Türkiye’de İfade Özgürlüğü Hakkı Kayboldu…
Dünya Türkiye'deki ''İleri demokrasi'' uygulamalarını seyrediyor. İngiltere'nin önemli gazetesi The Guardian'da yer alan bir haberde ''Hükümet yaptığı uygulamalarıyla öncelikle medyaya gizli baskı yapıyor'' diye yazdı. Bir zamanlar ''Avrupa Birliği bir Hristiyanlar Kulübü, Türkiye'nin bu birliğin içinde yeri olamaz'' diyen Başbakan, şimdi ''Bizi bu birliğe mutlaka alacaklar ve asla farklı modellerle değil tam üye olarak gireceğiz'' diye Batı'ya adeta posta koyuyor, öfke kusuyor. Adını koyduğunuz ''İleri Demokrasi'de'' ülkede çağdaş, laik, özde, dolaysız bir demokrasi anlayışını yok ederek, topluma bile açıklayamadıkları bir demokrasi ile sizi eleştiren Batı'ya ''Beni almalısın alacaksın mecbursun'' demek Türkiye'nin nasıl bir noktaya geldiğini nasıl yönetildiğini resimliyor aslında.
YABANCI MEDYADA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE BAKIŞ...
Yabancı medyada Türkiye'deki ifade özgürlüğüne yansıyanlara baktığımızda, Türkiye'de ifade özgürlüğünün her geçen gün kaybolduğunu, laik ve çağdaş demokratik süreçten hızla uzaklaştığını, Atatürk'ün adeta düşman ilan edildiğini yazıyor. Özellikle Atatürk'ün bu denli yok edilmeye çalışılmasının kaygı verici olduğunu her yazımda anlatmaya çalıştım, ancak son uygulamalara baktığımızda bu endişelerimin daha da arttığını görüyorum, bu da beni Türkiye'deki özgür siyasetin geleceği adına düşündürmektedir. Bugün Dünyanın hangi ülkesinde bu kadar çok gazeteci cezaevine konuluyor? Çin, Irak, Iran, Tunus, Mısır, Endonezya, Rusya sadece aklıma gelen sarsıntı yaşayan ülkeler, buralara dahi baktığımızda bile sayı yok denecek kadar az, ama Türkiye'de bu sayı kaygı verici boyutlara ulaşmış durumda. (AGİT)'e göre cezaevlerinde 100'e yakın gazetecinin bulunduğu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti. Dahası hak isteyen özgür düşüncesini anlatmaya çalışan okuma özerkliğini savunan öğrenciler, akademisyenler, sanatçılar, milletvekilleri, bilim adamları, düşünen yazan ama bu düşüncelerini halkıyla paylaşamayan yazarlar, Başbakan (RTE) ve Ilımlı İslam modeline karşı konuşmaya cesaret ettikleri için hedef haline gelenler. Yıllarca hala içerde yatan askerler.
Türkiye bu tıkanıklıktan nasıl kurtulacak belli değil, endişelerim odur ki Türkiye her geçen gün daha da zor günleri yaşayacak farkında olmadan. Başkalarının siyasal hırslarının getirisinde ülke daha zor günleri görecek bunu biliyorum. Batı'nın modern anlayışından ülke Ortadoğu'nun kabile modelinin içine sürükleniyor. Bu modele Türkiye kimlerin isteğiyle sürükleniyor, iktidarı sorgulayamayan halksa bunlardan habersiz her şeye inanmaya devam ediyor. Aslında AKP kendi yarattığı sistem anlayışının etkileşimde tutuğu halka bile bunu anlatamıyor. Gittikçe polis devleti olmanın içine sürüklenen ülkede, düşünen, yazan gazetecilerin düşüncelerini halkla paylaşmaları noktasında korkar hale gelmeleri bir başka gerçeğin ta kendisi değil mi?
Batı'ya her defasında gelişmişlikten, özgürlüklerden söz eden AKP bu söylemlerinde inandırıcılığını kaybediyor, ortaya somut bir gerçeği koyamıyor, Başbakan'ın öfke ve intikam hırsını yansıttığı görüntülerinden başka. Hiç bir eleştiriye tahammül edememek bana göre siyaset bilincinden uzakta kalmanın adıdır. AB'den sorumlu bakan olarak Egemen Bağış'ın açıklamaları da bunun bir başka örneği değil mi?
AKP VE YARGI...
