content 26 yaşında olduğumu kimse anlamıyor
08 Oca

Uçurtma Avcısı

Okuduğum Uçurtma avcısı bana daha önce okuduğum Şeker portakalı, Güneşi Uyandıralım, Delifişek üçlüsünün zeze nin hikayesine benzettim.

Yandaki resim de uçurtma avcısı film'inde ve romanın kapağında kullanılmıştır.

Daha önce çocukluk saflığı, sevgisi, sadakati ve içgüdüsüyle yazılmış bir roman okumadıysanız, Sizi Uçurtma avcısı kitabına davet ediyorum.. Kahramanlarımız Emir, Hasan, Hasan’ın babası Ali roman; Afganistan’ın başkenti Kabil de geçiyor. Emir bir peştum kabilesi ve Sünni, Hasan ise Hazara kabilesinden ve şii idi. Hasan’ın Hazara kabilesinden olmasıyla herkes dalga geçer onu küçümserlerdi. Hasan; yeşil gözleri ve yarık dudaklı bir çocuk olarak doğmuştur. Hasan doğum sırasında meydana gelen felç nedeniyle kısa kalan bacağı ve yüz kaslarının kasılmayışı nedeniyle hiç güldüğü ve üzüldüğü anlaşılmazdı. Hasan ve Emir’in anneleri ikisi de doğum sırasında yaşanan talihsizler sonucu ölmüştü. Bu yüzden aynı anne den süt emmişlerdi, Hasan sessiz ve içinde kötülük olmayan bir çocuktu. Emir okula gidip geliyor, okuma yazma bilmeyen Hasan’a kitaplarındaki hikâyeleri anlatıyordu. Hasan ile Emir kış olduğu zaman uçurtma festivali olur ve o festivale katılırlardı. Hasan usta bir uçurtma avcısıydı.

Bütün gün havadaki uçurmaların düşmesini bekler, en son iki uçurtma kalınca karşıdaki yabancının uçurtmasını kesip onu yakalamak için koşar gidip o uçurtmayı alıp gelir. Hasan, Emir’e “Senin için istersen bin tane daha yakalarım “ demişti. Hasan o kış yarık dudağından ameliyat oldu ve zaman geçtikçe küçük belli belirsiz bir iz olarak kaldı.  Aralarındaki her şeyi değiştiren o kışa gelindiği zaman Emir’i ömür boyu bekleyen bir ıstırabın başlayacağını bilmiyordu. Uçurtma festivalinin son iki uçurtması kalmış karşıdaki uçurtmayı koparmış ve koşmaya başlamıştı. O gün pazar vardı ve pazarın aşağısına kadar koştu. Onu bir hazara olduğu için dalga geçen iki çocuk onu kuytu da kıstırmış ve dalga geçmiş ve tecavüz etmişlerdi. Emir bu durumu görmesine rağmen korkaklığından cesaretini toplayamadığından ona yardım edememişti. Oradan kaçtı ve pazarın başına gitti. Hasan bütün üzüntüsünü gizleyip ona uçurtmasını getirdi.”Sana uçurtmanı getirdim” dedi. Hasan’ın Emir’e olan sadakatine ve sevgisine Emir o kuytu da Hasan’ı gelip kurtarmadığı için ihanet etmişti.

Emir o günden sonra hiç uyuyamıyordu. Hasan, Emir’in yanına gelmedi. Emir ise onunla konuşup pişmanlığını belirtmek istiyor ama olmuyordu. Bir süre sonra tepeye çıktılar ikisinin meşhur nar ağacının yanına gelip nar topladılar. O sıra da emir “sana bu narları atsam ne yaparsın” dedi. Cevap vermedi. Emir bir tane narı tam hasanın göğsüne attı. Hasan bir şey yapmadı. Emir hasana bağırıyordu “bana karşılık versene Allah’ın cezası” dedi. Hasan’a doğru bir sürü nar attıktan sonra yorgun düşmüş ve ağlıyordu. Hasan yanıma geldi “Şimdi kendini daha mı iyi hissediyorsun” dedi; Eve gitti, Emir ise ağlamaktan yıkılmıştı. Emir, Hasan’ı görmeye dayanamıyor; 13. Doğum günü hediyelerinden olan saati hasanın odasına koyup çıktı. Baba’ya gidip “benim saatimi hasan çaldı” dedi.5 dakika sonra baba; Hasan ve Ali’yi çağırdı ve “sen mi çaldın Hasan diye sorunca” Hasan hiç düşünmeden “ben çaldım” dedi. O anda emir yüzü renkten renge girmiş ve çok pişman olmuş. Hasan’ın Emir için yaptığı son fedakârlık olmuştu. Ali; Hasan’ı da alıp aynı gün evden ayrıldılar.

Aradan yıllar geçmiş Emir üniversiteyi Amerika da bitirmiş, Süreyya isimli Afgan kızı ile evlenmişti. Yaşamını Amerika da sürdürürken 2001 yılında Afganistan da Taliban yönetime gelmiş ve hasan ve karısını öldürmüş geriye bir tek oğlu kalmıştı. Yıllar sonra yine Hasan’a yapılan kötülük aklına gelmiş; Bu sefer Hasan’ın oğluna yardım ederek içindeki kapanmaz yarayı kapatacaktı. Peşaver’e Rahim Han dostuna gitti. Rahim han ona “aslında Ali’nin kısır olduğunu Emir’in babasının Ali’nin karısı ile yatarak Hasan’ı doğurduğunu” söyledi. Emir çok kızdı ama yapacak bir şeyi yoktu. Hasan: Rahim han’a Emir’e vermesi için bir mektup bırakmış; Oğlu Sohrab’ın “özgür Afganistan da yaşamasını, onun geleceği adına endişelendiğini, Bu sebeple Emir den yardım istiyordu. Sohrab’ı almak üzere Kabil’e gitti. Çocuk bir grup

Taliban’ın elindeydi. Onu almak için Hasan’a yıllar önce o kuytu da tecavüz eden kişi olan Assef ile kavga etti. Kavganın sonunda hem ruhu rahatlamıştı; hem de Sohrab’ı aldı. Bir zaman süren resmi işlemden sonra Sohrab’ı alıp Amerika ya döndü. Süreyya ile Emir Sohrab’ı evlat edinme kararı verdiler. Bir hafta sonra; Emir piknik te bir uçurtma gördü. Uçurtmayı alıp Sohrab’a gitti ve “hadi uçurtma uçurmak istemez misin bak son şansın ona göre” dedi. Tam giderken; Sohrab “ tamam” dedi Havada iki tane uçurtma kalmış ve diğer uçurtmayı kesmiş Emir yaşına bakmadan koşmuş, uçurtmayı almış ve yıllar önce söylenmiş lafı şimdi Emir; Sohrab’a dönerek “istersen senin için bin tane daha yakalarım. canım benim” dedi.

Aslında bu romandan yola çıkacak olursak sadakat, iyi niyet, fedakârlıklar iki kişinin karşılıklı olarak birbirinden beklemesi gerekir. Tek taraflı beklemek; Romandaki gibi bencilik sınıfına girmektedir.

Konu hakkında yorumlarınızı bekliyorum.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank