Türkiye Dış Politikada Aldatılıyor mu ?
Dış politikada acı gerçek; Obama'nın İngiltere, Fransa, Güney Kore, Hindistan ve Türkiye'nin en yakın güvenilir ortak olduğunu ve birlikte hareket ettiklerini açıklamasıyla ortaya çıktı. Gerçekte bilinen ilanıydı. Ama bu bile Türkiye'deki bir kesimin gözünü açamadı.Ne diyorlar; meğer her şey yalanmış. Yandaşlarca ifade edilen bu cümle, pandoranın kutusunun açılmasıdır. Zincirleme itiraflar hayal kırıklıkları peşpeşe gelecek.
Bir kesime göre dış politikada yaşanan sıçrama yaşanıyor.
Bir kesime göre bu bir ilizyon ve taktikten ibarettir. Batı dünyasının angajmanı olduğumuz sürece dış politikada hiç bir şeyi değiştiremeyiz.
Komşularla sıfır politika, demokratikleşme, insan hakları, özgürlükler gelişecek, halkın talepleri olacak, diktatörlükler yıkılacak denildi.
Gelinen nokta nedir? Önce Batı kapitalizmi sosyalist dünyanın lideri Sovyetler birliğini dağıttı. Sonra Balkanlar parçalandı. Katliamlar çatışmalar derken halklar ayrıştırıldı. Yugoslavyalaşma süreci le devletçikler kuruldu.
Sırada Ortadoğu ve Kuzey Afrika vardı. Bölgeler; slogansı sözcüklerle Libya, Tunus, Mısır, Yemen, Suriye çatışma ortamına sürüklendi. Sonuçta batı bombardımanı altında, kardeş kardeşi katlederek on binlerce insan öldü, kentler yakılıp yıkıldı.
Batı; Türkiye'ye bölgede çok sınırlı bir hareket alanı bırakmıştı. Önce Kafkasya ve Orta Asya için Türkiye devreye sokuldu. Ancak, stratejik bir hamleye ise asla izin vermediler. Vermeyecekleri de açıktı. Çünkü Türkiye; tarih boyunca Ortadoğu, Orta Asya, Kuzey Afrika ile iç içe yaşamış yüzyıllar boyunca Batı'nın karşısında set olarak vardı. Bunu yıkan batı, Türkiye'nin yeniden aynı konuma gelmesine müsaade edemezdi.
Etkin rol almada önceki ve şimdiki kadrolarda algı; ABD'lileri ikna konsepti, sıfır sorun politikası ile bölgeye nüfuz etme çalışmaları olarak sürdürüldü.
Acı ama gerçek olan Türkiye'nin kuruluşunda İngiliz milletler topluluğunun gizli üyesi oluşu yatmaktadır.
Dolayısıyla dış politika İngilizlerin onayladığı sınırda sürdürüldü. Devamında ise 1951 NATO girişle birlikte ABD odaklı oldu. Zaman içinde İngiltere ve ABD'ye endekslenmiş bir Türkiye profili şekillendirildi.
Batı'ya Türkiye'nin angajmanları ile bölgeye empoze edilmeye çalışılan model çelişkilerle doluydu. Kuşkusuz bunda bir diğer etkileyici bir sebep de son dönemde iç ve dış politikaya rengini vermekte olan Neo Osmanlıcı dil, retorik ve yaklaşımın bölge ülkelerini ürkütecek boyutlarda kendini tezahür ettirmesi rol oynadı.
Komşularla sıfır sorun anlayışı, sıcak ilişkiler, kardeşlikler, yakın temaslar, dostluk ambalajı altında ticarî-ekonomik ilişkiler öne çıkarıldı. Böylece Tunus, Libya, Yemen, Suriye, Mısır ve Afrika açılımına kadar her temas noktasında bu taktikler iyi sonuç verdi. Ancak her şey ABD ve AB'nin göz yumduğu marja bağımlı olduğundan, işin Türkiye'yi sahiden bölge halklarıyla buluşturacak noktalara gelmesine izin verilmedi.
Türkiye'ye tanınan serbesti stratejik değil, taktik ve operasyonel alanla sınırlıydı.
Batılılara söyledikleri açıktı; siz bölgeyi bizim kadar iyi bilmiyorsunuz. Bizi bölgede özerk bırakın, biz bölgenin dilini, reflekslerini, kodlarını çok iyi biliriz. Ancak batı sınırlı izin verdi.
Batı'ya angajman olanlar, kendilerini iktidara taşıyanlara şükran ve diyet hesabında oldular
ABD, İngiltere ve İsrail yanında Fransa ve Almanya'nın stratejik politikalarına angajman olan Türkiye'yi yönetenler; heyecan ve coşkuyla havalara girdiler. Ancak zaten sınırlı limitler içinde hareket etmek durumunda olmasından kaynaklanan acı gerçekle karşı karşıya kaldılar. Elde edilen sonuçlar taktikler seviyesinden çıkıp sanki Türkiye kendi adına bölgede iş yapıyor görüntüsünü vermeye başlayınca dur dediler.
Eş başkanlık görevi verildi. İşe koyuldular. Önce her ülkenin muhaliflerini, Türkiye'de örgütlediler, batı ajanlarınca eğitilmeleri yönetilmeleri ortamı sağlandı. Lojistik destek sağladılar.
Ülkeler Arap baharı adı altında kin, nefret, öfke çatışma ile alt üst olurken, batının istediği petrol denetimiydi, kaos ortamında bunu sağladılar.
Batı istediğini gerçekleştirmişti. Ama geçmişte kalan bölge halklarının Türkiye'ye yönelik kızgınlığı da canlandırılmıştı. Türkiye; yönetimi değişen hiç bir ülkede etkinlik kuramadı.
Şimdilerde ise; Suriye ve İran konusunda, batı, Türkiye'yi aynı oyuna sokmakta acele ediyor.
Bakalım; Türkiye bu oyuna gelecek mi?
Günün Sözü: Gerçek yerine hayalleriyle insanları aldatanın yalnız kalması kaçınılmazdır.