Türkiye’de İki Mahallenin Merkezinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Var
Türkiye iki mahalleye fiili olarak bölünmüş durumda.
Her iki mahallede kendi arasında bölük pörçük.
Bu mahallelerin böylesine bölünmesini nedeni de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Bu mahallelerin bir arada gözükmesinin en önemli nedeni tek başına Erdoğan.
Mahallenin ötekisi Erdoğan’ı tüm olumlu ve olumsuzlukları ile seviyor.
Diğer mahalle ise Erdoğan’ı olumluluklarını bile görmezlikten gelerek nefret ediyor.
Bir tarafta ölümüne sevgi, bir tarafta ölümüne nefret egemen.
****
Bu tablo son 14 yılın geldiği nokta.
Ancak Türkiye’nin iki mahalleye bölünmesini Erdoğan’a bağlamak ise basiretsizlik.
Türkiye ta başından beri hep iki mahalleye bölünmüş durumdaydı.
Sadece bir mahallenin çok sesi çık(a)mıyordu.
Kamusal alanda kendilerini göremedik onlarca yıl. Çünkü yasaklıydılar.
Resmi ideoloji sadece muhafazakarlarıyok saymamış, tüm ötekilerin üzerinden geçmişti ama özellikle üç kesim; İslamcılar, Kürtler ve Aleviler’i kendi kimliklerini külliyen yok saymıştı.
Bu üç kimlikte sadece ve sadece devletin yanında durursa kabul görürdü.
Kamusal alan bunlara onlarca yıl tamamen kapalıydı.
Kürtler kamusal alanda büyük bir bedelin sonunda, Aleviler Gazi Mahallesi olaylarıyla beraber, İslamcılar ise özeliklikle Refah Partisi ve AK Partiyle beraber bugünkü demokratik, sosyal, siyasal haklarına kavuşmuşlar ve kamusal alanda görünebilir olmuşlardı. Ve ekonomik olarak büyümeşlerdi.
****
Son 30 yıldır ciddi kazanımda bulunmuş muhafazakar mahallenin yani öteki mahallenin siyasetten, sosyal hayata ekonomiden kültürel hayata kadar kazanımları ise kaybedilemeyecek kadar değerliydi.
Bu aynı zamanda Kürtler için de, Aleviler için de geçerli olmasına rağmen muhafazakarlar için daha önemliydi.
Şunu biliyorlardı. Bir iktidar değişikliğinde kazanımları elden gidebilirdi.
Her iki mahallede kendi içinde mahallelere bölünmüş durumda
Her iki mahallenin kendi içlerinde küçük mahalleciklere, sokaklara bölünmesine rağmen Erdoğan düşmanlığı ve Erdoğanseverliği kendi aralarında ayrılıkları geri plana atıyor.
Erdoğan’ın her pahasına gitmesini isteyenlerin arasında birbirinden ölümüne sevmeyenler de var. Asla yan yana durmayacak küçük mahallecikler var.
Yine Erdoğanseverler arasında da birbirinden nefret eden, birbirine asla tahammmül edemeyecek olanlar var.
Erdoğanseverler şunu çok iyi biliyorlar, Erdoğan düşmanları kazanır ya da iktidara gelirlerse 30 yıllık kazanımlarını kaybedebilirler.
Erdoğan iktidarda kaldığı sürecede Erdoğan düşmanları da kaybedeceklerini biliyorlar.
Bu iki mahallenin ortak paydası sadece ve sadece Erdoğan.
Bunun dışında hiç ortak paydaları yok.
Halbuki iki mahallenin de demokrasiye ihtiyacı var.
İktidarlar değişse de vatandaş olmaktan kaynaklanan haklarını kimsenin alamayacağını hatta daha da gelişeceğine inanmaları gerekiyor.
Mahallelerin ortak paydası demokrasi ve hukuk olmak zorunda
Halbuki bu iki mahallenin de ekonomik,
demokratik haklarını koruyacak olan sadece ve sadece demokrasi…
Evrensel hukuk normları…
Kamusal alanda genişletilmiş özgürlük ve insan hakları alanları.
Bu iki mahallenin de ellerinde bunlar yani ortak payda yok.
Sadece ve sadece kendileri için demokrasiden vazgeçebilirler.
İnsan haklarından, özgürlüklerden tereddütsüz vazgeçebilirler.
Her iki mahallelinin de ortak paydası iktidarda kalmak ve iktidardan uzaklaştırmak konusundaki anti demokratik duruşları.
Hepsi öteki mahalle nasıl kaybederse kaybetsinde demokrasi bir kerecik de olsa askıya alınabilir.
Çünkü esas olan devlet.
İki mahallede yanlışlarını asla kabul etmiyorlar
İlginçtir iki mahalleli de kendi doğrularına iman etmiş durumdalar. Asla yanlışlarını kabul etmiyorlar.
Asla kendilerini sorgulamıyorlar, sorgulasa da, eleştirse de dışarıya söylemiyorlar.
Çünkü içeriden yapılan her açık eleştirinin ve sorgulamanın karşı tarafa yarayacağına inanıyorlar.
