Türk’e Ağıt Yok mu
Türk halk müziği ve protest müziğin önemli isimlerinden Selda Bağcan 4 yıl aradan sonra çıkardığı albümünde 19 Ocak 2007'de silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Hrant Dink'i unutmadı... (alıntıdır)
Ne güzel değil mi bir müzisyenin ölmüş birine ağıt anlamında şarkı yazması. Ancak ölen askerlerin ardından bu denli şarkılar yazılmıyor nedense. Ağıtlar tek ateş düştüğü yeri yakar misali, şehit analarının ağızlarından dökülüyor. Bu müzisyenimiz bu cinayeti kendisine yapılmış gibi hissediyor olacak ki böyle birşey yapmış. Kimisi durumu ekonomik çıkar sağlamak amacıyla yapıyor diye açıklayacak, kimisi gerçekten içten olarak yazmış olduğunu iddia edecek. İşin o kısmını kestirmek zor ama belli ki sanatçımızın çok değer verdiği şahsiyetlerden biriymiş.
Bu adam değil miydi Türkten akacak pis kan sözcüğünün telif hakkını elinde bulunduran? Kimse cinayetin her ne sebepten olursa olsun haklı bir tarafının olduğunu söyleyemez. O konuda hepimiz hemfikiriz. Fakat aradan uzun bir süre geçmesine rağmen, olayın bu boyutlara kadar ulaşmasına bir anlam veremiyorum. Elbette ki durum içler acısıdır. Eşi ve ailesinin ne kadar üzüntü duyduğunu, aradan yıllar geçse de onu kalplerinden silip atamayacakları gerçeğini biliyoruz. Empati kurduğumuzda ne kadar acı çekebileceğimizi çok iyi tahmin edebiliyoruz. Bu olayın diğer cinayetlerden farkı kesinlikle vardır ve gereken tepki fazlasıyla gösterilmiştir. Öyle ki sokaklara dökülüp Ermeniyiz diye bağıran yine bu vatanın öz evlatlarıdır. Aynı belli amaçlara yönelerek öldürülen bu insan gibi. Ha içlerine karışarak başka amaç güden insanları saymaz isek. Çünkü onlar kendilerini hiç bir zaman bu vatanın birer bireyi oldukları idrakına varamadılar.
Ben isterdim ki, yıllarca bu ülkede yaşamış belli bir mevkiye gelmiş mehrumun da tamamiyle etnik kökenine bakmadan, duygusal davranmadan ağzından çıkan kelimelere dikkat etsin. Ancak biz mehruma Allahtan rahmet diliyoruz. Bu topraklar farklı etnik kökenleri bünyesinde barındırıyor. Bir çoğumuzun kökleri farklı farklı yerlere dayanıyor. Ve bir kısım bölücüler dışında hiç kimse ermeni veya çerkez olduğu için öldürülmedi bu ülkede. Cinayet anına kadar İstanbulun belki de bir gariban Türkün mesken edinemeyeceği kadar güzel bir mevkisinde ev ve iş yerine sahip olan bu sevilen yazarın isterdim ki sahip olduğu imkanları düşünerek ona göre hareket etsin. Ancak bu mümkün olmadı. Onun takındığı bazı tutumlar, birilerinin iştahını kabartmaya yetti sonucunda olan oldu ve olay yargıya intikal ederek sorumlular gereken cezayı aldılar. Geri de ise ülkemizin geçmişine kara leke olarak işlendiği kaldı.
Tek üzüntüm ise bu topraklar üzerinde yaşayan bu vatanın evlatları olan Ermeni kardeşlerimizin de sokaklara çıkarak ben Türküm diye bağırmamalarıydı. Vefa örneği göstererek biz huzurlu yaşayabiliyoruz mesajını dünyaya iletebilmeliydiler. Hala dış mihraklar aynı bölücü örgütü cesaretlendirdikleri gibi, bu zararsız, vakti zamanında ve hala Türklerle iç içe yaşamış bir milleti bize düşman etmeye çalışıyorlar. Ancak ben ne yazıkki bu hazin olayın büyütülerek halkları birbirine kırdıracak kadar büyütülmesini hazmedemiyorum. Ağıt veya bir başka yöntem ile olsa bile. Şu an proje Ermeniler üzerine kurulu. Kürt kartları ellerinde nasıl olsa. Gelecek vadede başımızı ağrıtacakları Ermeni kartlarını arada oynayarak nabız ölçmekle meşguller.
Bizim saf, iyi niyetli insanlarımız ve değerli sanatçılarımız ise yarayı kaşımakla meşguller belki de bilmeden. Güvercinleri vurmasınlar diyerek. Cenaze töreninde uçurulan güvercinler, eşinin ağzından dökülen o bu vatanın evladıydı naraları. Ben isterdim ki tüm şehit askerler de bu denli kalabalıkla uğurlanabilseydi ebedi istirahatgahlarına. Birileri onlar bizim evlatlarımız diyebilseydi. Bulundukları topraklardan, evladı oldukları vatanı öyle yada böyle kötülemeselerdi. "İsterdim ki" sözcüğünü taşıyan cümlelerin çokluğunu farketmeniz zor olmamıştır eminim. Bunlar öylece çoğalıp gider. Duyarlı oluşunuzu bir kez olsun Türk insanına da gösterin. Belli etnik unsurların bir bireyi olabilirsiniz. Ancak ezilmiş insan, halk stratejilerini geride bırakmalısınız çünkü artık işlemiyor. Bugün ölse, bu vatanın herhangi sıradan bir insanı gibi, şehit askerlerim, kardeşlerim gibi sessiz ve usulca gömülmeyi yeğleyecek çok insan var biliyorum, etnik kökenini düşünmeden. Tepkiler olacaktır ancak tepkiler her zaman naralarla olacak diye bir kaide yoktur. Bazen sessiz kalmak en iyi tepki yöntemidir.
Teşekkür ediyorum bu vatan toprağı üzerinde yaşayarak ülkemize zenginlik katan, sanatıyla eşsiz güzellikler sunan Nubar Terziyan'a. Filmleriyle büyüdüğümüz Adile Naşit'e. Yaşım itibari ile görmediğim fakat yer yer filmlerine rastlayabildiğim usta oyuncu Vahe Öz'e. Ve onun gibi sayamadığım bir çok değere. Geçmişte yaşanan olumsuz olaylar herkesi derinden etkiledi. Hatta ve hatta çoğu zararı biz Türkler gördük. Onların da kendilerince belli acıları vardı. Ancak o değerli insanlar protest tavırlarıyla ön planda olmadılar. Onlar hem bu vatanın evladı olarak addedildiler hem de etnik kökenleri daima yerli yerinde durdu. Hepimize yakışan da bu değil mi? Dünya sahnesinde, icra ettiğimiz sanatımızla, elde ettiğimiz başarılarla Türklüğümüzü yüceltmemiz doğru olmazmı? Geçmişe bakarak geleceğe nefret tohumları ekmeden, dış güçlerin bizi dünden bugüne karıştırdığı gerçeğini bilerek, birlikte yaşadığımız huzurlu günleri gözünüzün önüne getirerek Ermeni kardeşlerimiz sizler Ermeniliğinizi böyle yaşatmanız gerekmez mi? Bir de siz aydın geçinerek her fırsatta kendi milletini kötüleyen sözde entellektüel Türk kardeşlerim sizlere soruyorum. Sizin de bunca hainliğe, düzenbazlığa karşı yakacağınız bir acı ağıtınız yok mu? Türke ağıt yok mu?