content 1977 Trabzon doğumluyum/evli ve bir çocuk annesiyim. yerel bir gazetede ve İnternet bir edebiyat dergisinde yazılar yazıyorum. k.t.u mezunuyum.
08 Kas

“Türk Şiiri Yoktur” Diyenlerin Büyük Ayıbı (II)

Ve bir diğer şiir biçimi de "Koşuk" denilen aşk, yiğitlik ve doğa konulu şiirlerdir. Halkın özel törenlerinde, coştukça kendi lehçesiyle sözlü olarak söylediği bu şiirler, etkileyici  düzeniyle toplum idealini perçinlemektedir. Ölçü bilmeyen bir halkın hece özgüsü içinde söylediği bu şiirler insanda hayret uyandıracak kadar etkili ve çoşkuludur.

Öpkem kelip ogradım           Öfkelenip dışarı çıktım

Arslanlayu kökredim            Arslan gibi kükredim

Alplar başın togradım          Yiğitler başını doğradım

Emdi meni kim tutar             Şimdi beni kim tutabilir.

***

Kanı akıp yoşuldu                 Kanı akıp boşandı

Kabı kamug teşildi                Derisi baştan başa deşildi

Ölüg birle koşuldu                Ölülerle bir oldu

Togmuş küni uş batar           Doğan güneş işte batıyor

***

Kaklar kamug kölerdi            Kuru yerler hep gülerdi

Taglar başı ilerdi                   Dağbaşları göründü

Ajun tını yılırdı                      Dünyanın soluğu ılındı

Tütü çeçek çerkeşür              Türlü çiçekler sıralandı

***

Etil suwı aka turur                  İtil suyu akar durur

Kaya tübi kaka turur               Kaya dibini oyar durur

Balık telim baka turur              Bütün balıklar baka durur

Kölün takı küşerür                   Gölü bile taşırırlar

Tüm edebiyatlarda  olduğu gibi, Türklerde de yazıyı kullanılmadan önce, sözle söylenen bir edebiyat vardı. Ve şiir, Türk edebiyatında önemli bir öneme ve bilgeliğe sahipti. Hangi millet olursa olsun, şiirde ki dilin eleştirilmesi anlamsız ve yanlıştır. Ve Osmanlı edebiyatı da, Türk edebi duyguların devamı niteliğindedir.

Batı hayranı birkaç Osmanlı mensubundan yardım alınarak yazılan bir kitabın, eksikleri de tabi ki derin ve hüzün vericidir. Ama şu da bir gerçektir ki, Osmanlı'ya duyulan bir hayranlıkla ortaya konulan bu eserin, yaklaşımındaki bazı noktaları eksikte olsa, batılı bir araştırmacının dilinden ve elinde edebiyatımızda yerini   bulmuştur. İfade etmek istediğim bir mesele de; birkaç batı yanlısı, Osmanlı şair ve düşünürün anlatımıyla ve bilgilendirilmesine yazılan bir eserdir, "Osmanlı Şiir Tarihi I-II." Sözlü ve yazılı edebiyat tarihinin varoluşunu insanlık tarihiyle birlikte alırsak, toplumların yerleşik hayata geçecekleri dönem kadar, tüm insanlığın birbirinden etkilenerek toplumsal davranış biçimlerini de, hayatlarına geçirişini göze almak gerekir. Küreselleşme dediğimiz günümüz kavramının, o dönemde ki iletişim sorunlarına rağmen, göçler dolasıyla işlevini de düşünmek gerekmektedir.

"Katıksız bir tat kalemimin ucundan

parmaklarıma dağılan,

harflerim de sancıyan telaşeler

kırık dökük paragraf aralıklarım,

yüreğimde zil çalıyor bakmam gerek

şiirim gelmiş gözlerinde yaşlarla" AYSUN GÜL

Yazının Adem Peygamber sonrasındaki kaybedilişiyle birlikte tekrar bulunması  ile,  yerleşik hayata geçen Türkler de edebiyata atılan sikkelerini her fetihten sonra, biraz daha yenileyerek ve geliştirerek günümüze kadar getirmişlerdir.

"Gerçeği sürdüm acıların çıkmazına

Perdeleri çektim aklımın kıyılarına

kapıları kapattım sonsuzluğun yüzüne

sebepleri gizlediğim sonucumun fikri karışık." AYSUN GÜL

"Türk edebiyat  dili ve mahiyeti kabadır", diyen Osmanlı Şiir Tarihi  yazarı, Osmanlı öncesi  edebiyatı sınırlandırarak kısa cümlelerle geçiş yapması ve Osmanlı edebiyatını överken bile, imalı şekillerde yermesi iç burkutucudur. Osmanlıda ki; İran edebiyatı salgınını, edebiyatın gelişme süreci olarak görmekte, ayrı bir sıkıntıdır. Oysaki Türk edebiyatına ait örnekleri Arap, Fars ve Çin kaynaklarında elde edebilmekteyiz; oysaki Türk edebiyatı çok zengin lehçelere sahip edebiyattır. Kavimler göçüyle, dünyanın her yerine dağılan Türk kabilelerinden etkilenerek ortaya çıkan bir edebiyat anlayışı vardır, zaten. "Bir çok Türk boyunun da kendine ait tarzı, şiire kattığı anlam ve edebiyata getirdiğini en büyük yenilik, "kavimler göçüdür." demekten kendimi alamıyorum." Bunun örneklerinden biri de Uygur Türkçesinde yazılan aşağıdaki şiirdir.

"Kamag iş kodgıl

Buyan edgü kılıç kıl" açıklaması; "Her işi bırak, iyilik ve hayırlı işlerle meşgul ol", tabi aynı hece ölçüleriyle yazılan aşağıdaki Kıpçakça şiirde ayrı bir örnektir.

"Tap tap tamızık

Tamadırgan tamızık

Kölege a (tar?)

Koyedirgan tamizık (köbelek)"

Bir alemin kabul ettiği bir edebiyatı; batının kabul etmemesi kabul görür, bir düşünce değildir. Ve  son olarak Türk edebiyatından, anlamlı bir kıtayla yazıma son vermek istiyorum.

Öküz adakı bolgınca  başı bolca yig

(öküz ayağı olacağına buzağı başı olmak daha iyidir.)

Etiketler : , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank