Almanya’dan Çetin Erdoğan geçtiğimiz günlerde Avrupa ve Türkiye’deki yoksulluk oranlarını karşılaştıran bir yazı yazmıştı. Erdoğan özetle şunları yazıyordu: “….Avrupa’da Milli gelir çoğaldıkça, yoksulluğun azaldığı tek ülke Türkiye. Almanya’da yoksulların oranı 2013 yılı rakamlarına göre yüzde 15,5. Grafiği aşağıya kopyalıyorum. Türkiye’de yoksulluğun nasıl azaldığını, Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser’in kendisinden okuyalım: “Türkiye’de son 10 yılda yoksulluğun düştüğünü söyleyen Dünya Bankası Türkiye Direktörü, 10 yıl öncesine baktığımızda yoksulluk sınırının altında olan nüfusun yüzde 16 civarında olduğunu, bugün yoksulluk sınırında bulunan nüfusun ise yüzde 5′in altında olduğunu söyledi.” (11.03.2015 tarihinde CNN).
****
“Yoksulluk Almanya’da yüzde 15,5, Türkiye’de yüzde 5! Bu, Dünya Bankası’nın verdiği oran. Eğer Dünyada yoksulluk sınırı olarak kabul edilen kişi başı günlük 4,3 Dolar’ı ölçü alırsak, yoksulluk oranı 2002 yılında yüzde 30,3 iken 2014 yılı itibarıyla bu oran yüzde 2,02 seviyesine düşmüştür. Onda bir oranında azalmış, yoksul vatandaş sayımız yani 20 Milyon’dan 1,6 Milyon’a gerilemiştir.”
****
Erdoğan’ın yazısı üzerine bende şu yorumu yapmıştım: Türkiye’nin son 13 yılda zenginleştiğini görmeyenler, yalan rakamlar üzerinden algı oluşturanlara rakamlarla yanıt vermek gerekiyor… Hafızamız geçmişi çabuk unutuyor.. Yazık..
Türkiye’de rakamlar farklı…
80′li yıllarda TBKP’de beraber siyaset yaptığımız, parti yöneticilerinden Umur Coşkun ise şöyle bir yorum yapmıştı: “Türkiye İstatistik Kurumu ‘İstatistiklerle Aile, 2014′ verilerine göre yoksulluk sınırının altında yaşayan hane halklarının oranı yüzde 22,4.”
Yoksulluk sınırının altında yaşayan hane halklarının oranı yüzde 22,4 oldu. Hanehalkı tipine göre yoksulluk oranı incelendiğinde; 2013 yılında tek ebeveynli ve en az bir çocuğu olan hane halklarının yüzde 28,9′unun hesaplanan göreli yoksulluk sınırının altında yaşadığı tespit edildi. Türkiye’de 25 yaşından küçük olan ekonomik açıdan pasif ve ebeveynlerinden en az biri ile yaşayan bağımlı çocuğu olan hane halklarının yoksulluk oranı yüzde 27,2 olarak hesaplanırken bu oranın, bağımlı çocuğu olmayan hane halklarının yoksulluk oranından (yüzde 7,7) yaklaşık 3,5 kat fazla olduğu görüldü. İki yetişkinli, üç ya da daha fazla bağımlı çocuğu olan hane halklarının yoksulluk oranı 2013 yılında yüzde 49,6 olarak hesaplandı. Tek başına yaşayıp 65 ve daha yukarı yaşta olan kişilerin yoksulluk oranı ise 2009 yılında yüzde 15,1 iken 2013 yılında yüzde 17,9’a yükseldi. Bu hane tipi ve yaş grubundaki erkeklerin yoksulluk oranı yüzde 9,1 iken bu oran kadınlar için yüzde 13,0 oldu.”
Türk-İş Mayıs 2015 araştırma sonuçlarına göre: “DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AÇLIK SINIRI 1.349 TL, YOKSULLUK SINIRI 4.395 TL”
****Dünya Bankası yoksulluk oranı kişi başına günlük 4.3 dolar. Bunun aylık karşılığı 129 dolar. Aylık yaklaşık 325 tl. Dört kişilik bir ailede bu rakam 1 bin 300 tl. Türk-İş’in dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.349 tl, Dünya Bankası’nın yoksulluk sınırı. Türkiye’de ise yoksulluk sınırı 4 bin 395 tl, Dünya Bankası’nın yoksulluk sınırı ise 1 bin 300 tl.
Ancak bir eve ayda 4 bin 400 girdiğinde o evin yoksul olduğunu söylemek ise kocaman bir yalancılık…****Türk-İş’in rakamlarına göre, Türkiye de yaşayan herkes yoksulluk altında inim inim inliyor.
Bugün sanayinin olduğu tüm yerlerde, işyerlerinin cephelerinde yemek+ssk+asgari ücret diye ilanlar görebilirsiniz… Ve bırakın vasıflı elamanı vasıfsız elaman bulanamıyor, hemde yoksulluğun ve açlık sınırının dipte olduğu bir ülkede…****Türkiye İstatistik Kurumu’na göre 2013 yılında yoksulluk oranı, üç yada daha fazla bağımlı çocuğu olan hane halklarına göre yüzde 49.6.
25 yaşından küçük olan ekonomik açıdan pasif ve ebeveynlerinden en az biri ile yaşayan bağımlı çocuğu olan hane halklarının yoksulluk oranı yüzde 27,2
Dünya Bankası’na göre 10 yıl önce yoksulluk oranı yüzde 16 iken, bugün yüzde 5′e gerilemiş… Erdoğan, rakamlardan yola çıkarak, Avrupa’da yoksulluk artanken, Türkiye’de bu oranın düştüğünü söylemiş.
****CHP, MHP ve HDP seçim kampanyasında vaatlerini neye dayandırıyorlar. Muhalefet, vaatlerini gerçekleştirebilecek kaynağa Türkiye’nin sahip olduğunu belirterek, zengin bir ülke olduğunu iddia ediyorlar.
****
Çin’de asgari ücret 100 ile 200 dolar… Dünyanın başka yerlerinde de… Türkiye’de ise asgari ücret yaklaşık 400 dolar. Ancak 400 dolar ile çalışmak istemeyen işsizlerin ve açlığın hüküm sürdüğü Türkiye gerçeği.
Ve bunun üzerinden siyaset yapanlar…
****Rakamlara nereden bakarsanız, zihniyetinize göre yücelttiğiniz yada yerin dibine batırdığınız gerçekler…
Türkiye’nin son 10 yılda demografik yapısı değişiyor. Nüfus dengeleri değişti. 10 yıl önce kırsalda yaşayan nüfus yaklaşık yüzde 40, şehirlerde yüzde 60 iken, bugün kırsal alanda yaşayan nüfusumuz yüzde 20′ye indi. Ve gittikçe de azalan bir kır nüfusu. Gelişmiş ülkelerde kır nüfusu yüzde 5 civarında.
Türkiye son 13 yılda bir geçiş sürecinde… Ve küresel dünya ile bütünleşen bir Türkiye, hem de büyük göç oranlarına rağmen…****Bugün şehirlere gelenlerin eskisinden daha iyi yaşadığı bir Türkiye gerçeği.
Son 13 yılda eskisinden daha çok zenginleşmiş bir Türkiye.
Bunu hayatın her alanına baktığınızda açık seçik görürsünüz, şayet at gözlükleri takmıyorsanız. Dün yoksulluk şehirlerde gözümüzün önünde değildi. Kırsal, şehirlere uzaktı ve farkında değildik yoksulluğun… Bugün ise şehirlerin yapıları değişti. Vasıfsız, mesleksiz insanlar şehirlere indiler…
Bunun değişik nedenleri var. Son 30 yılda özellikle Güneydoğu’da kırsal nüfusun azalmasının en önemli nedeni ise yaşanan terör..
Yoksul diye gördüğümüz insanlara sorun bakalım. Dünkü hayatları mı bugünkü hayatlar mı tercihleri… Şehir demek yeni bir şans demek… Ve dünkünden daha iyi bir hayat demek…Bu bir geçiş süreci böyle devam edecek…
Türkiye son 13 yılda yapısal olarak çok değişti, değişmeye devam edecek.
Şimdi değişiklikte tarihsel adımlar atılacağı, yeni bir döneme giriyoruz.
8 Haziran sabahı Türkiye’nin eskiye dönmesi mümkün değildir.
İnanın kimse buna cesaret edemez…
Bunu yapmak isteyen altında kalır.
Onun içindir ki, söylenen yalanların karşılığının olmadığını 8 Haziran sabahı göreceğiz.
Ve yine 13 yıl önceki başlangıç çizgisinden, söylemleri ve yaptıklarıyla uzaklaşan AK Parti, yeniden eski çizgisinden, dünya ile bütünleşen daha radikal bir süreci işletmez ve ciddi bir özeleştiri sürecine girmez ise, bu seçimlerin kendileri için son seçim olacağını da görmek gerekiyor.
****
Muhalefetin, yoksulluk üzerinden siyaset yapmasının yararı ise, eski çatışmacı siyaset anlayışının terk edilmesidir ki, bu bile başlı başına Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin göstergesidir. 8 Haziran sabahı bugün söylenenlerin tamamından daha farklı şeylerin söylendiği bir Türkiye’ye geçeceğimizin de bilinmesini isterim. AK Parti bugün seslendirdiği politik çizginin, sürdürülebilir bir çizgi olmadığını en çok, partinin yöneticilerinin bilmesi gerekiyor. Şayet küresel dünyadan kopan, içine kapanan, geçmiş devletin refkleslerini aratan bir sürece girilirse kaybeden AK Parti ve Türkiye olacaktır.Son söz: Ve mutlaka bilinsin ki, küresel ve yeni dinamik iç güçler asla buna müsaade etmeyecektir. AK Parti çizgisinden uzaklaşırsa, o’nu aşan yeni bir siyasi hareket tarih sahnesine çıkacaktır. Aynen 2001′de olduğu gibi. Hemde AK Parti içerisinden… Çünkü, son 13 yıldır devam eden devrim, AK Parti’yi de önüne katar götürür..
Yiğit Bulut gibi adamlara kalacak AK Parti ise, eski Türkiye’nin devletçi bir partisi olarak yoluna devam eder. AK Parti’nin içinden çıktığı partinin, aynen statükocu bir partiye dönüştüğü gibi.