Kendi anayasasını hazırlayan AKP, tüm yargıyı elinde tutmanın senaryosunu çoktan hazırladı bile. Yeni anayasada yargının bağımsızlığı ilkesi nerede duracak merak ediyorum. Toplumda yargıya güven duygusunun gittikçe azaldığını görmek endişe verici bana göre. Deniz Feneri davasında suçluyu yargılayan savcıların suçlu olarak ilan edilmesi yargının nasıl bir çarkın ortasında kaldığını göstermiyor mu? AKP'nin bakanları ''yüksek profilli'' bazı davalara karışmaktan korkmuyor. Başbakan (RTE) Avrupa Konseyi'ndeki bir konuşmasında Ahmet Şık'ın henüz yayınlanmamış bir kitabını ''bir bombaya'' benzetiyordu. Türkiye'de yargı bağımsız olmalı, siyasal etkileşim aracı olmamalı, suçlu ya da suçsuz yargılanan kişi arasındaki adaleti ayırmada yargı kendi vicdani kanaatini sorgulamalı, tıpkı 1961 Anayasasında olduğu gibi. ''Hâkimler görevlerinde bağımsızdır vicdani kanaatlerine gör hüküm verirler.'' İşte bu gerçeğin dışında bir Türkiye'de Atatürk'ün dediği gibi ''Adalet Mülkün Temelidir' gerçeğini yaşayamayacaktır. Yani AKP'nin yargıya müdahale etmesi çağdaş değişim laiklik ve dolaysız bir demokrasi sürecinin tıkanması anlamına gelmektedir.
(RTE) her geçen gün daha da sinirli, öfkeli ve kızgın, koca bir ülkeyi yöneten bir Başbakan'ın bu resmi dünyaya yansıtması, Türkiye'de nasıl bir dönemin yerleşmeye başladığını gösteriyor, eleştiriye hoşgörüyle bakmayan bir siyaset anlayışı olamaz. Sahne arkasında medyaya baskı sonucunda. Birçok köşe yazarı işsiz kalıyor, parasız eğitim isteme hakkını arayan öğrenciye verilen 8 yıllık hapis kararının dış basında yansımaları ürkütücü. Dünyada yılda 160 konser veren bir sanatçıya, Türkiye'nin uluslararası tanıtımını yapan bir sanatçıya, Fazıl Say'a açılan dava yine uluslararası basında yer aldı. Eleştirilere hoşgörüsüz ama konuşamayan üretemeyen sadece kendi kendini ayakta tutmaya çalışan bir muhalefetin beceriksizliğinden siyaset üreten Başbakan.
THE GUARDİAN ''Türkiye Bu haliyle asla Müslüman ülkeler için bir model olamaz'' yazısı, bana Ortadoğu'da yaşanacak hayal kırıklıkları sonunda Türkiye'nin nasıl bir uçurumun kenarına geldiğini gösteriyor. AKP özellikle ifade özgürlüğünde yargıdan önce kendi yargılamasını ortaya çıkarıyor, burada yargı bazı davalarda karar verme noktasında tıkanıp kalıyor. Siz Batı'nın modern değişiminden alıp Ortadoğu'nun içinde tehlikelerin yattığı bir karanlık sistemin içine ülkenin kaderini bırakırsanız, bunun hesabını nasıl vereceksiniz bu halka? Ama ''GÜDÜLMÜŞ TOPLUM'' dedik, onların nasılsa bir şeyden haberleri yok, nereye sürersen oraya gider, ne çağdaşlık, ne aydınlık, ne eğitim ne kültür, ne edebiyat, ne de sanattan haberleri var, bundan sonra da olmayacak, din afyonuyla uyutulmuş bir toplum sağlıklı karar veremez, o zaman sizde çıkıp "benim halkım" diyemezsiniz bunun adı demokrasi olamaz, ''İleri Demokrasi'de'' bunun bir açıklaması var mı? Bunu ancak bu adı koyanlar biliyor.
ATATÜRK ZİHİNLERDEN SİLİNİYOR...
Batı basınında Türkiye ile ilgili analizler yapılıyor. Associatel Press okurlarına geçtiği haberde, dünyanın Türkiye'yi nasıl gördüğünü yazıyor. İşte tüyler ürperten satırlar: ''Türk demokrasisinin temel taşı Türkiye Cumhuriyetini kuran Atatürk adeta devrim anlayışıyla fikirleriyle yok ediliyor. Yerine Osmanlı İmparatorluğu döneminden ilham alan İslamcı kökenli hükümetin modernite, ahlak ve dinin toplumdaki yeri hakkındaki düşünce anlayışı yerleştirilmek isteniyor. Mevcut hükümet Atatürk'e hakaretin bile suç sayılmasını gittikçe yumuşatmaya yönelik kararlar alıyor. Atatürk'e inananlara karşı yapılan uygulamalar onun demokratik anlayışına ve bıraktığı çağdaş değerlere karşı ılımlı modeli getiriyor, Türkiye bugün Mısır, Tunus ve diğer İslam ülkeleri için model bir ülke olmaktan çok uzakta kalıyor.'' İşte Batı'nın Türkiye'ye bakışının en bariz bir örneği. Türkiye'yi şimdi bu noktaya getirenler, şunu asla unutmamalılar, kimse bu ülke de kendini onun yerine koymamalı, bu ülke bir gün gerçek demokrasiye kavuşacaksa ancak bu Atatürk devrimlerinin, onun çağdaş düşünce anlayışının yansımalarıyla mümkün olacaktır.