TÜSİAD’ın Anayasa Taslağı
Kim ne derse desin Türkiye değişiyor. Türkiye artık 2010 yılını geride bırakmış, 12 Eylül referandumuyla vesayetlerden kurtulmuş ve Türkiye’de değişimin önündeki engeller kalkmış bulunuyor.
Artık ciddi kurumlar bu değişimin kaçınılmaz olduğunu kavramış olup buna katkıda bulunmayı görev biliyor. İster devlet kurumları (asker, yargı, bürokrasi) ister Sivil Toplum Kuruluşları Türkiye’nin “sözde” demokrasi ile ilerleyemeyeceğini ve bunun yerine özgürlükçü, bireyi(n hak ve hukukunu) esas alan ve tüm kesimlerin kendini rahatlıkla görüp ifade edebileceği bir ülke olmanın gerekliliğine inanmıştır.
TÜSİAD’ın son anayasa hazırlığındaki “değiştirilemez maddelerin değiştirilebileceği” vurgusu bu tezimizi desteklemektedir. Artık toplumun önemli bir kesimiyle paranoyalarımızla yaşamayacağımızı anlamış bulunuyoruz. Hiç kimse “öcülerin geleceği” hezeyanlarıyla ülkemize yön vermeyi denemesin. Herhalde TÜSİAD “laiklik, demokrasi, cumhuriyet gitsin şeriat gelsin” diye çalışmıyordur. Bu ülkede yukarıda saydığım “korkularımızı” en son talep edecek bir kurumdur TÜSİAD…
Ama artık gelişmeyi esas alan, Türkiye’nin 2023’te dünyanın saygın ülkeleri arasında olmasını isteyen kesimler olarak bireyin haklarını önceleyen, özgürlüklerin önünü açan bir anayasayı hak ettiğimize inanıyoruz.
Düşünebiliyor musunuz?
Ülkemiz bu çağda hala kılık kıyafetle uğraşan, dil ve mezhep ayırımcılığının kol gezdiği bir anlayışla yönetilmektedir. Keza farklı din ve mezheplerde olanlara belli bir inanç grubunun –velev ki çoğunluk inancı da olsa- dini anlayışını esas alan müfredatların dışına çıkılamıyor. İşte TÜSİAD bu hazırlığıyla gidişata müdahale etmekle tarihi bir sorumluluğu yerine getirmiştir. Özellikle belirtmem gerekir ki TÜSİAD’ın bu anayasa hazırlığı şimdiye kadar işlemiş olduğu bütün “günahlarına” kefaret olabilir değerdedir.
Soğuk savaş yıllarının gerçekliği esas alınarak ve üstelik darbeciler tarafından hazırlanan anayasaların sonuncusu Türkiye’de bulunmaktadır. İspanya, Yunanistan, İtalya ve Doğu bloğu ülkeleri çoktan çağdaş, halkı önceleyen anayasalarını ülkelerine hediye ettiler. Ama biz (aslı astarı olmayan) laiklik paranoyamız yüzünden bir türlü onlarca yıl geride kalmanın dayanılmaz ezikliğini yaşamaktan bıkmadık.
Ülke insanı olarak şunu anlamış bulunuyoruz;
Dünyanın gidişatı bilim, bilinçlenme, özgürlük, hakların vazgeçilmezliği ve eşitlik yönündedir. Tam da ABD ve müttefiklerinin Libya “Haçlı Seferleri” harekâtına denk gelen süreçte bunu ifade ettiğimin bilincindeyim. Ben, olan bitenlere, rağmen bir gidişattan söz ediyorum. Bunun önüne hiçbir güç geçemez. Zira daha önceleri imparatorluklar, Kayserler, Firavunlar aynı direnci göstermişlerdi ve tarih onların hazin sonunu bizlere net bir şekilde sunmaktadır. Dolayısıyla dünyanın yönünü ters çevirmek mümkün olmamaktadır.
Türkiye jeopolitik konumundan öte genç nüfusu, İslam ülkesi olarak halkın tercihlerine değer veren bir anlayışla yönetilen tek ülke olmasından dolayı bu gidişata yön verebilecek potansiyele sahiptir. Ancak ülkemizin yöneticileri kendi ürettiği korkularından zaman ve güç bulamaması gibi handikapları yüzünden bu potansiyelini şimdiye kadar pek kullanamamıştır. Oysa sahip olduğu özellikleri sebebiyle Türkiye başta Ortadoğu olmak üzere kendi nüfuz alanına çok etkili biçimde liderlik yapması gerekirdi. Ne var ki uygar bir ülkede bulunması kaçınılmaz olan anayasaya sahip olamamasından dolayı Türkiye bu misyonunu gerçekleştirmeyi başarmamıştır.
Şimdi tam zamanı, yeni bir anayasa ile güçlü ve etkili liderliğini gerçekleştirmeye az kaldı. Bu sebeple TÜSİAD’ın bu adımını yerinde buluyoruz.
Şimdi artık diğer sivil kuruluşları da hak ve özgürlükleri ön plana çıkaran, bireyin ve halkın haklarını merkeze alan anayasa hazırlıklarını tamamlayarak sürece katkı sunmaları gerekmektedir.
Not:
Genç Sivillere şiddet uygulayan baroyu kınıyorum. Böyle bir kurum baro olamaz, olsa olsa Barbaro olur.