Bir mahalle kendi yanlışını görmemezlikten gelirken, öteki mahallenin yanlışını büyütmek için yarışıyor. Kendi doğrularını ise vahi gibi görüyorlar.
Diyelim bir mahalle “Kabataş’ta türbanlı bir kadına taciz yapıldı” iddiasında ayağa kalkıyor, “diğer mahallenin çocukları bunu yapmıştır” diye kesin kanaat ifade ediyor.
Diğer mahalle de ayağa kalkıyor, “bizim mahalleden kimse bunu yapmamıştır” diye.
Aradan aylar yıllar geçiyor. Kabataş’ın yalan olduğu ortaya çıkıyor. Öteki mahallede ses yok…
“Neden bizi kandırdınız?” diye eleştiri, “biz bu yalana nasıl inandık” diye özeleştiri de yok.
Öteki mahalle ise yalan üzerinden öteki mahalleyi aşağılama derdinde.
Öteki mahallede ise sessizlik…
İki askerimizin yakılması ve yapılan hamaset
Bir mahalle desteklediği iktidarın zararına olacağına inandığı, Suriye’de iki askerimizin İŞİD tarafından yakıldığı iddiaları ortaya çıkınca yalan olduğuna yönelik kampanya başlatıyor.
Bu yalanı çürütme iddiaları o kadar ileriye gidiyor ki, Türk askerinin devletinin aleyhine konuşmayacağından tutun da, görüntülerin yalan olduğuna hatta yakılan askerin İŞİD’e katılan biri olduğuna yönelik o kadar çok şey söyleniyor ki! Çünkü görüntülerin Erdoğan’a zarar vereceği düşünülüyor.
Öteki mahalle ise öteki mahallenin aleyhine, Erdoğan’ı devrilmesine yol açacak, görüntülerin doğru olduğunu anlatmak için can siparane bir yarışa giriliyor.
Her iki kesimde samimiyet yok…
Objektiflik yok…
“Acaba” sorusu yok…
Her iki kesimde bolca hamaset var.
Hatta iki mahalleden içe içe geçişlerde oluyor.
O iç işe geçişin merkezi ise TSK oluyor.
Aynı TSK mensuplarının 15 Temmuz darbe girişimini yaptığını, kendi halkını kurşunladığını, uçakların bombaladığını, tankları halkının üzerine sürdüğünü unutuveriyoruz.
****
Kimi olaylarda iktidarları yer değiştirin her mahallenin de daha önce kara dediğine beyaz, öteki mahallenin ise beyaz dediğine kara dediğine şahit olabilirsiniz.
Çünkü duruşlarımız bizim mahallenin her koşulda yandaşlığından ve candaşlığından geçiyor.
İki askerin yakılma olayında AK Parti iktidar olmasa muhafazakar kesimdeki feryadı duyabilirdiniz, öteki mahallede ise bugün söylediklerinin tam tersini söylediklerini. Birbirleri ile yer değiştirdiklerine şahitlik edebilirdiniz.
Klavye kahramanlığı kolay yapılır, bir de esir düşenlere sormak lazım
Bu ülkenin topraklarında klavye kahramanlığı yapanlara sorulacak soru şudur.
Şu anda Türkiye’de yaklaşık 600 bin gencimiz askere gitmemek için devre kaybı…
Açık öğretimde okuyabildikleri kadar okuyorlar askere gitmemek için.
Klavye başında kahramanlık ve hamasetin alasını yapanlar, şehirleri, ülkeleri fethedenler gerçek savaşta bulunmamış hatta esir düşmemiş çocuklardır.
****
İki mahallenin çocuklarını söylenecek şudur.
Yakılan askerler de, öldürülen askerlerde bizim çocuklarımız.
Ancak bu dünyanın sonu değil.
Türkiye’nin bunların hesaplarını sorabilecek kadar büyük bir ülke olduğuna inanacaksınız.
IŞİD denilen çapulcuların, barbarların tepelerine binecek güvenlik güçlerimiz olduğunu bileceksiniz.
İki askerimizin yakıldığı haberlerinden sonra IŞİD’cilerin nasıl temizlendiğini, iki askerimizin hesabının nasıl sorulduğunu, görüntülerden yayınlanan fotoğraflardan biliyoruz.
İki yakılan asker üzerinden tabi ki, isyan edeceğiz, üzüleceğiz, ağlayacağız ancak bunun üzerinden iktidarları devirip yeniden iktidarlar kurmayacağız.
Aynı zamanda doğru olan bir şeyin de yalan olduğunu anlatmak için bin dereden su getirmeyeceğiz.
Son söz: Çocuklarımızın ölmemesini istiyorsanız samimi olacaksanız. İlkeli olacaksınız. Kendiniz için istediğinizi tüm insanlar için isteyeceksiniz. Yetmez, ortak paydamız demokrasi, hukuk, özgürlükler ve insan hakları olacak… Hem de herkes için ayrımsız, adil ve eşit… Bunları düşman diye gördüğünüz insanlar için de aynı hakları isteyebileceksiniz. İstemediğiniz zaman söylediğiniz hiçbir şeyde samimi olmadığınızı da bilecekseniz. Hangi mahalleye ait olursanız olun…