Türk Tarihinde “ADNAN MENDERES” Sempozyumu
Türk Tarihinde “ADNAN MENDERES” Sempozyumu Aydın Menderes Üniversitesi Atatürk Kongre Merkezi AYDIN Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının ertesi günü; Daha Cenaze Namazı kılınmadan, mübarek bedeni soğumadan ve aziz nâşı toprağa verilmeden; baskı, tasallut, tehdit ve tefrika ile kendisini 2. Cumhurbaşkanı seçtiren İsmet İnönü ve yandaşlarınca vaki;, “Türk İnkılâbı ve Atatürk ilkeleri’ni” milli hafızadan silmeye matuf menfur karşı devrim’in faili; gerici ve mürteci milli şeflik zihniyetinin partizanlık ve amansız zulmü 12 Kasım 1938’de başladı.
Daha yenice, bir büyük savaştan çıkmış, esaretten kurtulup istiklâline kavuşmuş; Aziz, kadim ve necip Türk Milleti’nin hayatı 11 yıl 7 ay boyunca karanlık, tiranlık, baskı, zulüm ve zindan edilerek; 14 Mayıs 1950’ye kadar süren bir işkence ve kâbusa gömüldü.
Halk, Atatürk önderliğinde elde ettiği bütün kazanımlarını yitirdi.
Dahası, 26 Aralık 1938 günü, devletin tek partisi, yönetici ve yönlendiricisi CHP ilk “olağanüstü kurultayını” yaptı. Bu Kurultayda İnönü, Cumhurbaşkanlığının yanı sıra, “Milli Şef” sıfatıyla partinin değişmez genel başkanı ilan edildi. Yani böylece Parti Genel Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı aynı kişide birleşti. Buna paralel; Devletin Valileri CHP’nin İl Başkanı, Kaymakam ve Bucak Müdürleri de İlçe ve Bucak Başkanı yapıldı. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere, çoğu il’de Valiler aynı zamanda Belediye Başkanı idiler!..
Yani kısaca, 12 Kasım 1938’den itibaren ülkeyi karanlık, kâbus, despotizm ve zulüm bürüdü. Ta ki, 07 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti’nin kurulmasına kadar!.. Türk Milleti, bu zaman zarfında yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, açlık ve hastalıktan kırıldı. Jandarma zulmü dillere destan oldu. Masum ve mazlum insanlar, sıradan vatandaşlar devletten korkar ve halk partisinden nefret eder oldu…
Özellikle kırsal kesimde, dönemin hayat şartları çok ağırdı. Büyük bir yokluk, cehalet ve sefalet yaşanıyordu. Mahmut Makal'ın Ocak 1950'de yayımlanan “Bizim Köy” adlı romanı “milletin efendisi” denilen köylünün nasıl bir açlık, yokluk ve yoksulluğun pençesinde yaşam mücadelesi verdiğini, şöyle bir örnekle anlatır: "9 Ekim Cumartesi. 1. dersten sonra çocuklara sırayla sordum. Bu sabah 21 kişi hiçbir şey yemeden aç gelmiş. 10 kişi yavan ekmek dürüp yemiş. 11 Ekim öğleden sonra: 31 kişi hep karpuz şalağı ile ekmek yemiş.(Cacık: Yabani ot)"
İşte, 12 Kasım 1938 – 14 Mayıs 1950 arası devletin ve milletin hali budur!..
Bu nedenle 14 Mayıs; Tarihi söylem biçimiyle “Beyaz İhtilâl” çok önemlidir.
Bu gün; Türkiye de demokrasinin doğum günü; Cumhuriyetin demokrasiyle buluşma, halkın devletle barışma, kucaklaşma; 12 yıldır maruz kalınan, mağduru olunan geri kalmışlık zincirinin kırılma; Devletin dikta, sulta ve cuntalardan kurtarılma; millet iradesine kavuşma ve bu sayede tarihinin en büyük kalkınma - gelişme hareketin başlatılma günüdür..
Başlayan günün Mimarı; Atatürk’ün Komitacı Başvekil’i Celâl Bayar ve bizzat millete vekil tayin ettiği Adnan Menderes ile efsanevi arkadaşlarıdır. Türkiye, 10 yıl süren Menderes iktidarında, tam bir “asrısaadet” dönemi yaşamış; 27 Mayıs 1960 menfur kalkışmasına değin, dünyanın en mamur, müreffeh ve muktedir devletleri arasına yükselmiştir. Umur-u devlet, sine-i millet, kamu vicdanı, insanlık ve İslâm âlemi O’na minnettar ve müteşekkirdir.
İşte bu ve daha binlerce haklı, doğru nedenle 14 Mayıs, maşeri vicdanda “Demokrasi Bayramı” olarak bilinir ve kutlanır. Ben de kutluyorum. Bu günü manâ ve muhtevasına en uygun biçimde ihya eden “Adnan Menderes Üniversitesini” de..
Atatürk’e taciz ve aziz hatırasına tecavüze vesile l Mayıs’ı “İşçi Bayramı” ilân ettiği halde; 14 Mayıs’ı “Demokrasi Bayramı” ilân etmekten kaçınan AKP ve hükümetini kınar; Sempozyum’un hayırlı, kutlu ve başarılı olmasını dilerim.
Mustafa Nevruz SINACI
Siyaset Bilimci-Hukukçu, Araştırmacı-Yazar
Demokrat Parti 7. ve 9. dönem Genel Başkan Vekili