Türk Tohumculuğu Yeni STRATEJİLER Bekliyor!
Dünya tohumculuk pazarı son verilere göre 37’si ticari olmak üzere 55 milyar US$ dır. Bunun 6,2 milyar US$’ı uluslar arası ticarete yöneliktir. Bu pastadan pay almak için her ülke yeni tohumculuk sistemleri geliştirmektedir:
*Bir bitkinin üretiminden işlemesine, depolamasın, ticaretine, ihracatına bir seri paydaşın bir araya geldiği örgütlenme biçiminin gerek dünyada ve gerekse ülkemizde birçok örneği vardır. ABD’de “RICE COUNCIL”, İtalya’da “ENTE NATIONALE RISI”, Türkiye’de “TARİŞ” bu tip kuruluşlardır. Tohumculuk firmaları bilinen, var olan genetik materyali melezlemede kullanarak yeni çeşit çıkartır. Batıda tohumculuk firmaları gereksinim duyduğu “hat”tı (yarıyol materyali) bitki ıslah firmaları, araştırma kuruluşları veya üniversitelerden sağlarlar. Fakat Türkiye’de özel ıslah firmaları henüz kurulmamıştır. Yeni yeni yaşam savaşı veren Türk tohum firmalarından genitör geliştirme konusunda büyük desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Dolayısıyle, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, herhangibir bitki etrafında toplanan sivil toplum kuruluşların ellerini taşın altına sokmalarının tam zamanıdır. Bu tip kuruluşların ileriye yönelik “gen” yatırımlarına eğilmeleri kaçınılmazdır. Bunun için de onların bilinçlendirilmeleri gerekecektir. Yani bizler, bu satırların okurları olarak. yarının yeni çeşitlerinin geliştirilmesi içi içinde bilimsel danışmanlık sisteminin yer aldığı örgütlenmenin kaçınılmaz olduğuna savunmak durumundayız;
*Kamudaki personel kısıtlamalarından etkilenecek olan tarımsal araştırma kuruluşlarının sağladığı çeşit ve hatları gelecekte nereden bulacağız? Hollanda bir–iki meyve türü dışında tüm kamusal genetik harcamalarını kesmiştir. Bu durumda tohumculuk firmalarının gereksinim duyduğu genetik hatları sağlayacak olası seçeneklerin şimdiden tartışılması ve potansiyel paydaşların bilinçlendirilmesi kaçınılmazdır;
*Diğer bir seçenek de Pakistan’da olduğu gibi genlerin satın alınarak ulusal tohumcu kuruluşlarının kullanımına sunulmasıdır (Cry3 geni);
*Başka bir seçenek ise, Brezilyanın bir uluslararası firmaya ısmarladığı yabancı ot ilacına dayanıklı soya çeşidinde olduğu gibi yurt dışı firmalardan yararlanmak;
*Devletin ar-ge desdeklerinin sağlandığı TEYDEP programlarında tarıma ayrılan payın %1’lerde olduğu aşağıki grafikten kolayca anlaşılabilmektedir;
Bu gelişmelerden anlaşılacağı gibi tohumculukta kamu-özel sektör hizmetlerinin organizasyonu temelde değişmektedir. Bu gelişmelerin Türkiye’ye yansıması kaçınılmazdır. Ne yazık ki şu anda, tohumculukla ilgili kurumların rutin uğraşlardan başını kaldırıp ileriye yönelik stratejilere eğilmeleri beklenemez. Ama küreselleşen dünyada Türk tohumculuğunun varlığını sürdürmesi için yeni stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Aslında tohumculuğumuz 1985’lerdeki liberalleşme ile dünya tohumculuğuna ayak uydurabilmek için ön hazırlıklarını tamamlamıştır. 150’leri Ar-Ge yapan 400’ü aşkın tohumculuk firmasının kurulması, “Bitki Islahçı Hakları”, “Biyogüvenlik”, TÜRKİYE TOHUMCULAR BİRLİĞİ yasasının uygulamaya konması adeta her şeyin pürüzsüz sürüp gideceği izlenimi vermektedir. Fakat tohumculuğun temel gereksinimi “ÇEŞİT”DİR. Öyle olunca:
*Bitkisel üretimde nerdeyse her yıl yeni çeşitlerin üreticiye sunulması gerekmektedir. Bu, değişen hastalık-zararlı koşullarına dayanıklı çeşitler veya dondurulmuş gıda sanayisine uygun genotipler olabilir. Değişen ekolojik koşulların yanında, gelişen agronomik fırsatlar, tüketimdeki yelpazeler bitki ıslahçılarına yeni yeni hedefler yaratmaktadır. Domates örneğinden yola çıkacak olursak: Sera, tarla, alçak tünel, topraksız tarımın kulvarlarının her biri için en uygun çeşidin geliştirilmesi ve bunun bir süreklilik kazanması işin ideal yanı. Bu uygulamanın her ekoloji, her tüketim sınıfı (sofralık – kurutmalık – salçalık) için programlanması gerekir. Bir diğer ifade ile Türkiye’nin domates üretimi için yerli yabancı her yıl onlarca yeni çeşidin devreye girmesini gerektirmektedir. Bu da özellikle tohum ıslah ederek sebze tohumculuğunu sürdüren genç yerli firmalarımızı zorlamaktadır.
*Bu tempo çalışma için maalesef “Bitki ıslahçısı” eğitimli eleman bulma şansları sınırlı. Bu konuda yurtdışından uzman transfer etmek zorunda kalmış firmalar da var.
*Kamunun yıllık yeni çeşit tescil sayısı 24’lerde kalmaktadır. Diğer taraftan küçülmesi beklenen kamu daha ne kadar bitki ıslah etmeye devam edecektir! Gelişmiş ülkelerde Ziraat Fakültelerinde yüksek lisans tezlerinin %80’ni direk olarak piyasaya yönelikken, Türkiye’de söz konusu oranın %10’ların altında olması, bu konuda stratejik bazı atılımlarda geç kalınmaması gerektiğini de ortaya koymuştur.Tarım ve Köyişleri Bakanlığı sektörünün ihtiyaç duyduğu öncelikli konularda bilgi ve teknolojilerin geliştirilmesi, sektörün Ar-Ge kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla, uygun görülen araştırma geliştirme projelerini doğrudan desteklemeye yönelik yeni bir tebliğ yayınlamıştır (2011/4). Tebliğ, yeni strateji gereksinimleri dile getiren çarpıcı bir belgedir.
İki milyon çalışan sayısını yarıya indirmeyi planlayan Türkiye’nin bu sistemi sürdürmesi beklenemez. Peki uluslar arası dev tohumculuk firmaları ile rekabet etmek durumundaki genç yerli firmalarımızın gereksinimi olan yarı yol materyallerini yani genleri kim, nasıl sağlayacak! İşte bitki bazlı tarımsal örgütlerin bu amaca yönelik olarak reorganizasyonundan, binlerce araştırmacıyı elinde tutan üniversitelerin araştırmalar açısından yeniden yapılanmasına kadar, konunun temelden ele alınmasını gerektirmektedir.
Yo, that's what's up truhtuflly.
Haziran 27th, 2011 at 12:43