Uygarlık ve Palavra
Uygarlığın en kısa tanımı, hayatı kolaylaştıran her şeydir.
İnsanın tarihinde hayatı kolaylaştırma yoluna döşenen her taş, uygarlığa bir katkıdır.
Peki, biz hayatı kolaylaştırmak için neler yaptık?
Biz dediğim, Türk olsun, Müslüman olsun, Osmanlı olsun; kim kendini nasıl tanımlıyorsa, o tanımın içinden biri olarak uygarlığa hangi katkıları yaptık?
Örneğin yapı dünyasında bir devrim olan kilit taşını kimler icat etti?
O basit gibi gözüken, o küçücük taş var ya; daha geniş ve daha yüksek mekânların yapılmasını sağladı. Köprüler, tapınaklar, saraylar vs.
Ya buhar gücü?
Kapitalist sistemin motorudur bu devrim.
Daha birlerce örnek verilebilir.
Bizim, biz dediğimiz her kimsek, matematiğe, felsefeye, fiziğe, tıbba, bilimsel tarım üretimine, denizciliğe, hukuka, uzay araştırmalarına, gen teknolojilerine ve kısaca uygarlığa ne katkılarımız var?
Tarakçı, bilim dünyasının nelerle uğraştığını, bizim nerelerde otladığımızı biraz alaylı, biraz ironik olarak yazdı. Öyle ki, eğer osuruktan doğal gaz üretilebilirse, biz de ancak o zaman osuruklarımızla uygarlığa katkı sunacağız mealindeki yazıya başka açılardan eklemeler yapmak istiyorum.
Bu ülkede palavralarla kuşatılmışlığın içerisinde tükenen ömrüme yanıyorum!
Basit, kaba, ahlaksız, vicdansız, riyakâr işlerin egemenliğinde yönlendirilen bir topulumun bireyi olarak kahroluyorum.
Babamın ömrünün tükenişine bakıyorum, sonra kendiminkine ve sonra da dönüp çocuğumun geleceğine bakıyorum. Enerjilerimizin ne aptalca alanlarda tüketildiğini, ne kadar gereksiz ve bir o kadar da bize acı veren konuların beynimize çakıldığını düşündükçe, bu sisteme lanet okuyorum. Çocuğumun geleceğini de sistemin ipoteği altında gördükçe, umutsuzluğa düşüyorum.
Çok geriye gitmeye gerek yok; kendimden örnek verdiğim üç kuşağın durumu, toplumun geneli için de geçerlidir.
Yönetenler bize hep korku aşıladılar.
Okulda, sokakta, evde, medyada; her yerde iç ve dış düşman teranelerinden geçilmiyor.
Türklüğün ve İslam’ın dışında neredeyse her kimlik ikinci sınıf ve hatta kötü.
Hele Ermeniler, Yahudiler ve Kürtler; lanetli ırk!
Siyaset dünyamız sığ, kültür dünyamız sorunlu, bilim dünyamızın esamisi yok, akademik dünyamız yerlerde sürünüyor, yargımız evlere şenlik…
Katillik ve şiddet diz boyu.
Hemen herkes sapına kadar Türk ve Müslüman!
İllallah ettim!
Lanet ettim!
Ey övünen Türk ve Müslüman, Kürt ya da Fars; ya da her kimsen, uygarlığa ne kattınız?
İnsanın, hayvanın hangi derdine çare oldunuz?
Yaşamı kolaylaştıran ne yaptınız?
Şanlı olun, üstün olun, Allah’ın iyi kulları olun, vatan da sizin olsun, Cennet de!
Palavraların dünyasında içine taş koyduğunuz o kartoplarını fırlatmayın bana.
Yeni yetişen beyinleri örse koyup da o palavra ve şiddetten imal çekiçlerinizle döveceksiniz.
O kuşakları da kendinize benzeterek birer palavracı ve zavallı olarak yetiştireceksiniz.
Türkler ve Kürtler birbirlerini öldürecekler.
Farklı inançlardan insanlar birbirlerini aşağı görecekler. Öyle ya, kime sorarsan Allahın iyi kulları onlar.
Zihinleri şiddet ve palavralarla dolu olan bir dünyada ne kadar mutlu olunabilir ki?
Sizler uygarlığa saygı duyacak bir uygarlığa bile sahip olamadınız!
Haykırıyorum: Türk değilim, Müslüman değilim, hiçbir şey değilim!
İnsanın, doğanın ve hayatın dışında hiç bir kimlik umurumda değil.
Alın Türklüğünüz de, Kürtlüğünüz de, Müslümanlığınız da, partileriniz de, yargınız da, ordunuz da sizin olsun!
Ve o meşhur devletiniz de…
Çünkü benim kanım bozuk!
Yapay kan yapmayı başaranlara selam olsun!