Tuvalet Musluğu
Bir zamanlar bir tuvalet musluğu varmış. Kimse bu musluktan su içmezmiş. Ne zamandan beri bu tuvalet musluğu merak edermiş ki neden kimse ondan su içmiyor. Günlerce hep bu soruyu kendine sormuş. Hâlbuki şehir şebekesinden gelen su mutfağa da gidiyor ve oradan herkes su içiyor. “Eğer, su temiz değilse neden mutfaktan içiyorlar ve temizse neden ondan kimse su içmiyor?” Diye hep kendi kendine sorarmış. Bir gün aksakallı bir bilge bir insan gelmiş tuvalete. Tam çıkarken musluk sormuş: “Üstat sana bir şey sorabilir miyim? “Buyur.” demiş bilge insan. Musluk demiş ki: “Üstat, şehir şebekesinden gelen su aynı borulardan aynı eve geliyor ama sadece evin girişinde bir bölümü buraya bir bölümü mutfağa gidiyor.
Neden herkes aynı suyu mutfaktan içtiği halde neden gelip tuvaletten su içmiyor? Ben mutfaktaki musluk kadar temiz ve onun kadar içilmeye layık bir musluk değil miyim?” Bilge insan biraz düşünmüş taşınmış sonra cevap vermiş: “Dostum sen en az mutfaktaki musluk kadar içilmeye layık ve onun kadar temizsin. Fakat senin çevren bozuk!
Bu çok sevdiğim bir hikâyedir. Düşünebiliyor musunuz? Mutfaktaki muslukla aynı görevi yapıyor aynı hizmeti veriyor ama farklı bir tepki görebiliyor. İkisi de insanlara hizmet veriyor ve temiz işler yapıyor. İnsanlar da böyledir.
Ortamları farklı iki iyi insan farklı muamele görebilirler. İnsanlar yaşadığı bölge ile ve arkadaşları ile değerlendirilirler.
Örneğin. Bir öğrencinin nasıl biri olduğunu anlamak için onun arkadaşlarına bakarız. Kimlerle uyum sağlayabiliyor, kimlerle geziyor. Derslerine çalışmayan, okula ve hayata karşı kayıtsız kişilerle arkadaş olmuşsa o zaman onu da aynı şekilde değerlendiririz. Ya da kirli işler yapan haksız kazanç sağlayan birinin yanında çalışan dürüst bir insana bakış açımız nasıl olur? Altın çamura düşmekle tabii ki değerinden bir şey kaybetmez. Fakat kimse de çöplükte yetişen bir gülü alıp arkadaşına vermez sanırım.
İnsanlar, yaşadıkları bölgenin adetlerini dikkate alırlar. Bu adetler onların düşüncelerine uygun gelsin veya gelmesin onlara saygı gösterirler ya da onlara açıktan saygısızlık yapmazlar. Aksi takdirde göze batarlar ve istenmeyen adam ilan edilirler. Belki de zamanla o katılmadıkları adetlere düşüncelere alışırlar ve onları kabullenirler. İnsanın karakteri değişmez ama alışkanlıkları, düşünceleri değişebilir. Yaşadığı ortamdaki insanlarla kalpleri benzeşir. Yani bazı davranış kalıpları birbirlerine örnek olur.
Katıldığımız arkadaş çevresi de bizim kimliğimizi temsil eder. Yani, bizim düşüncelerimiz beraber yaşadığımız insanların aritmetik ortalamasıdır. Bizler bir yönüyle çevremizdeki insanları etkilerken bir yönden de onlardan etkileniriz. Bir taraftan çevremizden bir şeyler öğrenirken bir taraftan da çevremize bir şeyler öğretiriz de. Çünkü İnsanlar; yaşadığı bölgeden, arkadaş grubundan ve iş çevresinden ayrı düşünülemez.
Yaşayacağımız bölgeyi, mesleği ve dostlarımızı seçerken dikkatli olmalıyız. Aynı hassasiyet çocuklarımız için de geçerli bulundukları arkadaş ortamlarını bilmek zorundayız. Onlar için de aynı hassasiyeti göstermeliyiz. Bizler kimlerle dost olduğumuza ve ne iş yaptığımıza ve nerede yaşadığımıza dikkat etmeliyiz. Amacı sadece insanlara özverili bir şekilde hizmet vermek olan tuvaletteki musluğunu tekrar hatırlayalım. Bizim de amacımız insanlara hizmet etmek olmalı ama doğru yerde ve doğru zamanda.
Mesut bey,
Kasım 27th, 2010 at 02:25Yazini okudum.
Ellerine saglik...
Hikaye kismi cok guzeldi.Ilk defa duydum:)))
Ankara'dan selamlar...
Fazilet Hanım, yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.. Sanırım yazıyı beğendiniz.. Ben tarz olarak genelde ya yaşadığım bir olayı ya da bildiğim bir hikayeyi ders çıkararak mesajlar veren bir yazılar yazıyorum.. İstanbul'dan Ankara'ya selamlar..
Kasım 28th, 2010 at 01:38