Uygarlığın Huzursuzluğu
Tüm dünya halkları büyük bir huzursuzluk içinde yaşıyor.
Bir iç bunalımı bir dış bunalım yaratır diyor, Alman düşünür Franz Alteim.
Sovyetlerin yıkılmasından ardından, Amerika küreselleşmeyi evrenselleşme gibi dayatınca, içinde yaşadığımız uygarlık bir huzursuzluğa duçar oldu.
Biz zaten biliyorduk ki, yeni bir düzen inşası baştan bir çatışma habercisidir. Başka bir ifadeyle düzen inşası çatışma getirir.
Küreselleşme düzeninin sahibinin Amerika olmasına karşın, küreselleşme dünya halklarına yapımcısı yokmuş gibi taktim edilmişti.
Küreselleşme saldırısından önce dünyanın bir düzeni vardı.
Biz biliyoruz ki, şeyler düzen içindeyse, orada güven vardır. Şeyler düzenden çıkmışsa güven gider.
Küreselleşme saldırısına paralel olarak şeylerin düzeni bozuldu. Bir kargaşa başladı. Ülkeler ve insanlar bu kaosu yönetmeye mecbur edildi.
Ulusal ve kişisel güvenlik ortadan kalktı.
Bunların hepsi büyük sermayenin aşırı özgürleşmesi için yapıldı.
Böylece, büyük sermaye ne kadar özgürleşirse, emeğin o kadar köleleştiğine şahit olduğumuz bir sürece şahit olduk.
Geleceğe dair güven çökünce, kolektif iradeler de çöktü.
Zaman zaman ülke insanımızın, “buda olmaz” dediği şeylere tepkisiz kalmamız bundandır.
Mesela, 16 adamız Yunanistan tarafından işgal edildi. Haber bile yapmadılar.
Zahmet ve servet arasındaki bağ koptu. Böyle bir ortamda “esneklik” günün sloganı oldu. Esnekliğin diğer adı ise işsizlikti.
Sermaye özgürleştikçe, emek köleleşti. Ve güven ortadan kalktı.
İş güvencesi “uzun vadeli olmamak” ile yer değiştirdi. Güven ve sadakati çökertti. Tepedekiler “ötekinin acı çekişini kutlar oldu.
Özgürlük ve güven arasındaki denge bozuldu. Uygar kişinin hastalıklı karakteri ilişkilerin tümüne yansıdı.
Böylece, korku insanoğlunun bilincine ve bilinçaltına musallat oldu.
Bu arada şunu da hatırlatmak gerekir ki, bireye fazla bilgi bombardımanı yapıldı.
Fazla bilgiyle sarhoş olan birey, karar veremez ve düşünemez oldu.
Eskiden daha az bilgi ile daha çok düşünürdük, şimdi fazla bilgiyle ne yapacağımıza karar veremez oldu.
Araçsal akıl ile etik arasındaki bağ da koptu. Araçsal akıl rasyonalite adına etiği yok etti. İstekler ile imkânlar arasındaki fark artı.
İlber Ortaylı’dan ödünç alarak söylesek, bok bokluğunu bilmez hale geldi.
İçinde yaşadığımız sistem yeni bir ahlak üretemiyor. Var olan ahlakı da bitiriyor. Allah korkusu artık bir ahlak düzeni yaratmaya yetmiyor.
Yenidünya düzensizliği, uygarlığın huzursuzluğunun kaynağıdır.
Dünya çok büyük sancılar yaşıyor.
Her halde, ilk büyük değişim bu düzensizliği yaratan sermayenin aşırı özgür olmasına bir çare bulunması gerekiyor.
Özgürlükleri dengeleyemeyen dünyanın yeni bir düzene ihtiyacı olduğu açıktır.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr