Türkiye’yi Batıya Şikâyet Etmek!
Batının diplomatıyla, tüccarıyla, iş adamıyla, mühendisiyle temas halinde çalışan insanımızın ruh hali ve sahip olduğu anlayış ülke adına çok önemlidir.
Tanzimat’tan bu yana, Batı hayranlığı içinde, fikri dünyası belirlenmiş diplomatlarımız, tüccarlarımız, iş adamlarımız, kendi ülkesinde, birlikte çalıştığı yabancıya şikayetlenerek işe koyulur…
Mühendislik hayatında, çok farklı milletlerin mühendisleriyle çalışma imkânım oldu. Bir tane yabancı mühendisin, kendi ülkesinden şikâyet ederek çalıştığına rastlamadım.
Bir insan kendi ülkesinden, kendi aidiyetinden şikayetkar olarak nasıl iş yapar?
Batı gelmiş kendi kurumlarını ülkemizde inşa ediyor. Birlikte çalıştığı Türk vatandaşı sürekli kendi halkından ve kendi devletinden şikâyet edecek ki, yabancının yanında yer bulabilsin…
Bu durumu psikologlar, yıllarca “ aşağılık duygusu” olarak anlattılar. Belki kültürel ve duygu olarak aşağılık duygusu ile açıklanabilir. Oysa bu durum sınıfsal bir durumdur. Bir sınıftan öte sınıfa atlamanın basamağıdır.
Kendi ufak çıkarı için tüm bir milleti karalayarak konuşmak, sınıf atlama çabasından başka bir iş değildir.
Elbette egemen elitlerin, alt sınıfları hakir görerek yürüttüğü ilişkinin, bu alanda ki yansımaları, ülkeyi yabancıya şikayet ederek sürdürmedir.
Avrupa Birliğine tam üyelik histerisinin tavan yaptığı günlerde, Türk milletini Batıya şikâyet en hızlı dönemini yaşamıştı. Osmanlının Batıya açıldığı, daha doğrusu Batının Osmanlıyı teslim aldığı Tanzimat yıllarında, bu durum Batıdan damızlık erkek getirme aşamasına kadar gelmişti.
Batıya şikâyetin kurumsal bir yapı kazandığını, çok rahat söyleyebiliriz.
Cizre’de olağan dışı bir durum ortaya çıktı. Yedi gün sokağa çıkma yasağı getirildi. Bu ülkenin güvenliği için zorunlu bir hal idi.
Ama gelin görün ki, kurumsallaşmış Batıya Şikâyet Kurumları hemen her konuyu Amerika’ya şikâyet ettiler. Amerika’da saat saat takip ederek, konu hakkında açıklamalar yaptı.
Açıklamayı yapan ABD Devletinin Dışişleri Bakan sözcüleri…
Daima nefeslerini ensemizde hissettik. Hatta bir ara sivillere karşı tank kullanılıyor diye gazetecileri baskı yaptı.
Ordumuz ve güvenlik güçlerimiz bir yandan terör ile mücadele ediyor. Öte yandan aman bir yanlış durum olmasın ki, Batılılar cazgırlık yapmasın diye, Cizre’ye tank bile götürmediler.
Bir milli konu ortaya çıktığında, masadaki sorumlular, milli ve gayri-milli olarak ayrışıyorlar. Dolayısıyla gizlimiz ve saklımız kalmıyor. Gayri-milli unsurlar daha kararlar alınmadan, hangi kararın muhtemel olduğunu, Avrupa ve Amerikalı muhataplarına fısıldamış oluyorlar.
Senin ülkende, Askerin içine NATO, İşverenlerinin içinde OECD, Dünya Bankası, Gümrük Birliği gibi Batı kurumları varsa, zaten senin gizli saklın diye bir şeyin kalmaz.
Batı merkezli bakış açıları ile görüş bildiren kişiler, Batı adına ajan olduklarının farkında bile olmadan, ajan olarak çalışabilirler.
İşte PKK’nın, ABD adına Türkiye ile savaştığı bu günlerde, Batıya Şikâyet Kurumları tüm hızı ile fazla mesai yaparlar.
12 Eylül 1980’de Batı ve Amerika adına bir araya gelen, Batı Şikayet Kurumları şimdilerde gene iş başındalar.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr