Türkiye “ONUR”una Sahip Çık!
Türkiye bir haftadır CHP’li Onur Öymen’in sözlerinin yankılarıyla çalkalanıyor. Özellikle CHP’yi kamuoyunun gözünde zor durumda bırakmak isteyen kesimlerin olayı ajite etmeye başlamasıyla durum başka bir hal almaya başladı. Oysa Öymen ne demişti?
“Analar ağlamasın deniliyor. Maalesef bu ülkenin anaları çok ağladı. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı’nda 200 bin şehidimiz vardı, hepsinin anası ağladı. Kimse çıkıp ‘bu savaşı bitirelim’ demedi. Kurtuluş Savaşı’nda, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım’ dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Çünkü sizin terörle mücadele cesaretiniz yok”.
Öymen’in bu sözlerinin üzerinden büyük bir fırtına koparılıyor. Özellikle iktidar yandaşı medya organları ve onların ajitasyonuna yenik düşen Alevi organizasyonları Onur Öymen’i yerden yere vuruyorlar. Oysa bu sözler içinde birbirinden farklı beş ayrı olaydan bahsediliyor.
Neden bu beş olay içerisinden Dersim İsyanı cımbızlanıyor???
Öymen’in bu sözlerinin bireysel olarak bazı vatandaşlarımızı incitmesi mümkündür. Ancak bu sözlerin yanlış bir tarafı olmadığı gibi eksik tarafları vardır. Çünkü bu sözlere itiraz edenler “Dersim Olayları ile bugünkü terör olaylarını nasıl karşılaştırırsınız?” diyorlar. Oysaki her iki olay da devlete bir başkaldırıdır ve her iki olay da dış destekle meydana gelmiş ve niteliği “vatana ihanet” olan olaylardır.
Burada çözüm noktasında devletin eksik kaldığı ya da yanlış yaptığı yerler kuşkusuz olmuştur. Çünkü bir kişi için yüzde yüz çözüm üretebilirsiniz, ancak karşınızda birden çok kişi varsa üreteceğiniz çözüm onlar içinde bazılarına haksızlık yapılmasına yol açabilir. Söz konusu olan “devlete başkaldırı” ise kurunun yanında yaşın yanması da biraz mutaddandır.
Bugün itibarıyla İmralı’da terör örgütünün kabinesi kurulurken birileri de Öymen üzerinden “Cumhuriyet” ile yeni bir hesaplaşmaya girmektedir.
Mesela; aynen Şeyh Sait İsyanı’nda olduğu gibi bu olayın da ardında İngilizlerin olduğu bilinirken niye hiçbir insaf sahibi bunu dile getirmiyor? Yoksa açılım bataklığında boğulanlar bir can simidi bulmanın heyecanıyla sapla samanı karıştırıyor mu? Yoksa hep yapıldığı gibi yine hedef mi saptırılıyor? Yoksa daha da tehlikelisi yani Aleviler meydana mı sürülmeye çalışılıyor?
Ne yani, devlet, Dersim İsyanı’nda, başka isyanlarda kendisine meydan okuyanlara karşı yaptıkları için, onlara verdiği cezalar için özür mü dilemeli yani. Yoksa AB’li olmanın şartı devlete ihanet edenlere ve başkaldıranlara atılan her tokat için devlet önüne gelene “I’m sorry” mi diyecek? Bu demokrasinin bir gereği mi yoksa AB’liliğin bir gereği mi? Yoksa devlete ve vatandaşa kurşun sıkanı ödüllendirmek mevcut siyasilerimizde alışkanlık mı yaptı?
Fakat fikrimce durumun AB’lilikle, demokratlıkla bir ilgisi ve alakası yoktur. Tüm mesele bir hesaplaşma meselesidir. Artık günümüzde Cumhuriyetle bir hesaplaşmanın içine girildiği açıkça ortadadır. Bu bakımdan dünün mağduru rolündekiler önlerine çıkan her fırsatı gayrı ahlaki yöntemlerle ve medya, siyaset gibi türlü yollarla fütursuzca kullanmaktan çekinmemektedir.
Durum tıpkı CHP’nin resmi açıklamasındaki gibidir. Ne demişti CHP?
“Sayın Öymen’in incinenlerden özür dilediği, amacını aşan ifadesinin Başbakan Erdoğan tarafından, haksız ve insafsız şekilde yorumlanmasını kabul edemeyiz. Tayyip Erdoğan ne kadar uğraşırsa uğraşsın Alevi ve Kürt yurttaşlarımızla CHP arasına giremeyecektir. Halkımız, CHP’nin özellikle Alevi yurttaşlarımız başta olmak üzere tüm yurttaşlarımıza saygı ve sevgi ile yaklaştığını bilmektedir. Partimizi yıpratmaya dönük maksatlı yorumlara itibar etmemektedir.”
Ki Onur Öymen saygın bir bürokrattır. CHP’li ve bürokrat bir aileden gelmektedir. CHP Genel Başkanlığı da yapan Altan Öymen’in de küçük kardeşidir. Şu şartlarda Öymen’in gerek CHP’liliğini tartışmak gerekse Cumhuriyet’in değerlerine ilişkin tutumun tartışmak abesle iştigaldir. Aynı zamanda diplomatik kimliğinin ve aile geleneğinin bir gereği olarak oldukça zarif bir bürokrattır ve ömrünün mesleki kısmını diplomasinin çetrefilli koridorlarında geçirmiştir. Bu açıdan bakınca gerek Öymen’in siyasi kimliği gerekse söylediklerinin doğruluğu yada yanlışlığı üzerinden siyaset üretmek yanlıştır.
Çünkü
Cumhuriyet’in değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir aile ve geleneğin içinden gelen birisi olarak Öymen, hem Cumhuriyet’in yaşam mücadelelerinin içeriğine, sebeplerine ve sonuçlarına hem de konunun bir tarafı yapılmaya çalışılan Alevilerin Cumhuriyet içindeki konumuna fazlasıyla vakıftır.
Bu tartışma üzerinden Alevileri konunun tarafı haline getirmeye çalışmakla kurucu iradenin iki asli unsurundan birisi olan aleviler CHP üzerinden Cumhuriyet’ten soğutulurken, uzun zamandır kuluçkada olgunlaştırılmaya çalışılan yeni bir Alevi Meselesi'nin fitili de ateşlenmeye çalışılmaktadır. Hakim güçlerin yönlendirmesiyle İmralı’da teröristlere bir devlet bahşederek terör sorununu çözen siyasi iktidar yeni bir açılım vasıtasıyla Cumhuriyet ile olan kavgasını daha da derin köklere indirmeye çalışmaktadır. Ayrıca özellikle Almanya odaklı vakıfların Aleviler üzerindeki öteden beri süregelen çalışmalarını hesaba katarsak durum daha nazik bir hal almaktadır.
Kısacası; daha dün, hem de daha bir hafta önce TBMM’de DTP’li milletvekilleri ile MHP’li milletvekillerini kavga ettirmeye çalışan AKP ve hükümet, bu olay üzerinden de Alevilerle CHP’yi kavgaya tutuşturmaya çalışmaktadır.
Oysa ki Öymen’in Alevilere yönelik tek bir kelimesi dahi yoktur. Söylediği kısaca şudur: Dün devlete isyan edilirken devlete savaşlar ilan edilirken kan ve gözyaşı yok muydu? Bunca canı kanı boşuna mı heba ettik?
Ben de sorayım: Gerçekten de biz Yemen’de Mekke’de Medine’de boşuna ölecek kadar salak bir millet miyiz? Haşa… Asla salak değildik. Sadece bize atalarımızın, dinimizin, milli değerlerimizin ve kültürümüzün bıraktığı miraslara sahip çıkacak kadar onurluyduk.
Ey Türkiye!
O, Atatürk’e, Cumhuriyet’e ve elimizde kalan son vatan kalesine sahip çıktı sen de ONUR’una sahip çık.
Neredeyse büyük bir kısmına katılmadığım yazıdaki Onur Öymen'in tırnak içindeki ifadesine de katılmadığımı belirtmek isterim. Zira Şeyh Sait İsyanı ile Kürt Sorununun, PKK sorununun, "Açılım" kavramının sanki bir elmanın yarısıymış gibi yan yana getirilmesi gibi bir sakat mantıktır.
Şeyh sait isyanı neticede en fazla bir sene içinde bastırılmışmış bir isyan iken, Kürt Sorunu Türkiye'nin kronikleşmiş 25 yılı geçkin, (çeyrek yüzyıllık) bir gerçektir.
Şimdiye kadar üzerine yatılmış bu kronik SORUNUN bir hükümet tarafından çözülmeye çalışılmasını baltalamak veya tiiiye almak, saptırmak kalbi vatan sevgisiyle dolu bir kişi için hiç te yakışıklı bir durum değildir.
Hele ki, Çanakkale savaşı ile PKK terör sorununun bir tutmak ne büyük bir gaflet dalalet örneğidir. Akla izana sığan bir tarafı yok.
Birileri 1938 den beri Rahmetli M. Kemal Atatürk'ün ölümünden itibaren KAFASINA GÖRE BİR CUMHURİYET PSİKOZU / ŞABLONU / DAYATMASI oluşturmuş, hatasıyla sevabıyla denilecek yere, BÜTÜN OLARAK "elleyeni yakarım" cı bir mantıkla KENDİ YARATTIKLARI SAKATLIKLARI itaatkarane savunmakta. Savunmasına savunsun elbet ama bunu zorbalıkla yer yer Türk Ordusu'nun gözlerinin içine bakarak (Ne olur artık durumları gör yalvarışıyla) dayatmak istemektedir.
Dünün insanlarının oluşturduğu şablon, Cumhuriyetimizin parçasıysa (ki öyle) onun hatalı yönlerinin düzeltilmesi de BİR VATAN BORCUDUR.
Cumhuriyetimizin eksik ve aksak yönlerini dirlik düzen ve esenliğin sağlanması için pek tabi ki çıkarıp kabu edilebilir ve de sürdürülebilir yeni düzenlemeler yaparak sağlamak durumundayız.
Hasılı CHP li Onur Öymen'e sahip çıkmanın ne derece Türkiye'nin onuru olduğu gerçeğini zaten okurlarımız takdir edecektir.
"Onur Öymen'in onuru olanların oyu zaten ortadadır" diye kolaycı bir mantık ortaya koyma basitliğine de girmesin kimse. Zira, demokrasi, salt çoğunlukla icra edilen bir oyun değildir. Başlı başına yatay ve dikey derinliği olan bir kavramdır.
Kasım 19th, 2009 at 11:10Onur Öymen'in hiç bir şeyi yanyana getirdiği yoktu.
Bir kısım medya bunu böyle anlattı.
Adam ne dedi:
Kan hep döküldü, dün (ya da tarih boyunca) devlete karşı duranlara gel analar ağlamasın dendi mi dedi sadece.
Hasılı akacak kan damarda durmaz ve Öymen'in duruşu bu noktada devlet olmanın asli gerekleriyle birebir örtüşmektedir.
"Şimdiye kadar üzerine yatılmış bu kronik SORUNUN bir hükümet tarafından çözülmeye çalışılmasını baltalamak veya tiiiye almak, saptırmak kalbi vatan sevgisiyle dolu bir kişi için hiç te yakışıklı bir durum değildir" şeklindeki ifadesinin yazıyla ilgisini kuramadım doğrusu.
Eğer tavrım konusunda net olmayan bir şey varsa söyleyeyim:
Devlet olmak kan ve can vergisiyle kurulur ve yaşar.
Bunu bilmek için de arada bir orta mektep tarih kitaplarına bakmak yeterlidir.
Bu bakımdan 30 yıldır kan döken bir terör şebekesini kalkıp da karşımıza Kürt Sorunu diye kimsenin dayatmaya hakkı yok.
Ki ben zaten Kürt Sorunu konusunda oldukça farklı düşünmekteyim.
Sebepleri, kökleri ve çözüm yolu konusunda arada bir yazılarıma göz atanlar bir fikir aşinalığı içindedir eminim.
Bu yazının ana fikri Kürt Sorun, CHP yada onun ne olduğu da değildir. Bu yüzden yorumlarınıza katılamayacağım.
Kasım 19th, 2009 at 16:46Hem Dersim/Tunceli isyanı hem de Şeyh Said isyanı bir Kürt isyanı değil bir Zaza isyanıdır. Zazalar adı üstünde Zazadır ve Kürt değildir.
Kasım 19th, 2009 at 19:02Şeyh Said isyanında dış bağlantı dış destek tespit edilemediğini söyleyen dönemin Başbakanı İsmet İnönü'dür. Onun o dönemde tespit edemediğini biz şimdi nasıl tespit edebiliriz? Dersim isyanında da dış destek bilinmiyor. İlgi olabilir. Ama uzaktan ilgi destek anlamına gelmez. Seyit Rıza'nın hikayelerini anlatan anılarda da resmi sayılacak Genel Kurmay yayınlarında da dış destekten söz edilmez. Bu doğru değil. O dönemde hangi ülke Türkiye'nin ortası sayılacak Tunceli'deki isyancılara yardım edebilirdi? Eğer Tuneli'ye yardım ulaştıracak kadar dış yardım gelmiş olsaydı belki sonuçta farklı olurdu.
Bu konuda söylenecek çok söz var ama bir kaç yazı konusu olacak kadar geniş bir mesele. Yazınızın başlığını doğrusu ben farklı anlamıştım. Her halde istihza içindir demiştim. Okuyunca yanıldığımı anladım. Onur Öymen savunduğu görüşler ve siyasal duruşu itibarı ile "Türkiye'nin onuru olacak" evsafta birisi midir? Bu nitelemenizin çok abartılı ve yersiz olduğunu lütfen teslim ediniz.
Cumhuriyetin değerleri ile hesaplaşmak cümlesi son derece açıklamaya muhtaç değil midir? Halka rağmen bir cumhuriyette, halka rağmen cumuriyet değeri de olmaz. Son derece siyasi önyargılı bir cümle gibi.
Hükümet sever çevrelerin tutumu için yazdıklarınıza katılmamak zor. Şunun için: Eğer Onur Öymen Dersim ile ilgili cümlesi için Alevileri incitmiş ise aynı cümlesinde Şeyh Said isyanına da yer verdiği için Sünnileri niçin incitmiş olmasın? Alevilerin tepkileri için duyarlılık gösteren bu Hükümet sever medya aynı bakış açısı ile Sünnilerin de incitildiğini niye yaz(a)mıyor? Uzman diye görüşüne yer verdikleri kimselerin cehaleti ise destanlık boyutlardadır.
Dersim olaylarına ne Hükümet sever çevreler gibi ne de CHP sever çevreler gibi bakılmamalı. Yanlış olur. Yersiz olur. Mesnetsiz olur. Meramımı anlatabilmiş olmayı diliyorum. Zira Arif'e tarif yersizdir.
Selamlar...
Sayın Saygın;
Aslında ne sözü söyleyenin ne de benim konum, isyanların kim tarafından nasıl ne sebeple yapıldığı değildi. Bunun detaylarına girmek bu yazının boyunu aşar.
Ancak Öymen'in sözünün ve benim sözümün temel vurgusu şu idi:
Tarhin hiç bir döneminde analar ağlıyor diye devletler yaşam mücadelesinden vazgeçmemiştir, vazgeçemez de.
İstihza meselesine gelince,
Başka konularda olsa haklısınız, CHP'nin istihzaya matuf onlarca davranışı ve yanlışı vardır.
Fakat buradaki durumun nezaketi ortadadır.
Hem de İmralı'da terör kabinesinin kurulduğu bir günde "ok musti türkiye tamamdır" misali Kürt Meselesinde terörizme boyun eğen devlet ve iktidar odakları devlete karşı CHP ve Öymen üzerinden ikinci bir cephe açmaktadır.
Bu cephenin adı da yıllardır kuluçkada bekletilen Alevi Sorunu'dur.
Siz de bilirsiniz ki din kavgası millet kavgasından da kanlı olur.
Cumhuriyet'in değerleri meselesine gelince,
çağdaşlık, batılılaşmak vs. gibi mevzular ben tarzı bir adamın konusu değildir açıkçası. Ki ben hep demokrasi, çağdaşlık ve insan hakları gibi cilalı kavramlarla ulus devletlerin koruyucu duvarlarının aşındırıldığına inanırım.
Kastım şudur:
Sakarya'ya kadar dayak yiyerek çekilen bir millete yeniden "millete dayalı" bir devlet bahşedip bunu "bağımsızlık" temeli üzerinden yeniden şekillendirmek topluma yaşatılan bütün acılara rağmen mukaddes bir değerdir.
Bir toplum ve devlet için "bağımsızlık ruhu" en büyük onurdur.
Bugün Öymen'in savları üzerinden devlete vururken, devlete de sana vuranı ödüllendir, yok sürgün paşası yap, işe yerleştir, üstüne bir de TOKİ'den ev hediye et derseniz, ülkenin çivisini çıkarırsınız.
Alevilerin ya da Sünnilerin incitilmesi meselesine gelince,maalesef ki tarihimiz boyunca incitilenle incitenler hep karıştırılmıştır.
Selami bey, ülkemizde kafa kağıdında "vatandaş" yazanların dışında herkes bu ülkede ayrıcalıklıdır.
Maalesef ki o kelime ancak ve ancak biz namuslu insanların kimliğinde yazmaktadır.
Dersim'i hatırlatan sözlerin devlete bağlılığı olan kimseyi incitmemesi gerekir. Sonuçta birileri suç işlemiştir devlette hafif ya da ağır cezasını vermiştir. Dersim'in detayını tartışmak başka, buradan devlete bindirme yapmak başkadır.
Ben Dersim'de ne olduğu ile ilgilenmeyi zaten çok da doğru bulmuyorum. Sevabıyla günahıyla kapandı ya da kapatılmaya çalışılan bir olay. Ancak ben hala, devletin Dersimdeki duruşunun da daha sonraki isyanlardaki duruşunun da arkasındayım.
Kasım 19th, 2009 at 21:22Mesele münferit olaylar değil, devletin devlet vasfının gerekleridir.
Saygı ve Selamlarla...
halil bey,
Kasım 20th, 2009 at 07:18diğer yazılarınızı keyifle okuyordum.
son yazında bozguna uğradım.
klasikleşen 'laiklerdeki özgüven problemi' olarak
açıklanabilecek kaygılarınız neden demokratik değerlerimizden önemli olacak anlamış değilim.
günlerdir dersimde ölen bebekler ,yaşlılar ve çocuklar hiç mi ilginiz çekmediki,bu duruma ''ajitasyon '' olarak bakabiliyorsunuz.
çürüyen devletçi ve baskıcı anlayış bizim ne olursa olsun referansımız olmağa devem etmemeli.
mesela çıkıpta dersimde o bombaları manevi annemiz o masum insanların üzerine atmamıştır ,bunu da nerden çıkarıyorsunuz deseydiniz ,savunduğunuz fikrin bir açıklaması olacaktı.
devletin masum halkını ne olursa olsun öldürmek gibi bir görevi yoktur.
genel hukuki ve insani kaideyi hatırlatıyorum.
bir gemide bine katil bir masum bulunsa o gemi batırılamaz.
Tamer Bey,
İlgi ve cevabınıza teşekkür ediyorum.
Israrla yazının farklı vurguları olduğunu açıklamaya çalışıyorum nedense.
Benim gerek kişisel hayatımda gerekse önceki ve bu yazılarımda "laiklerde özgüven problemi" çerçevesinde ele alınacak bir sıkıntım olmamıştır.
Kendim, düşünce olarak böyle saplantılarla meşgul olmadım hiç bir zaman.
Tamer Bey, neden ısrarla hala Tunceli'de analar ağladı vurgusu üzerinden gidiliyor ki?
Kimse oh olsun demedi ki, diyemez de...
Söylenen şu:
Analar hep ağladı, ağlayacak da daha. Bu değişmez ki.
Ajitasyona gelince: Evet yapılan sadece ve sadece ajitasyondur. Haklı olunabilir CHP'nin eski ya da başka günahları konusunda, ancak Öymen bakın böyle söylüyor, Ey Aleviler uyanın, acınız üstünde göbek atıyor bu adamlar tarzı kışkırtmalar ancak ve ancak ajitasyondur.
Kasım 20th, 2009 at 09:15Yine tekrarlıyorum:
Devletin anaşar ağlamasın sloganı altında devlet olma vasfında çıkarıldığı bir günde, analar hep ağlamıştır, ağlayacaktır da. Ağlamayacak ana evlat doğurmaz. Şimdi oturup da bu kadim kaideleri mi tartışalım.
Son sözünüz üstüne: Maksat halkı öldürmek değildir, ancak inini dumana vermeden çakalı (yada ayıyı vs.)yerinden çıkaramazsınız.
Yada çocukluğumda öğrendiğim şekliyle söyleyeyim:
Çalıya daş atmazsan cücük çıkmaz.
Saygı ve Selamlarla
Onur Öymen de Altan Öymen de "Türkiye "Onur"una Sahip çık başlığına hiç ama hiç layık değildir.
Onların (haklı haksız) savı, benim canım ülkemin devletimin onuru olamaz, böyle bir yakıştırma yapılsa bile havada kalmaya mahkumdur.
Kasım 20th, 2009 at 12:25Belki de haklısınız.
Kasım 20th, 2009 at 12:50Artık devletin onuru İmralı'yla geyik muhabbetinden geçerken sizin haklılığınız da elzem bir hal almaktadır.
selam
Kasım 20th, 2009 at 12:52son iki atasözünün hukuken bir kıymeti harbiyesi yok.
masumların yanında olalım diyorum.
aleviler kendilerine hakaret eden ,acılarına saygıgösteren ,veliinimet olmalarına rağmen kadir kıymet bilmeyen bu dükkandan alışverişi kessinler artık deyeviriyoruz.
yeni bir parti kurulsun belki.
sünnilere güvenmememleri için çok nedenleri olmasına rağmen ,kendilerini kullanıp atan birpartiye sırtlarını dönsünler diyorum.
AKP aleviler konusunda daha cesur.tabanlarının katılığına rağmen platform oluşturup onları dinleyebiliyorlar.
AKP korkusu demokraside bir karşılık taşımıyor.
acılarına saygıgösteren değil göstermeyen olacaktı .
Kasım 20th, 2009 at 13:01TASHİH
Bunlar mutaddandır, yeter ki arıza elde dilde değil de gönülde olmasın. Zaten ben de yazının o kısmını o şekilde okudum:)
Kasım 20th, 2009 at 13:47Bu arada, hiç bir yazımı AKP korkusu ile yazmadım. Öyle bir tarzım olsa eleştirmem.
Son sözlerin hukukiliği mevzuuna gelince;
"Zor oyunu bozar. Ve Norm ne derse desin reel bildiğini okur." diye bildiğim iki söz daha var ki bunların hayatımızdaki gerçekliği 'hukuk'u "guguk" yapmaktadır.
Selamlarla.
Bu konuda Onur Öymen i anlıyorum ve haklı da buluyorum doğrusu.
Devlet olmanın gerekleri vardır.
Devletin görünün tarihi ve gizli tarihi, görünen yüzü ve gizli yüzü, görünen işleri ve gizli işleri, şevkat eli ve Kahhar eli hep olmuştur.
Bu devlet olmanın devlet kalmanın gereğidir. Tıpkı cerrah gibi. Gerektiğinde acı ilaçlarda cerrahi müdahele de kullanılır isyancı urlara karşı.
Vücutlarda nasıl ki isyancı urlar nüksedebiliyorsa toplumlarda da isyanlar nüksedebiliyor. Bu durumlar dünya tarihinde doludur.
ANALAR AĞLAMASIN DİYE zalime boyun eğilmez. Eğmedikte kurtuluş savaşında. Analar ağladı ama torunlar kurtuldu babaları şehit olsa da torunlar özgür oldu.
Onur Öymen bu duruşun haklılığını vurguladı.
Aleviler bazı oyunlara düştü gereksiz polemik çıkardı. AKP de açılım bunalımından paçayı sıyırdı tabi.
Kasım 20th, 2009 at 16:55Özellikle Onur Öymen ya da onun söylediklerine karşı gelenlerin; Aydınlanma Çağı devlet felsefecilerinin (Machiavelli, Locke, Hobbes, Mousset gibi)gerekse antik çağ devlet felsefecilerinin (Eflatun, Aristo gibi)ve de gerekse modern dönemin filozoflarının devlet ve gereklilikleri ya da devletin ortaya çıkış gerekçesi ile bunun nasıl sağlandığı üzerine dile getirdiklerine göz atmasını tavsiye ederim.
Kasım 20th, 2009 at 19:25Yok Tayyip Erdoğan daha büyük bir filozof ve devlet adamıdır diyorsanız ben susarım...
Esselam...
ewet dewlet diyorsunuz.
Kasım 23rd, 2009 at 09:49hayır halk diyorum.
beğenmiyorsunuz ama be recep tayyip için büyük bir devlet adamıdır diyorum.
türkiyede devletin yerine halkı koymak istemeyen jakoben tavrın bunun için nasıl kıyımlar yaşattığını biliyorum.
güngörende ,başbağlarda ,bingölde yaşananların devletin varlığı ve bekası için olduğunu da biliyorum.
aydınlanma felsefesi ile devlet olma arasında 'derin ' bir ilişki olduğunu elbette görebiliyorum.
Onur Öymen yaptığı konuşmanın yanlış anlaşıldığını veya 1937'de yapılan operasyonun hatalı olduğu veya bazı hatalar içerdiği şeklinde hiçbir açıklama yapmadı. CHP'nin genelbaşkan yardımcısı ve diplomaside kariyer sahibi Öymen'in sözlerini düzeltme ve/veya tasrih etme cihetine gitmemesinin de bir anlamı vardır.
1937 yılından 4 yıl öncesinden itibaren (kargaşa çıkararak oradaki halkı yok etme) çalışmalarının içinde İnönü'nün de olduğu değişik gazetelerde yer aldı. Kaldı ki Dersim operasyonu (katliamı) dağdaki PKK'nın bastırılması şeklinde olmamıştır. süreç ve usul çok farklı. yani devlet, günlerdir veya aylardır veya yıllardır devlete ve millete büyük sıkıntılar veren, ortalığı kan gölüne çeviren ve diğer şekillerde kat'a bastırılamadığı için çaresizlik içinde mecburen Dersim'e bu şekilde operasyon yapan bir devlet olmamıştır.
Aralık 5th, 2009 at 16:00öyleyse onur öymen'in benzetmesi yanlış olmuştur.
ve aslında halil bey bir açıdan doğru söylüyor: onur öymen bir dil sürçmesinde ve bir beyan hatasında boğulmamalıdır. doğru.
ama dediğim gibi o makamdaki birinin sözlerini tasrih etmemesi de net bir anlam içerir. öyleyse onur öymen dersim'in bastırılmasını ve şeklini onamaktadır, tasvip etmektedir ve şimdilerde yeni bir operasyonda kullanılacak potansiyel bir yöntem olarak tecih etmektedir.
öyleyse sn Halil bey'in onur bey'i koruması da onun da bu görüşe katıldığı anlamına gelir mi?.
bence halil bey 1937 bastırmasının şeklini ve sonuçlarını onaylamamaktadır.
"Tarhin hiç bir döneminde analar ağlıyor diye devletler yaşam mücadelesinden vazgeçmemiştir, vazgeçemez de"
Aralık 5th, 2009 at 18:48Öymen'in sözlerinde ve benim yazımdaki temel vurgu budur.
Yoksa yine tekrarlıyorum, tarihin hiç bir döneminde dökülmüş gözyaşına "oh olmuş" deme fıtratında değiliz elhamdülillah.
Doğrudur, Onur Bey bir özür dilememiştir. Çünkü sözlerinin Aleviler'i hedef alan bir yanı yoktur. Sadece bir kısım yandaş medya işi hemen ajitasyona döktüğü için Aleviler bu işten kendilerine pay çıkardılar.
Ben bu noktada zikrettiğiniz gibi Onur Öymen'i kesinlikle destekliyorum.
Devlet, devlet olmanın gereğini yerine getirmek zorundadır. Mesele Dersim falan değildir ki...
Düşman benim dökülecek kanımın hesabını ya da vicdan muhasebesini yapmazken ben düşmanın dökülecek kanına ağlamam doğrusu. Savaş hukukundan doğan haklar saklı kalmak kaydıyla.
İlginize teşekkür ederim.
Saygı ve Selamlarla
Halil
kavramlar yerinde değerlidir. yurt içindekine savaş denemez. düşman denemez. ne yaparsa yapsın hukuku uygulaak zorundasınız. ne yaparsa yapsın. hukukunuzu da evrensel e yılar sonra dahi kabuledilebilir ölçekte tutmalısınız. böyle değilseniz dünaya yön vermesi beklenen bir devletiniz olamaz. olsa olsa abd gibi rusya gibi ve fransa gibi olursunuzç. erkek olan güçlü olan yiğit olan özür dilenecek hareketi yapmaktan sakınan kişidir.
Aralık 6th, 2009 at 19:46Hukuk zaten uygulanıyor. Hem de size de bana da duyduğu şefkatten fazlasını şu an hukuk teröriste duyuyor.
Bir fukara açlıktan ölmemek için bir elma çalsa hukuk onu gece yatağında sobelerken teröristin ayağına gidiyor.
Bizim fikirlerimiz darbecilik oluyor, kandilden gelen teröristlerin sözleri ise demokrasinin gereği.
Özre gelince,
Aralık 6th, 2009 at 19:57hata yapmak erkekliği almaz, hatada ısrar etmekse iktidarınıza malolabilir. İnsanın ya da devletin hatasını görebilmesi aslında asil birşeydir.
Hele de işin içinde insan unsuru varsa hata kaçınılmazdır.
Ancak Öymen konusuna dönecek olursak, adamın kimseyi incitmeye yönelik bir sözü olmadı ki. Medyanın yarattığı çarpıtmalara aklımızı kurban etmeden o güne lütfen bir dönelim.
Öymen farklı şeyler söyledi propagandalar hemen bir Alevi-CHP merkezine taşınarak farklı şeyler yaratmaya odaklandı.
Selamlarla