Türkiyenin Enerji Politikası
Cumhuriyet tarihi süresince elektrik enerjisi termik, sıvı yakıtlar, doğalgaz çevrim, hidrolik santrallerden elde edilmiştir.
Son yıllarda ise yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik elde etme çalışmaları sürdürülmektedir.
Ülkemizde üretilen elektrik miktarı kimi zaman yeterli olmamış, elektrik ithal etmişiz, kimi zamanda pik saatlerde yurt dışına elektrik ihraç edilmiştir.
Ülke olarak vatandaşımız hep pahalı elektrik kullanmış, elektriğin nimetlerinden gerektiği gibi yararlanmamıştır.
Elektrik iletim hatlarımız, trafolarımız, ürettiğimiz elektrik yeterli olmamış, elektrik kesintisinden kurtulamamışımızdır.
Bir zamanlar şehirlerin kasabaların elektrik ihtiyacı dizel jeneratörle karşılanmaya çalışılmıştır.
Benim büyüdüğüm kazada elektrik santrali denilen yerde mazot ile çalışan jeneratörler vardı. Bu jeneratörler sabahleyin saat 05. te çalışmaya başlar, gece saat 24.00 te kapatılırdı. Bu saatten sonra sokağa idare lambaları, çıra yakılarak çıkılırdı. Günün bazı saatlerinde voltaj düşer, ampuller sönecek gibi olurdu.
İnsanlar medeniyetin sunduğu imkânları yaşadıkça, evlerde elektrik sadece aydınlatma aracı olarak değil, günün her saatinde kullanılır hale geldi.
Elektrik enerjisi sanayinin vazgeçilmez enerji kaynağı oldu.
İnsanlar elektrik ile ısınıyor serinliyor, yemeğini pişiriyor, asansör ile yüzlerce katlı binaların katlarına çıkıyor, hastalar elektrikle çalışan aletler ile sağlığına kavuşmaktadır. Elektrik enerjisi hayatımızın her anını kuşatan ihtiyaç maddesi haline dönüşmüştür.
Günlük yaşamımızda elektrik kesildiğinde hayat felç olup, sıkıntılı bir hale dönüşmektedir.
Bu kadar önemli olan elektriğin üretimi konusunda ülkemizde gerekli çalışmalar yapılabilmiş midir?
Hayır yapılamamıştır.
Asgari ücretin 576.-TL olduğu ülkemizde en az kullanım ile bir eve 30 – 40.-TL elektrik faturası gelmektedir. Yani asgari ücretlinin maaşının %8 elektrik faturasına gitmektedir. Dünyada en pahalı elektrik kullanan ülkelerden biriyiz.
Kaçak elektrik konusuna çözüm getirilememiştir. Kaçak elektrik kullananın parasını, kullandığı elektriğin faturasını ödeyen vatandaşlar ödemektedir. Bu adaletsizlik ortadan kaldırılmamıştır.
Yıllardır termik santrallerden elektrik elde ederiz ama bu santrallerde kullanılan buhar kazanlarını üretemiyoruz, bu santraller üzerinde ARGE çalışması yapıp geliştiremiyoruz.
Hidroelektrik santrallerinin türbin ve diğer aksamının ne kadarını kendimiz üretebiliyoruz? Bunların üzerinde ARGE çalışmaları yapıp geliştirebiliyor muyuz?
Hidroelektriğin en temiz enerji olduğu, ihtiyacımız olan elektriğin hidroelektrik santrallerinden elde edilmesi yıllarca savunuldu.
Şimdi ise HES ile doğal dengenin bozulduğu, göç olgusunu doğurduğu, akarsularda rafting yapılamadığı tezleri ileri sürülmektedir.
Termik santrallerin baca gazları ile çevre kirliliğine neden olduğu, kömür nakil ve üretimi ile çevrenin kirletildiği söylenilmektedir.
Karşı çıkılmayan santral türü doğalgaz çevrim santralleri ile yenilenebilir enerji kaynaklarıdır.
Doğalgaz tamamen ithal bir üründür. Doğalgaz vanası kapandığında elektrik üretimi yapılamaz. Doğalgaz çevrim santralleri en pahalı elektrik üretimi yapılan alandır. Bu santraller yalnızca pik saatleri atlatmak için alternatif olmalıdır.
Dünya elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payının ağır, fakat emin adımlarla büyüdüğü ortadadır. Özellikle son dönemlerde gerçekleşen enerji yatırımlarıyla bütün dünyada yenilenebilir enerjilerin payı hızla artmaktadır.
Elektrik Üretiminde ne Yapılmalıdır:
1- HES kaynaklarımız sonuna kadar değerlendirilmelidir. Akarsu kaynaklarımızın rasatı sağlıklı bir şekilde yapılarak baraj yapılabilecek yerler tespit edilmeli, barajlar buralara yapılmalıdır.
Üzerinde hiç baraj bulunmayan nehirlerimiz vardır. Bu alanların incelemesi yapılarak değerlendirilmelidir.
Türkiye Bulgaristan sınırında bulunan Meriç nehri büyük taşkınlara yol açmaktadır. Bu nehir üzerine Yunanistan ile ortaklaşa baraj yapılıp istifade edilebilir.
2- Termik santraller: Termik santrallerin özellikle buhar kazanlarını kendimiz üretmeliyiz. Bu konuda araştırmalar ve ARGE çalışmaları yapılmalıdır.
Yurdumuz kömür rezervlerini termik santrallerde kullanarak dışa bağımlı olmayan elektrik üretimini sağlamalıyız.
Kömürün verimli yakılabilmesi için teknik çalışmalar yapmalıyız.
3- Nükleer Santraller: Yapıp işletmekte geç kaldığımız bir alandır. Gelişmiş ülkeler ile batılı ülkelerin tamamında nükleer santral bulunmaktadır.
Nükleer santraller 1960’lar da yapılmaya başlanmış sayısı hızla artarak şu anda 443 âdete ulaşmıştır. Ayrıca inşaat halinde 28 adet, sipariş aşamasında ise 64 adet nükleer santral vardır. Projelendirme aşamasında ise 158 NS vardır. Batıda nükleer santrali olmayan ülke yok gibidir. Ancak doğudaki tüm İslam ve Türkî cumhuriyetlerde maalesef İKİ adet santral mevcuttur. O ülkeler İran ve Pakistan dır.
Dünyada nükleer santral karşıtı hareketler petrol şirketleri tarafından finanse edilmektedir. Çünkü 1000 MW lık Nükleer Santral (NS) 1 yılda 1,6 milyon ton ham petrol eşdeğeri enerji üretmekte, hatta petrol fiyatlarının düşmesine neden olabilmektedir. Bu gerçekler yüzünden petrol kartelleri nükleer santral yapımına karşı olmuşlardır. Ülkemizde yürütülen nükleer karşıtlığının ana nedeni ise bu teknolojiye Türk ve İslam ülkelerinin sahip olmasına getirilen kısıtlamadır.
Nükleer santral yapmak, işletmek ileri teknolojiyi gerektirmektedir. Teknolojide çağ atlayabilmek için, gelişmiş ülkelerin teknolojilerini yakalayabilmek için nükleer santral işine bir an evvel başlamalıyız.
İkinci cihan harbi sonrası iki büyük kenti nükleer bomba ile yerle bir olan Japonya da bile 29 adet nükleer santral bulunmaktadır. Japonya elektrik ihtiyacının % 55 nükleer santrallerden karşılamaktadır.
Nükleer santrallerin en yoğun olduğu ülke olan Fransa’nın “ 59 adet nükleer santrali vardır. Elektrik ihtiyacının % 80 bu santrallerden karşılanmaktadır.” Dünyada hava kirliliğinin en az olduğu ülkelerden biriside Fransa’dır.
Nükleer santralin tek sakıncası nükleer atıkların nasıl saklanacağı konusudur. Bu sorunu mevcut 460 adet nükleer santralin sahibi ülkeler nasıl çözüyor ise bizimde o şekilde çözmemiz gerekmektedir.
Biz ülke olarak nükleer santral konusuna girmezsek, diğer ülkelerin riskine biz katlanmış oluruz.
Nükleer güçten her alanda yararlanılmaktadır. Denizde gemiler, denizaltılar nükleer güç ile çalışmakta, bu teknoloji tedavi olduğumuz hastanelerde ve değişik alanlarda kullanılmaktadır. Biz nükleer den ne kadar kaçmak istesek de o teknoloji olarak yakınımıza gelmektedir.
Güvenli olması noktasına gelince; nükleer santralin her kısmında en az beş tane emniyet tedbiri bulunmaktadır. Elimize aldığımız herhangi bir kesici alette bizim için tehlikeli olabilir. Evlere giren ateşli silahlar, likit gaz tüpleri, binalardaki doğalgaz ve kullanımı, elektrik düğmesi, elektrik ile çalışan araç ve gereçlerde tehlikeli olabilir. Bütün bu saydıklarımız da bir iki tane emniyet tedbiri ancak vardır.
Nükleer santral işine girmekle ülkemizin düzenli şekilde elektrik ihtiyacı karşılanacak, teknolojide çağ atlamak imkânına kavuşulacak, barışçı koşullarla kullanılan nükleer yakıt insanımızın hayatının kolaylaşmasına yol açacaktır.
Mustafa Yolcu
20.05.2010