Ünye Ermenileri…
Özellikle günümüzde… Bir yerlere ait olmak… Bir ideolojiyi savunmak… Ya da öyle gözükmek modadır.
Ve yine itibar kazanmanın… Ayrıca medeni gözükmenin… Olmazsa olmazıdır.
Bu…
Demokrasi kavramı adı altında… Çağdaş olmak… Veya (Allah dostu gibi) Allaha yakın olmak olarak da kendini gösterir. Yani modanın sağcı veya solcu olmakla da hiç alakası yoktur…
Bunun toplumdaki karşılığını alabilmek için… Günün şartları… (O fikrin)İtibar görmesi… Ya da tersi… Tepki görmesi ile yakın ilişkisi vardır.
Kısaca... Günün modasına… Konjonktürel durumuna göre ortaya çıkar.
Ermeniler… Ya da “Ermenicilik… “Özelde “Ünye Ermenileri” de böyle bir şeydir.
Zaman-zaman yerel medyada bir köşe yazısı çıkar… Ya da araştırma yazısı adı altında... Seferberlikte ailesi tarafından Türk komşuya bırakılmak zorunda bırakılan… Ermeni kızı Maria’nın “acıklı” hayat hikâyesi servise sunulur.
Bildik… Aynı teranelerle “çevir kaz yanmasından” başka bir şey değildir.
Geçen hafta yine bunlardan birine şahit olduk.
Olmamızda bir mahsur yok… Lakin bizim “moda aydınlar…” Alkış tutmakta gecikmediler.
Hele bir tanesi… “Çok ilginç bir yazı…” Dedi.
Belli ki… Hayatında hiç bilimsel yazı… Ve kitap okumamış. Hâlbuki uğruna kurban olduğu Atatürk’ün beş bin kitap okuduğunu iddia ederler.
İşin tuhaf tarafı… Okuyucumuza göre yazının ilginçliği şuradan geliyor…
Yalı kahvesi ve Burun-ucu mevkisindeki Ermeni evlerinin Demokrat Parti zamanında sahil yolu geçirilirken yıkılması imiş.
“A benim aydıncağızım… Senin Vatan ve millet caddeleri ile… Beşiktaş Yıldız Yokuşunun nasıl açıldığından haberin var mı?
“Bu evler CHP zamanında yıkıldı zannetmeyin…” Demeye getiriyor.
Bu gerçeği ortaya çıkardığı için de yazarına minnetlerini ifade ediyor gibi geldi bana… Son cümle de benim yorumum.
Yazının içeriğine fazla girmeyeceğim… Lakin… Birkaç sorumu da sormadan edemeyeceğim.
1- Hangi aile düşmanı bildiği birine (özellikle) kız çocuğunu emanet eder? Onsuz olayım ama yolda ölmesin” demiş olamazlar mı? Ya da bir boğazdan kurtulmanın sebebi…
2- Hangi aile üç-beş yaşındaki (artık alınmamak üzere) kendilerine verilen çocuğa emanet gözüyle bakıp (din dâhil) kendi kültürünü öğretmez. Ve bu çocuklar ailelerin yanında maraba mı imişler… Yoksa aileden biri gibi mi büyütülmüşler?
3- Hangi devlet vatandaşlarının yaşadığı (Maria türü) bunca olayı kayıt altına almaz? Burada şu netice çıkmaz mı? Kızını sahiplenen aileye minnet duyduğu anlamına gelmiyor mu?
4- Lübnan ve civarında… Türkçe konuşan Ermeniler Türkiye’ye gelmek istemiyor... Nedeni geçmişin hatıraları… Diyor yazarımız. Öyleyse nefret ettiği bir milletin dilini neden öğrenmişler/unutmamışlar?
5- Efendim… Ermeni vatandaşımız horlandığı için Ünye’yi terk ettiğini ifade etmiş.
Vahh ki… Vah. Azınlıkta kalmak böyle bir şeydir. Dünyamızda hangi çoğunluk azınlığa tepeden bakmıyor? Mesela yerelde… “Yalugavelü Bayramcaluya nasıl bakiii…”
Ve bunun gibi şeyler…
Sonra terk-i diyar etmiş/etmek zorunda kalmış bir toplumla bunca senedir neden haşır- neşiriz? Neden ısıtılıp-ısıtılıp servise sunulur ve ah-u zar edilir?
Yoksa bu İmparatorluk ruhunun dumura uğratılmasının sebeplerinden/emarelerinden birisi mi?
Müslüman mahallesinde salyangoz satmanın bu denli revaçta olmasının başka bir izahı olamaz… Gibi geliyor bana…