Ulusal Basın ve Trafik – “Kaçtan Aşağı Olmaz!?”
Trafik konusuna giriş mahiyetinde olan geçen haftaki yazımın son cümlesinde; "Bu konuyu önemseyelim, zira; bölge, aidiyet, sınıf, meslek-meşrep, yaş, cinsiyet, âlim, zalim farkından bağımsız olarak yetmiş küsur milyon insanı birden ilgilendiren, bu kadar kapsamlı ve bir o kadar karmaşık, bu kadar vazgeçilmez ve bir o kadar sorunlar yumağı olan başka bir alan daha gösterilemez." demiş idik..
İşin özünü gölgede bırakır endişesiyle ayrıntılı rakamlara çok girmek istemiyorum, trafikteki can kayıplarının, işgöremez hale gelen insanların, aile dramlarının ve diğer maddi/manevi kayıpların boyutunu az-çok herkes biliyor. Biliyor bilmesine de; peki mesela, madenlerde ve diğer sektörlerde yaşanan iş kazalarında yeri göğü inleten manşetler atan, üstüste yazılar döktüren, her renkten ulusal ölçekli basının, iş trafiğe gelince kaza haberlerini dramatize ederek aktarmaktan başka dişe dokunur bir feryadını duydunuz mu?! Dikkat buyurun; diğer bütün kayıplar bir tarafa, her sene ortalama dört-beşbin civarında insanın -çoğunun- pisi pisine hayatını kaybetmesinden söz ediyoruz!.
Bu bahiste yerel basını külliyen aklamasam da, gücü ve ulusal ölçekteki etkinliğini düşündüğümüzde sorumluluğu tümüyle ortadan kalkmasa bile bu meselede etki gücünün nispeten sınırlı olduğunu kabul ediyorum. Ama bu demek değildir ki, meselenin halli faslında omuz vermeyecek!.
Yanlış anlamaya mahal vermemek için bir hususu netleştirelim; karayolu trafiği ve daha genel manada ulaşım konusunda hiç kafa yorulmadığı iddiasında değilim. Biliyoruz ki, birkaç yılda bir geniş kapsamlı sempozyumlar, şûrâlar ve sair toplantılar yapılıyor. Hamiyet sahibi köşe yazarları, düşünürler çok sık olmamakla birlikte yazılarına konu da ediyorlar. Dahası, önceki Cumhurbaşkanımızın himayesinde bazı gayretler de oldu. Ama ne yazık ki bunların hiçbirinden ya da hepsinin toplamından gözle görülür bir iyileşme zuhur etmedi. Etmez de.. Çünkü problemin yaygınlığını, sinsiliğini, bugünümüzü ve geleceğimizi kemirme keyfiyetini, alttan alta sosyal dokumuzun altını oymasını, çok yönlü ve karmaşık yapısını doğru teşhis edip bununla mütenasip iyileştirme azmi ve kararlılığını gösteremiyoruz. Belki de kanıksatıldık ve çok hafife alıyoruz. Öyle ki; boğazımıza sarılmadığına aldanıp, bize hiç ummadığımız şekilde ayakbağı olduğunu görmüyor, kendimizi kandırıyoruz.
Bir yazımda Türk toplumu olarak, yönetenlerle yönetilenler arasında iletişim ve etkileşimi güçlü bir şekilde sağlayacak bir 'ara kademe' sorunumuz olduğuna dikkat çekmiştim. "Barikat" başlıklı o yazıya burada bir kere daha atıfta bulunmanın tam yeridir. Lütfen bir kere daha gözatınız..
Her ne kadar, her konuya abanan mümtaz basınımıza husûsen yüklenmiş görünsem de serzenişim atıf yaptığım yazıda ifadesini bulan tüm kesimleredir, hep birlikte gocunmalarına engel yoktur. Kaldı ki, gerek normal işleyişteki mahiyeti, gerekse her yanından fışkıran elle tutulur, gözle görülür problemlerin keyfiyeti bakımından gümbürtü koparacak onlarca haber-inceleme dosyasına malzeme bulundurmasına rağmen, "trafiğe çıkmama" kararlılığı yüzünden öncelikle basına dikkat çekmem yadırganmamalı. Hele hele; "kamuoyunun gören gözü, işiten kulağı, uzanan eli, haykıran sesi olma" iddiası varken dikkatimizi basın üzerine teksif etmek en doğal hakkımız olsa gerektir.
O halde soralım; kendince ekmek çıkacağını düşündüğü konularda -maşallah- aslan kesilen, memleketin sorunlarını dert ettiği intibaı veren ulusal basında, senede şu kadar insanın canı başta olmak üzere ardı arkası gelmez kayıpların yaşandığı trafik meselesi hangi boyutta ve ciddiyette yer buluyor? Bu önemli bir sorudur ve bu soruyu son dönemde yaşanan iş kazaları, 'Kobâne' v.b. ile birarada bir kez daha düşünelim.
Eğer ses getiren konular için "efendim strateji-ulusal güvenlik-savaş mavaş..." denecek olursa... Bir dakka!.. Orada bir duralım. Eğer karşımıza çıkan, içinde savaş makinelerine yer olmayan her konuyu otomatikman stratejik bakışın, ulusal güvenliğin dışına itivereceksek hepimize geçmiş olsun!. Mesele hiç öyle değil; yeri gelir, bir virüs, bir orman yangını, GDO'lu ürünler hatta ve hatta hayvan telefatı dahil belli bir ölçeği aşan her olumsuzluk geleceğimizi tehdit eder hale gelebilir ve ulusal güvenlik sorunu mahiyetine bürünüverir.
Teneffüsten önceki son soru; trafik probleminin, basının ve kamuoyunun gündeminde gereken ağırlıkta kendine yer bulması, bütün boyutlarıyla haber/araştırma dosyalarına konu olup toplumda ve yönetenler nezdinde ma'kes bulması için yıllık kayıplarımızın hangi mertebelere çıkması bekleniyor?. "Kaçtan aşağı olmaz?"!..