhu bu ya,
Raydan çıkan güneşin, vefası alabora…
Sevgi yüklü amaçlar kulak ardı olurken;
Sadakat samimiyet, düşmüş bulanık suya..
Yalpa yapanı bu saf, alttan alıyor ama
Sahte kimlikli ruhsat, tebessümle kalırken;
Mamur yürek yıkıldı, keşke haberi olsa !
ASUMAN SOYDAN ATASAYAR