content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

24 Şub

Unutmak Üzerine

En dikkatli insan bile olmadık yerde ve zamanda birşeyler unutur; ya sigara paketi ya telefon; erkekler tesbihlerini, kadınlar çantalarını, cüzdanlarını... Neler unutulmaz ki;  randevular, verilen sözler, alacaklar,verecekler... En değerli varlıklar bile unutuluyor bazen. Çocuğunu unutan, sevgilisini unutandan tutun da ismini unutan bile var. Belki de "Sakınılan göze çöp batar"m...ış ya ondan. "Unutmak kolaysa önce sen unut" diyenlerin aksine "unuttun beni zalim" diyenler de var. Farkında olmadan anlık unutmalar, unutmuşluk yapılanlar, unutmaya çalışılanlar  ve hiç hatırlanamayanlar... Bilim normal  unutmalarla normal olmayan unutmaları sıralıyor. Alzimer tehlikesinden korunmak için çareler arıyor. Hafızamız yani bellek depomuz kapasitesi kadarını, gücü nispetince öğrendiklerimizi yazıyor,çiziyor veya canı istemezse siliveriyor en değerli kayıtları bile.
Yaş ilerledikçe yeni öğrendiklerimizi daha hızlı unutuyoruz . Yorulan bellekler geri tepiyor, almıyor pek çok bilgiyi artık.   Olmayacak bir şeyi unuttuğumuzda  kendimizi savunmakta  zorlanınca  "yaşlılık ne olsa! " deyip geçiştiriyoruz. Bu  hoşgörünme çabası  ardından hemen ceviz, ginko bloba ve havuç tavsiyeleriyle konu değişiveriyor. Bazan da otuz kırk yıl öncesine ait bir konu veya hatıra canlanıyor. Anlatırken atladığımız, yanıldığımız veya takıldığımız  yerde kendimizi savunmak için "yıllar geçmiş aradan" diyoruz. Acaba en çok hangisini unutuyoruz? Maziyi mi, yakını mı?
Bir bilgisayar belleği gibi bize ilahi bir lütuf olarak verilmiş olan hafıza olmasaydı ne olurduk diye sordum; tek cevap buldum kendimce:"Bir hiç olurduk"
Acıyı, tatlıyı, sevinç ve kederi bize yaşatan tek mercidir hafızamız. Bilgi kadar duyuların da sinyalini kaybolmaması için yazan, kaydeden ve bize gönderen postacımızdır o. Deposunda binlerce dosyası vardır onun eskidiğini zannettiğimiz.
Çok yıllar öncesine ait bir olayı bir vesile ile hatırladığınızda kokusunu bile hatırlatır bize. Fonksiyonlarına akıl sır ermese de ondan esinlenilerek üretilen bilgisayarların gelişimiyle ilerde yapay bellekler bile oluşacak belki de!!!
Ameliyat olurken narkoz verilen sinirlerimiz yoluyla hafızamız uyuşturularak devre dışı bırakıldığı için acı duymuyoruz çünkü hiç bir kayıt yapamıyor narkozun etkisiyle. Acıların unutulması için alkole başvurulduğu gibi... Kıtır kıtır kesiliyor biçiliyoruz ama tek bir anını bile hatırlayamıyoruz ameliyat anının. Bir kumaş parçasından başka birşey değiliz o an doktorun terziliğine kalmıştır işimiz. Yani bir hiçlik yaşamaktayız.. belki de bir tür ölüm anı. Narkozun etkisi geçip ayıldıktan sonra başlıyor kesilen yerlerin acısı.
Hafıza bize mutluluk kadar acıyı da yaşatıyor. Hafizanın kaybı veya yokluğu ise;  acılar kadar mutluluğu da alıyor elimizden.. Acaba hangisi daha iyi? Var olmak mı hiç olmak mı?
Asuman Soydan Atasayar

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank