Türkiye: Çok “Meşgul” Ama, Verimsiz İnsanlar Ülkesi..
Geçenlerde çocuklar bana bir kitap almışlar: Kitabın adı “Lüzumsuz Adam”.Acaba dedim, çocuklar bana sadece armağan değil, bir de mesaj mı vermek istediler?Ne ki, ilk sayfaya yazdıklarını okuyunca sevindim. “Evimizin lüzumlu adamına” diye not düşmüşler.
Bu yazıyı yazmadan önce Sait Faik’in bu meşhur öyküsünü bir kez daha okudum. Yedi senedir aynı sokakta oturan, mahallesinden gayrı bir yere gitmeyen, nabzı bile her gün “altmış üç” atan “Mansur Bey’in” görünüşte hiç işi-gücü olmadığı, kendisini lüzumsuz bir adam olarak hissettiği anlatılır bu öyküde. Ama Mansur Bey’in gerçekte, dünya öykü tarihine girmiş, Türk edebiyatının doruklarından biri olan Sait Faik olmadığını kim iddia edebilir?
Sait Faik “meşgul” gözükmez. Ancak en verimli iki-üç hikâyecimizden biridir. Öyleyse soru şu: her meşgul insan verimli midir?
Nasıl ki tek bir bilim insanı, tek bir araştırmacı tipi doğru değilse, tek tip bir verimli insan modeli de çizemeyiz. Ancak evrensel kalitede iş yapanların, işini daha doğru ve güzel yapma yönünde çaba harcayanların, bilim ve insanlık için kalıcı katkılar verebilenlerin daha “verimli” olduklarını varsayabiliriz.
Meşgul insanla verimli insan her zaman çakışmaz. Her mekânda, toplumda bunun ilginç örneklerine rastlanılır. Kişi işe gelip gitmiş, merdivenlerde koridorlarda epeyce ayakkabı eskitmiş, ama arkasında kalıcı bir rüzgâr, anılacak bir esinti bırakamamıştır.
Bu tip insanlara en çok ekranlarda rastlanır. Şehvetin ve şöhretin doruklarında boy gösterirler ama “toplumsal katma değerleri” konusunda bir ipucu edinemeyiz.
Medyadan sonra siyasette, bürokraside, özel ve tüzel bazı kuruluşlarımızda, yakın çevremizde hatta evimizde, kendimizde, eşimiz- dostumuzda “verimsizlikle” sonuçlanan yığınla “meşguliyetlerimiz” yok mudur?
Meşguliyetleri verimli kılmanın yolu, herhalde, yaptığımız işe, onun gereklerine bakıp, kendimize dönüp uğraşı konularımızın “felsefesini” yapmak; hayat, insan, toplum ve bilim açısından çabalarımızın “neyi” ifade ettiğini yeniden, ama hep yeniden sorgulamaktır. Çünkü bir şeyin felsefesini yapmak onun özünü aramak, onu geliştirmek demektir.
Her şeyin felsefesi yapılabileceğine göre, verimliliğin felsefesinde de “en az çaba ile en kısa sürede çok, büyük ve kaliteli işler çıkarmanın yolları, teknikleri” tartışılmalıdır.
Az zamanda çok ve büyük işler yapabilmiş insanların torunları olmak bizi sorumlu kılıyor.
Her meşguliyetini verimli kılma sorumluluğudur bunun adı…
Çocuklarınız sizin ne düşünebileceğinizi önceden düşünüp kendilerince tedbir almışlar ve sizin lüzumlu adam olduğunuzu vurgulamışlar. Demekki sizin akıllı çocuklarınız var. Onları iyi yetiştirmişsiniz sizi kutlarım.
Verimlilik konusuna gelince yazınızı zevkle okudum güzel ve yerinde olmuş kutlarım.
Verimsiz insan benimde çevremde bol miktarda var ve onlardan dolayı bu konuda bende tecrübeli sayılırım. Onları iyi analiz yaptığıma inanıyorum.
En tehlikeli verimsiz tipler bence, makam ve servete bir şekilde hasbelkader kavuşmuş olanlardır. O makamı veya serveti ki, bu servetin içinde sağlık servetini de kast ediyorum, nasıl da müsrif ve verimsiz kullandıklarını görüyor ve çok üzülüyorum.
Nisan 13th, 2010 at 14:52Haklısınız Hocam;
Nisan 13th, 2010 at 19:28Sabahtan akşama kadar internet başında okey oynayıp akşam saat 1700-1730 sularında yada tam öğle arasına yakın bir saatte koltuğunda birkaç dosya ile sanki çok çalışmış gibi başkanın odasına giden tipleri bu duruma iyi bir örnek oluşturmaktadır.diğer çalışanlarda yığınlarca dosyayı çalışırlar işlerini vaktinde önce bitrirler ancak kıymetleri bilinmez.ne yapalım..
hiiiç kimse bulunduğu yeri tam haketmiyor. verimli çalışanlar alaşağı diğerleri baş tacı...