Türk Yargı Tarihinin Dönüm Noktası
Balyoz Davası'nda Yargıtay'ın verdiği karar, Cumhuriyet Tarihi'nde Türk Yargısı'nın dönüm noktası olmuştur. Yargıtay, ilk defa bu şekilde bir darbeye teşebbüs davasını en ufak ayrıntılarına kadar dikkatle tetkik ederek darbeciler hakkındaki hükmünü vermiştir. Dört yıla yakın bir müddetten beri devam eden Balyoz Davası, binlerce delilden meydana gelen dosyasıyla, sanıkların 'Darbeye Teşebbüs' suçu işledikleri sabit olan çok önemli bir yargı ve demokrasi olayıdır.
Yargıtay, ilk derece mahkemesinin verdiği kararları büyük ölçüde onamış; sadece mahkemenin basit usûl hatalarını tashih etmiştir. Balyoz Davası'nın neticelenmesi, özellikle Türkiye'deki demokratik sistemin yerine oturması bakımından hayatî önemi haizdir. Bugüne kadar darbecilerin, muhtıracıların yaptıkları hep yanlarına kalmış; bu silahlı despotlardan ne yazık ki hiç hesap sorulamamıştır. Bu dâvânın sonuçlanmasıyla ilk olarak bir darbe suçu yargı önünde cezalandırılabilmektedir. Bu olay, sadece yargının değil, Türk Demokrasisi'nin de çok önemli bir dönüm noktasıdır.
***
Karakûşî 'İstiklâl Mahkemeleri'nden sonra 27 Mayıs Darbesi'nin Yassıada Mahkemeleri Türk yargısının yüzkarası olmuştur. Daha sonra bu darbeci ekip, Türkiye'de darbeci geleneğin babası olan CHP döneminde iyice yerleşmiş ve 'yargıda siyasallaşma' ortaya çıkmıştır. Öyle ki CHP'li adalet bakanları CHP kurultaylarında yargıya aldıkları binlerce CHP partizanı yargı mensubunu şecaat arz ederek ilân edebilmişlerdir. Özellikle darbe dönemlerinde (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat'ta) darbeciler savcıları ve hâkimleri tank- top gibi kullanabilmişlerdir. Yargıtay'ın son kararı, Ergenekon Çetesini ve darbecileri korumayı marifet sayan ulusalcı, jakoben CHP zihniyeti tarafından karalansa da Türkiye'de yargının rüştünün ispatı mahiyetindedir.
İnsanî açıdan Balyoz Davası sanıklarının ağır hapis cezalarına çarptırılmasına üzülsek de bu kişilerin yapmayı tasarladıkları kanlı darbe planları, camilere atılması tasarlanan bombalar, kendi uçağımızın düşürülmesinin planlanması ve tamamen geçerli delillerle ispat edilen diğer darbe teşebbüsleri, bu üzüntümüzün yerini haklılık duygusunun almasına sebep oluyor.
Türk Milleti olarak böylesine vahşi bir darbe teşebbüsünden kurtulduğumuza seviniyoruz. Siyasî istikbalini Ergenekon Çetesi'ne ve militarist darbecilere bağlayan ve bunların 'avukatı' olduklarını söyleyen CHP'liler, kamuoyu önünde mahcup olmuşlar ve mahkemelere, Yargıtay'a, hâkimlere ve savcılara hakaret etmekten başka çareleri kalmamıştır. Bundan böyle darbe yapmaya kalkışanlar, âdil, cesur ve tarafsız Türk Yargısı'nın nasıl hiç kimseden çekinmeden darbeciler aleyhlerinde kararlar verdiğini hesaplamak zorunda kalacaklardır.
***
Yargıtay'ın bu kararı üzerine Deniz Kuvvetleri'nden iki Amiral'in istifa etmesi ise esef edilecek bir hâdisedir; lâkin bizi hiç şaşırtmamıştır. Zira, 28 Şubat'tan beri Deniz Kuvvetleri'nde darbeci ve demokratik sistemin aleyhinde bazı odakların örgütlendikleri bilinmektedir.
Nitekim 28 Şubat Darbesi sırasında ilk Batı Çalışma Grubu hücresi Deniz Kuvvetlerinde kurulmuş ve darbeci başı karacı Çetin Doğan olduğu halde, birçok delil Deniz Kuvvetleri'nde ele geçirilmiştir. Gene casusluk davasına ve ahlâk dışı uygulamalara adı karışanlar da Deniz Kuvvetlerinde görevliydiler. Bir câmiâyı karalamayı, hele gözümüz gibi sakındığımız Deniz Kuvvetlerimizi kötülemeyi elbette aklımızdan bile geçirmeyiz. Ancak, Barbaros'un torunlarına bunlar yakışmıyor. Darbeciler aleyhinde karar verildi diye TSK'dan istifa etmek darbe teşebbüslerinin yanında yer almak demektir. Lâkin biz Deniz Kuvvetlerinde hâlen görev yapan kadronun dürüstlüğüne ve vatanseverliğine inanıyoruz.