Ülkemin Altın Neferleri . . .
"Bugün Mustafa Kemal Atatürk’ün, 24 Kasım 1928 tarihinde Millet mekteplerinin açılışını yaptığı gün dür. Bu gün ilk olarak dilimize ve sesimize uyan bugünkü alfabenizin kabul edilişinin ardından, herkesin okuryazar olması anlamını taşıyan gündür.
Mustafa kemal Atatürk’ün Başöğretmenlik unvanını alması ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin O yüce insana bu unvanı vermiş olması çok önemlidir. İşte bu nedenle, bu gün 24 Kasım, Baş Öğretmenlik günüdür ve O yüce insanı şükranla anıyoruz.
Bu hatırlamayı yaparken, şunu da vurgulamak istiyorum.
O günün Milli Eğitim Bakanı ,Tuğgeneral Hasan Sağlam’ın hatırlaması sonucunda, böyle bir günün varlığı ortaya çıkmış ve her sene kutlanmaya başlanmıştır…“
İnsan, dünyaya geldiğinde gözlerini açar açmaz çevresindekileri hissetmeye ve tanımaya çalışır. Yemek yemeyi, su içmeyi, emeklemeyi, yürümeyi, koşmayı ve konuşmayı öğrenir. Kendisini ve çevreyi algılamaya çalışır. Tüm bunlara karşın yine de yardım almaya muhtaçtır.
Bildiğiniz üzere bir milletin çağdaş,medeni ve gelişmiş bir millet olabilmesi için eğitim ve öğretim şarttır.Günümüzde eğitim sorunlarını çözen ülkelere baktığımızda; kültür, sanat, bilim, teknoloji, sosyo ekonomik alanında da kalkınmış ve ilerlemiş olduklarını çok net bir şekilde görebilmekteyiz.Eğitime gereken önem ve ilgiyi göstermeyen milletler ise başka ulusların kölesi olmaya mahkumdurlar.Bir milletin gelişip kalkınabilmesi ancak eğitim ve öğretimle mümkündür.
Öğretmen insanları eğitmeyi ve öğretmeyi meslek edinen, eğitim kurumlarında çocukların,gençlerin ve yaşlıların eğitim öğretimlerine yaş,ırk,din vs. gibi kısıtlamalar koymadan rehberlik eden, yön veren ve yaşama hazırlayan kimsedir.
Öğretmenler,anne ve babamız yanımızda yokken bize annelik,babalık ve abilik,ablalık eden kimselerdir.Bir insan anne ve babasını nasıl seviyorsa öğretmenini de o şekilde sevmelidir.
Neden mi ?
Sizin dünyaya gelmenizde anneniz babanızın rolu çok büyük ve anlamlıdır ama dünyaya geldikten sonra hayatı size öğreten ve hayatınızı şekillendirmenizde size yardımcı olan müstesna kişilerdir öğretmenlerimiz.
Toplumumuzda en içtenlikle kutlanan günlerden Öğretmenler Günü. Anneler Günü kadar benimsenmiş ve kabul görmüştür. Aslında; öğretmenlik ilkelerinin getirdiği sorumlulukla hareket eden öğretmenlerin, anne/baba kadar hakları vardır yetiştirdikleri çocuklar üzerinde. Onları başarılı birer birey olarak yetiştirebilmek için; büyük bir özveri içinde ellerinden gelen her türlü çabayı gösterirler. Öğrencileri öz çocukları gibidir öğretmenlerin. Onların başarılarıyla övünür, mutluluk duyar ve gururlanırlar, sıkıntılarını paylaşır, kederleriyle de üzülürler. . .
Kültürümüzde öğretmenlik kutsal ve saygın bir meslek oalrak kabul edilmiştir.Geçmiş yıllarda, anneler ve balalar, duydukları güvenin gereği olarak, okul çağına gelen çocuklarını; “Eti senin, kemiği benim” diyerek teslim ederlerdi öğretmenlere. Öğretmenler de kendilerine verilen bu büyük ve anlamlı yetkiye karşın, büyük bir sevgi ve hoşgörüyle, her türlü tehlikeden koruyarak ve hiç incitmeden eğitmeye çalışırlardı onları…
Tıpkı bir anne, bir abi, bir abla, bir baba gibi…
Günümüzde; hem ana/babalarda, hem de öğretmenlerde, sözü edilen nitelikler, eski değerlerini kaybetmeye başladı ve farklılaştı. Çünkü tümüyle toplumumuz değişti ve yozlaştı. İnsanlar çok bencilleşti. Dayanışma ve yardımlaşma duygusu, özveri, içtenlik ve sorumluluklar azaldı ve nerdeyse bitmek üzere. Geçmişte olduğu kadar kafaları rahat değil öğretmenlerin.
Toplumun geçim sıkıntıları arttı, toplumsal ilişkiler bozuldu, karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörü duyguları yitirilmeye başlandı.
Yaşanan bunca olumsuzluk ve maddi/manevi sıkıntılar içinde öğretmenler, kendilerini; okullarına, öğrencilerine ve derslerine ne kadar verebilirler ki !.. Toplumsal barışın ve ekonomik dengelerin son derecede bozulduğu, eşitlik ilkesinin yok olma noktasına geldiği bir ortamda, öğretmenlerden verimli olmaları beklenebilir mi?
Ama bütün bunlara rağmen, kutsal meslek ilkelerinin verdiği sorumluluk duygusu içinde, yine de öğretmenlerimiz; büyük bir özveri, hoşgörü ve çabayla görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar.
İşte, Öğretmenler Günü, bu fedakar öğretmenlerimizin kıymetini bir kez daha düşünüp anlamamızı sağlayan önemli bir gündür.
Öğretmenlerimize duyduğumuz saygı, sevgi ve şükranlarımızı dile getirmek için bu günü fırsat bilmeli ve duygularımızı öğretmenlerimize anlatıp, onların ellerini öpmeliyiz. Okulumuzu bitirip hayata atıldığımız zaman, bizi bu günlere hazırlayan öğretmenlerimizi hatırlamak ve onları ziyaret edip hal ve hatırlarını sormak onlar için en anlamlı ve değerli armağan olacaktır….
Öncelikle İlk Öğretmenimiz ve önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyor,bize ve ülkemize bağışladığı bu güzel değerler için yerinin Allah katında en iyi yerlerden olmasını diliyorum.
Benim hayatımda bana doğruyu, güzeli öğreten ve öğretmeye halen devam eden ilk öğretmenim, babam Sn. Mehmet Güçlü’ye en içten dileklerimle teşekkür eder ve bir kez daha burda sizlerin huzurunda öğretmenler gününü kutlarım…
24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla; genç/yaşlı, gelmiş/geçmiş tüm öğretmenlere sonsuz saygılar sunuyor, aramızdan ayrılanlara da tanrıdan rahmet diliyorum.
Saygılarımla…
Hasan Güçlü