Uçkur Kompleksi ve Batılaşma
Bugün en büyük sorunlarımızdan başörtüsünün uçkur kompleksinden kaynaklandığı iddiasındayım. Sultan II. Abdülhamit, şehzadeliğinde amcasıyla ziyaret ettiği Avrupa’da Avrupalı kadın giyim ve gösterilerinden yakınlarına hayranlıkla bahsetmişti. Kara çarşafın kaldırılmasını da tedbir olarak O istemişti. Cumhuriyet döneminde yapılan yeniliklerin bazıları da görsellik önceliklidir.
Batı yönünde başarıyla ilerledikçe gösteriş büyüsüne kapıldığımız batı tarafının kadını birden bizim kompleksimiz oldu. Osmanlılar tekfurun topraklarını din dopingiyle ele geçirirken büyüsüne kapıldıkları kızlarını da en büyük ganimet olarak sahiplendiler. Bunun için Her şey, gündemimizde hala bir sorun olarak yer alan kahrolası Ergenekon’dan çıkışla başlamıştı. Batı tarafından çıktık ve hep güneşin battığı yöne yöneldik durduk. Güneşin doğduğu yön bizim acziyetimizdi. Onun için doğuyu hiç düşünmedik. Oysa doğu yönünden de batıya pek doğal olarak ulaşırdık. Bunu yapsaydık beklide yeni dünya Amerika kıtasını ilk keşfedenler biz olacaktık.
Ergenekon’dan çıkıp orta asya bozkırlarında Batıyı düşleyerek gezindik. İslam, Batı hedefimize güç verdi. Din dopingiyle Anadolu kapılarını açıp ezeli hedefimiz Batıya yaklaşmaya başladık.
Nilüfer, Bursa topraklarının önüne çıktı.
İspanyaya ulaşan Müslüman ordunun komutanı, muhterem Fethullah Hocaefendi’nin vaazlarında din önderi olarak anlattığı Tarık bin Ziyad, müslüman askerlere bizim fenomenimiz olan tekfurun güzel kadınlarını vaat ediyordu.
Çok güçlüydük. Bir nara atışı iki kılıç çalışımızla ezeli hedefimiz batı yönündeki kafirler korkudan titreyip etrafta kaçışıp kalıyorlardı. Belli bir noktadan öte ileri gidemedikse de batı topraklarının fenomen kadınlarını bu topraklara sahip olmanın verdiği üstünlükten daha ileri bir duyguyla sahiplenmeye çalıştık.
Gün oldu, devran döndü, zaman geçti.. Biz üstünlük duygusunda fenomen batılı kadınları sahiplenmenin oyalayıcılıyla oyalanırken Batı, bizden farklı ve yeni bir yol bulup ilerlemiş ve aniden bizi uykumuzdan uyandırmıştı. Artık bir nara, iki kılıç sallayışla iş bitmiyordu. Küçük gördüğümüz keferenin karşısında aciz düşüyorduk. Onlar güçlendikçe fenomen haline getirdiğimiz Batılı kadınlarda adeta bizden uzaklaşıyor; uzaklaştıkça ona sahip olma arzumuz daha da kamçılanıyordu.
Zorda olsa ezeli hedefimiz Batının artık bizden güçlü ve üstün olduğu gerçeğini kabullenmeyi kabullenmiştik. Aradaki mesafeyi kapatmak için öncelikle askeri alanda Batılılaşma babında tedbirler aldık. Ama olmuyordu. Batılı hocalar getirtip askeri okullar kurmak tek başına yetmiyordu. Batıyı tam olarak inceleyip tüm boyutlarıyla yenileşme hareketi elzemdi. Girişimler yapıldı, yenileşme dahası Batılılaşma hareketi başlatıldı. Batıdan hocalar getirmekle kalınmayıp II. Mahmut’tan itibaren yetişmeleri için Batıya öğrenciler göndermeye başladık ve hala da gönderiyoruz. Nedense bilinmez bir türlü Batılıların kuyruğunu bile yakalayamıyorduk.
Oysa Japonlar bizden çok sonra yola çıkmalarına rağmen kısa sürede Batıyı yakalamışlardı. Aradaki farkı Batıya gönderilen öğrencilerin hal, durum ve hareketlerinden çıkarsamak bize bir ön bilgi verebilmekte. Japon öğrenciler şimdi bile Batıya gönderiliş amaçlarını hiçbir zaman unutmamış ve Batıda hedef sapmalarına uğramamışlardır. Bizim gönderdiğimiz öğrenciler maalesef tekfur kızına düşkünlük geninden kurtulamamışlardır.
Avrupa’yı ziyaret eden ilk ve tek padişahımız Sultan Abdülaziz, Kraliçe Victorya’ya tevarüs ettiği genlerden olsa gerek adeta vurulmuştu. Bilindiği gibi Baltacı Mehmet Paşa, Rus Kraliçesi Katerina'nın cazibesiyle kazanılmış bir savaşı kaybetmişti.
Batılılaşma yolunda başarısız olmamızın elbette bir çok sebepleri vardır. Uçkur kompleksimizin bunlar arasında en etkin sebeplerden olduğunu düşünüyorum. Uçkurumuzu yerli yerinde çözebilme iradesine hakim olmadan üç yüz yıldır pek mesafe kat edemediğimiz bu yolda daha çok oyalanacağızdır. Lale devrinden, çok iddialı üç dönemdir devam eden Ak parti iktidarına aslında onca süredir pek fazla bir mesafe almış değiliz.
Bugün en büyük sorunlarımızdan başörtüsünün uçkur kompleksinden kaynaklandığı iddiasındayım. Sultan II. Abdülhamit, şehzadeliğinde amcasıyla ziyaret ettiği Avrupa’da Avrupalı kadın giyim ve gösterilerinden yakınlarına hayranlıkla bahsetmişti. Kara çarşafın kaldırılmasını da tedbir olarak O istemişti. Cumhuriyet döneminde yapılan yeniliklerin bazıları da görsellik önceliklidir.
Yaklaşık üç yüzyıllık süregelen Batılılaşma sorunumuzu çözmediğimiz sürece hep bu minval üzere savrulup gideceğizdir. Laiklik temelinde toplumu birleştirmeyi, batıyı, çözümlenememiş demokrasiyi referans aldığımız sürece sorun daha karmaşıklaşacaktır. Geçmişte bizi birleştiren, bize en büyük doping olanın İslam referansı olduğunu unutmayalım.
Çukurova yöresinin bir sözüyle son noktayı koyalım: “küçükçe ineğin küçücük buzağısı olur”.