content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

20 Oca

TÜSİAD Cumhuriyeti

Bazı kimseler nedense Türkiye ile Avrupa Tarihinde olup bitenleri karşılaştırmayı çokça yapıyor. Avrupa’da Coğrafya Keşiflerinden sonra güçlenen Burjuva Sınıfı bütün siyasi ve sosyal gelişmelere öncülük ettiğinden, Türkiye’de de aynı durumun olacağını, Burjuva sınıfının karşılığı saydıkları ve orta sınıf dedikleri girişimcilerin eliyle siyasi ve sosyal değişimlerin olacağı görüşündedirler.

Sosyal olaylar sadece ülkeden ülkeye değil, bir ülkede bir zaman içinde olup bitenler ile başka bir zaman içinde olup bitenler arasında bile ciddi farklılıklar gözlenirken Avrupa’da Burjuva sınıfı öncülüğünde 16. ve 17. yüzyıllardaki gelişmelerin Türkiye’de de tekrarlanabileceğini beklemek için her şeyden önce Avrupa tarihinde ki o gelişmeleri hazırlayan nedenleri dikkate almamak olacaktır.

Avrupa toplumları sınıflı birer topluluktu. Sınıflar arasında ciddi sorunlar ve çatışmalar vardı. Bir sınıfın hakları ancak diğerinin elindekilerinin ya tümüyle ya da kısmen alınması ile mümkün olabilmişti. Bu yüzden Avrupa Tarihi aynı zamanda bir sınıflar arası mücadeleler tarihidir. Zaten Karl Marks’ta görüşlerini bu çatışma üzerine bina etmiş değil miydi?
Türkiye’de zengin-yoksul, şehirli-köylü ayırımı olmuş ise de hatta çok eski devirlerde göçebe olanlar ile yerleşik olanların ciddi sorunları olmuş ise de bütün bunlar Avrupa’da görüldüğü türden bir sınıf çatışmasına yol açmamıştır. Çünkü Avrupa’da sosyal sınıf farklılığına göre oluşan sınıf hukuku ve buna göre düzenlenmiş bir siyasi idari yapıda vardı. Oysa benzeri durum Türkiye tarihinde gözlenmemiştir.

Ortaçağdan başlayarak en nemli mülkiyet aracı sayılan toprak zaten devletin (miri arazi) idi. Toprağın devlete ait olması o dönemde toprak mülkiyetine dayalı ciddi bir sermaye oluşumunu da engellemişti. Üstelik Coğrafya keşifleri sonrasında Avrupalı aç göz burjuva sınıfının öncülük ettiği bir sömürgeleştirme faaliyeti yoluyla da bir sermaye birikimi yaşanmamıştı. Ortaçağ Türkiye’sinde Burjuva sınıfının karşılığı sayılabilecek esnaf ve sanatkar grubu nihayet küçük üretici sınıfı idi. Ahi Ocağı örgütlenmesi içinde gözlenen esnaf grubu bir üretici sınıfı durumundaydı.
Kapitülasyonlarla birlikte bu esnaf düzeni bozuldu. Elle üretilen, daha pahalıya daha uzun sürede imal edilen mallar,

Avrupa’dan gelen daha ucuz ve daha kaliteli mallar karşısında tutunamadı. Esnaf sınıfı giderek yok oldu. Buna karşılık Avrupalı fabrikaların bayileri yerli Rum ve Ermeni gibi Hıristiyanlardan seçildi. Kapitülasyonlarla her türlü hukuki ve siyasi korunma zırhına sahip oldular. Müslüman halk fakirleştikçe gayrimüslimler inanılmaz sermaye biriktirdiler. Müslüman çoğunluğun aç ve naçarlığı onların zenginleşmesini daha da arttırmıştı.

Böyle bir hengamede Osmanlılar tasfiye oldu. Gayrimüslim azınlık ta neredeyse tümüyle Türkiye’den gitti, gönderildi. Türkiye halkı tek dilli değil ama tek dinli bir toplum halini aldı. Girişimci sınıf çok az ve etkisizdi. İTC döneminden başlayarak Ermeni ve Rum tüccarların yerini Müslümanların alması devletçe desteklendi. Yine de Müslümanların bu alanda başarılı olabilmesi için Avrupa ülkeleri ile ticari ve sosyal bağları olan Yahudiler ön plana çıkarıldı. İTC döneminden itibaren Yahudi tüccarlar Türkiye’de her zaman destek, teşvik ve koruma gördüler. Onların yanında devletçe Türk asıllı bir tüccar sınıfı geliştirilmeye çalışıldı.

Koç ailesi bu bakımdan devlet eliyle zenginleştirilen ailelerin çarpıcı bir örneğidir. Uzun yıllar Türkiye’de kapalı ekonomi adı verilen bir model uygulandı. İşçi ücretleri çok ucuzdu. Girişimci için gerekli olan krediler, devlet bankalarından oldukça düşük bir faiz oranıyla veriliyordu. Yüksek gümrük tarifeleri nedeniyle dışardan rakip ürünlerin içeriye girmesi engelleniyordu. Devlet bütün bu kalemlerdeki uygulamaları ile, Koç, Sabancı, Eczacıbaşı vb. aileleri korudu kolladı, büyük sermaye sahibi olmalarını sağladı.

Avrupa’da ticaret erbabı siyasi iktidarla mücadele ederek büyümüş ve ona rağmen kendini güçlendirmiştir. Zaten bu yüzden Avrupa’da girişimci sınıfı değişimden yana olmuştur. Değişime öncülük etmiştir. Türkiye’de ise girişimci sınıfı varlığını rejime rağmen değil rejim sayesinde elde etmiştir. Bu yüzden olmalı sermayedar çevreler, Türkiye’de siyasi alanlarda son derece tutucudurlar. Büyük çoğunluğu Kemalist’tir, CHP’lidir. CHP’nin görüşlerine son derece sadıktırlar. Tek parti dönemini bir asrı saadet gibi yad ederler.

Koç ailesi özellikle Rahmi Koç dikkat çeken bir misaldir. Siyasi anlamda çok tutucudur. İslam’ın muhalifi olarak bilinir. Patrik Bartelemous’un çok yakın dostudur. Türkiye için “irtica” dediği gelişmenin bir tehdit olduğu iddiasınadır. Kapitülasyon düzeniyle büyütülen gayrimüslim sermayedarların örnek bir mirasçısıdır. Halka yabancı ve halkın değerlerini kerih gördüğünü belli etmekten kaçınmaz.

Ancak zamanın ilerlemesi, şartların değişmeye başlaması Türkiye’de büyük sermaye çevresini yeni arayışlara itmiştir. Bu arayışların sonunda 1970’lerde TÜSİAD kurulmuştur. Kırk yıllık geçmişine rağmen üye sayısı hala 500’ü geçmemiştir. TÜSİAD sayısı 400 civarındaki üyeden oluşan bir dernektir. Ancak kamuoyunda işgal ettiği yer itibarı ile halkın çoğunluğu gibidirler. Sahip oldukları medya organları, bankaları aracılığı ile büyük bir güç haline gelmişlerdir. Bu güçlerini de demokratik gelişmelere öncülük etmek için değil daha çok o gelişmeleri engellemek için kullanmaktadırlar.

Son kırk yıllık Türkiye tarihinde halk giderek yoksullaşmıştır. Gelen bütün hükümetler halka yeni kemer sıkma müjdeleri ile gelmiştir. Ama TÜSİAD çevresi son kırk yılda inanılmaz oranda varlığını milyon kere katlayarak büyütmüştür. Normalde bir ülkede ekonomi iyi değilse bundan en çok sermaye sahiplerinin zarar görmesi kaçınılmaz iken Türkiye’de tersi olmuş, ekonomi bozuldukça, halkın fakirlik oranı arttıkça büyük sermaye mal varlığını büyütmüştür. Bu yüzden olmalı ki, TÜSİAD çevresi kendisini büyüten şartların değişmesini istemez ve bu manada son derece tutucudur.

Oysa aynı çevrenin bir kutsala bağlı olduğu görülmüş duyulmuş değildir. Tek kutsalı kendi sermayesini arttırmaktır.
Ancak son kırk yıldır gelen bütün hükümetler döneminde, bütün krizlerde adına reform dedikleri bütün paketlerin ilk önceliği TÜSİAD’ın isteklerine göre ayarlanmaktadır. Artık TÜSİAD giderek Türkiye’nin bir çeşit jürisi durumuna gelmiştir. Seçim öncesinde siyasi parti liderleri gidip önce onlara kendilerini beğendirmeye çalışırlar. Onlardan aldıkları icazet, AB ve ABD’deki icazetlerin de kapısını aralamaktadır. Osmanlı döneminde Avrupa sömürgeciliğinin uzantısı durumundaki Galata Bankerlerinin yerini günümüzde TÜSİAD almıştır. Türkiye giderek, TÜSİAD’ın özel bir mülkü haline dönüşmektedir. Hemen her alanda hazırladıkları raporlar ile, ellerindeki medya ile hükümetleri baskı altına alarak kendi görüşlerini dikte etmeye çalışmaktadırlar. Türkiye giderek daha çok bir TÜSİAD Cumhuriyeti halini almaktadır.

Bütün bunlara rağmen TÜSİAD çevresinin, Türkiye’yi ne kadar önemsediği de kuşkuludur. Neredeyse özel mülkleri haline dönüştürdükleri Türkiye’ye karşı asla bir minnette duymazlar. Aksine Türkiye’nin, bütün halkın kendilerine minnet duymasını beklerler. Bu manada beğenilmek alkışlanmak en büyük zaaflarıdır. TÜSİAD Başkanı Bayanın gittiği Diyarbakır’da PKK’lılarla halay çekmesi yalnızca bir oyun merakı ile açıklanamaz. Türkiye’ye karşı bir bağlılık duygusunun yokluğu olayı daha çok açıklayıcı özelliktedir.

TÜSİAD karşı olduğu AKP döneminden en büyük karını elde etmiştir. AKP, halkın neredeyse tamamına ekonomik bakımdan sabır tavsiye eder, yerinde saydırırken, TÜSİAD’ın mal varlığını milyon kere katlayacağı bir ortamı devam ettirmiştir. Bu yüzden Türkiye bu gün daha çok TÜSİAD Cumhuriyeti özelliğine sahiptir.

Türkiye’de sermaye sınıfından, sosyal ve siyasi değişimlere öncülü etmesini beklemek boş bir hayaldir. Varlığını mevcut duruma (Statükoya) borçlu olanlar niçin bu durumu değiştirsin? Türkiye’nin geleceğini bu yüzden orta sınıfın güçlenmesinde görenler, Avrupa tarihi ile karşılaştırma yapanlar yersiz iyimserlik içindedirler.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank