ÜNSAK ve… Toplumsal Bilincin İhyası…
Özetle… Geçen hafta demeye çalışmıştık ki…
Toplumlar (eğer ) yaşadıkları toprakları vatan bilip kök salmak istiyorlarsa… Geçmişle gelecek arasında köprü olduklarını unutmamalılar.
Ve bir şey demeye daha çalıştık…
Günümüzde dernekçilik zor “iştir.” Tüzüklerinde yazan birtakım ideallere rağmen… Yöneticileri ne yazık ki bu işin ciddiyetinden uzak… Bilinçaltlarından gelen dürtülerle tamamen farklı amaçlar için oradadırlar.
ÜNSAK’ DA…
Ülkemiz derneklerinin arazından nasibini almışa benzer… Demeye de getirmiştik.
Bu son cümlem ÜNSAK yöneticisi arkadaşlarım için biraz suçlayıcı ve incitici gibi gelmiş olmasının… Bende ki kanısının sohbet kahvaltısında Kızlar Yaylası ile Ünye’nin ne alakası olduğunu hala kestirememiş olmamamdan kaynaklanıyor…
Ya da;
Ünye’yi bir zamanlar bırakıp giderlerken pür-ü pak bıraktıkları halde(?)… Geri döndüklerinde ne rezil-i rüsva görmelerindeki hezeyanlarına şahit olmamdan kaynaklanıyor olabilir.
O da benim hasetliğim deyip geçelim… Ve esas konumuza gelelim;
İsterseniz geçen haftaki yazımın ana fikri ile yola çıkarak ÜNSAK’A ışık tutalım.- Gerçi geçen haftaki kalkışmadan sonra bu fikri savunmak akl-ı evvellik olsa da- Ben yine de… Bir milletin tarihinde (ki güçlü bir milletse) bu tür olayların müsebbiplerinin ve işi buraya sürükleyenlerin hiç de önemli olmadıkları kanısındayım.
Dolayısıyla bu fikrimi savunmaktan geri durmayacağım,
Bence bütün ülkemde olduğu gibi… Özelde de yaşadığım şehir olan Ünye’nin de şehir bilincini oluşturmaya ihtiyacı var.
Dolayısıyla ÜNSAK gibi (yöneticisinden tüzüğüne kadar) derneklerin bu yönde yapılanmaları ve ana fikirlerini bu yönde oluşturmaları gerekir.
Şehir bilinci nasıl oluşur?
Her ne kadar ülkemizin sosyal sınıflarının hala oluşmadığı… Oluşması da zor gibi gözükse de… Yine de geçmişten gelen ve halen günümüz de kırıntılarını hissettiğimiz… Gelecekte de bize gerekli olan ana kültürel yapımızın öğelerini üzerinde çalışma yapılması gerekir.
Hangi siyasal görüşte olursak olalım… Hangi meşrepten ya da etnik gruptan olursak olalım… Bir arada yaşayan kitlelerin toplum olmaları ve hele millet haline gelmeleri için ana ortak kültürlerinin korunması şarttır. Hele de… Toplumların artık ideolojilerle yönetilemeyeceği anlaşılan günümüzde…
Bu konuyu göz ardı edip… Görmezden gelirsek… Faaliyetlerimiz günü kurtarmaktan öteye gitmez. Bugünü kurtarmak da yarını garantiye aldığımız anlamına gelmez. Sadece günü kurtarmış oluruz.
Mesela,
Cami duvarının dibindeki çöp varilini görmezden gelip… Bitişiğindeki duvara çiçek-böcek resimleri yapıyorsanız… Ya kafanızı… Ya da dernek tüzüğünüzü değiştirmeniz gerekir.
Eğer,
Tarihi eserlerle ilgileniyorsanız… Siz tarihi dokunun korunmasından öte… Tarihi bina olarak yazanların hangi düşünce ve duygularla bu binaları yaptıklarını… Kısaca hangi kültürel yaşamın yansıması olduğunu da irdelemeniz gerekir.
Ve elbette bu yaşam anlayışının cefakârlarını hatırlamanız… Onları yâd etmeniz… Kilometre taşları olarak bir yerlere adlarının kazınmaları vacipten öte… Farzdır.
Eğer böyle yapmazsanız…
Kemerli pencereleri İslam anlayışının gereği zanneden… Ama içeride helâ ile banyoyu bir yapan… Bugün ağasının adını otogara yazıp yarın (hakaretlerle) indiren “kitleler” haline dönüşüz.
Sözü dağıtmadan,
ÜNSAK gibi entelektüel
derneklerin…
1- İlçesine her konuda ve kademede hizmet etmiş kişileri tespit edip döküm oluşturmalı… Ve bunlar içersinde mutlaka hatırlanması gerekenlerin isimlerini bir yerlere kazıtmalı.
2- Günümüzde şehrimizin Ünye dışında halen yaşayan değerlerini Ünye’ye kazandırmalılar… Bağlarını kuvvetlendirmeli.
3- Ünyeli olup sanat alanında eserler veren kişilere (her konuda) yardımcı olunmaya çalışılmalı.
4- En önemlisi… Şehir kültürü ve bilincini oluşturmak… İlçemizin çeşitli kesimleri arasındaki ilişkileri güçlendirmek için projeler hazırlamalı.
Beşincisi… Bayramdan bayrama gelip… Ünye’yi ne hale soktunuz diye hezeyana(!) kapılıp (akademisyen edasıyla) fırça çekmeye kalkışmamalı… Bir de Kızlar Yaylasından çok Bayramca’nın yolunu tariflenmeli.
SON PARAGRAF DA İŞİN ŞAKASI İDİ… AFFOLA…