Türk Ordusu “Milli Yemin”e Hazır mı?
Genel seçime az bir zaman kaldı. Nasıl olsa bir - iki ay sonra terör artar ve her köye, her ilçeye, her ile şehit cenazeleri ( Allah korusun ) gelmeye başlar. Bu kargaşadan beslenenler de olacak elbette; çünkü MHP bu şehit cenazelerinde ağıtlar yakacak, CHP ise hükümeti olaylar karşısında aciz olmakla suçlayacaktır. Dolayısıyla derin devlet de bu gelişmelerden “ vazife ” çıkaracaktır.
Oysa benim asıl üzerinde durduğum konu bu değil elbette ; zira konuyu bilmek çözüm için tek başına yeterli olmuyor.
Makalemin başlığını “Türk Ordusu 'Milli Yemin'e hazır mı?” diye koymamın asıl sebebi, tüm zamanların tek çözümü olacak olan, Erzurum Kongresi ’ nde temelleri atılmış bir milli sözümüz vardı onu size hatırlatmaktır.
Hazır “Erzurum Üniversiteler Arası Kış Olimpiyatları” da yapılıyorken, tam “denk geldi manzara koyduk” kabilinden bir hatırlatma olur diye yazıyorum.
O halde , Türk Ordusu tam olarak neye hazır olacak ?
Son zamanlarda petrol fiatları tüm zamanların rekorunu yakaladı. Ülkemizin nufusu arttıkça , gelişmişlik seviyesi yükseldikçe enerji ihtiyacı her geçen gün daha da birinci öncelik haline geliyor.
Hükümetin sağladığı kolayıklar alım gücünü artırdı, bu yüzden otomobil satışları patladı. Bu ve benzeri ihtiyaçları engelleyemeyeceğimize göre, yapılması gereken tek çıkış yolu gerekli tedbirleri almak lüzumu ve gerçeğidir. Bir yandan petrol aramaları devam ederken , bir yandan da nükler santral yapımı hazırlıkları sürdürülmektedir.
Türkiye hiç olmadığı kadar refah seviyesi yükseldikçe petrol ihtiyacına olan açlığı her geçen gün daha da artmaktadır . Gelecek 10 yıl içinde de kişi başı milli gelir 15 bin dolara çıkması öngörülmektedir. Bu durum hem daha çok harcamayı da beraberinde getirecek , hem halkı lüks tüketime yönlendirecektir.
Yukarıda petrolun karşılanacağı adres yıllar önce Erzurum’da çizildiğine işaret etmiştim.
Yıl 28 Ocak 1920 , son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ınca kabul edilen Erzurum ve Sivas Kongreleri’ nde, ülkenin bütünlüğü ve ulusal bağımsızlığı konusunda alınan kararlar doğrultusunda hazırlanan savaşım programı olan Ahd-ı Millî’nin ( Ulusal Ant ) belgesindeki son 7’nci maddesi şöyle emrediyordu:
“ Madde 7 - Musul ve Kerkük ülkemizin ayrılmaz parçalarıdır.”
" Misak-ı Milli " dediğimiz sınırlarımız içinde daha önce bizim mülkümüz olan petrol zengini Musul ve Kerkük illerimiz de vardı . Peki vardı da ne oldu? 5 Haziran 1925’te İngiltere’nin teklif etmesiyle Ankara’da bir anlaşma imza edildi. edildi.
Buna göre:
1 - Biz bölgeyi Irak’a terk ediyorduk .
2- Irak da bölge petrollerine konan vergi gelirinden, kendi hissesine düşen miktarın %10 ' nu 20 sene müddetle bize verecekti.
1955 yılına kadar hissemize düşen bu miktarı bazen para ,bazen petrol olarak aldık. Sınır şimdiki Türk - Irak sınırı olarak kabul ediliyordu. Bu bölgede oturan kalabalık Türk kitlesi , bu anlaşma ile Arap idaresine terkedilmiş, her nedense mesela Hatay’ da olduğu gibi buradaki Türkler için de yeni bir statü istenmemiştir?
Şu halde , Türk Ordusu “Milli Yemin'i dünyaya yeniden hatırlatmalı " diyorum.
Bu bir savaş çağrısı asla değil, işgal hiç değil.
Şimdiler de bunun ön hazırlıkları diyebileceğimiz , ordunun modernizasyonu bakımından yeni profesyonel er ve erbaş alımını başlatmış bulunmaktadır hükümet.
Musul ve Kerkük ’ e ordunun girebilmesi için İngiltere, Amerika, Avrupa Birliği ve Kıbrıs dikdörtgenini çizmesi ve bu ülkeleri ikna etmesi gerekir hükümetin.
Türkiye ’ nin genelde Avrupa Birliği ’ ni , özelde İngiltere ’ yi ikna edebilmesi için Kuzey Kıbrıs ’ tan biraz taviz vermesi ve geri adım atması gerekmektedir. Tabi bu onulmaz teklifim için kısa vadeli düşünen bir topluluktan her zaman olduğu gibi “ n’ ayır , n’ olamaz , itemezuk ” sesleri geleceğini biliyorum. Ancak biz isteyeceğiz ki, Allah önümüzdeki güzel günleri yaratacak. Biz değişmek dileyeceğiz, O değiştirecek ülkeyi.
Ben hep şuna inandım hayatım boyunca , Kuran’ın tabiriyle : ” Her zorluktan sonra muhakkak iki kolaylık vardır. ” Hayatı okumam hep bu minval üzere oldu. Çünkü, sürekli olmayacak bir şey üzerinde inatla sonucu beklemek bir şey kazandırmaz kimseye. Kıbrıs konusunda bu kadar diretmenin bir getirisi olmadı , olmayacak. Hem nerden biliyoruz,belki Allah bize yenisini verecek de biz ondan mutlu olacağız ?Amerika işi daha kolay diye düşünüyorum ; zira Amerika zaten Irak’tan yakın zamanda çekilecek ve yerini Türkiye’ye bırakacaktır. Son günlerde gelişen Arap dünyasındaki halk isyanları bu ülkenin bölgeden çekilmesini hızlandıracaktır. Belirsizlik , kargaşa ve kaos Amerika ’ yı kaçıracaktır. Zira Arap halkları Amerika ’ ya " dikta yönetimlerini ayakta tutuyor " diye çok kızgınlar. Araplar Irak işgalinden sonra bu ülkeyi sevmezler. Buna karşın Türkiye aynı durumla karşı karşıya kalır mı ? Kalmaz diye düşünüyorum. Çünkü , Tayyip Erdoğan ’ ın kişiliğinde kendini gösteren lider kimliği Araplar tarafından örnek alınan bir kimlik ve kişilik haline gelmiş bulunmaktadır. Türkiye bölgede güvenilen, delikanlı, örnek alınan bir ülke durumundadır.
Peki , bütün bunlar bize neyi sağlayacaktır ?
Genel seçimlerden sonra , bir yıl içinde Türk Ordusu Musul ve Kerkük’e girerse :
-Coğrafik ve siyasi olarak kuşatma altına alınacak Pkk’nın varlığı son bulur.
-Talabani –Barzani yönetimindeki Kürt bölgesel hareketi kuşatma altına alınırak köşeye sıkıştırılır.
-Suriye kendi içindeki devlet kurmak isteyen Kürt gruplara karşı güçlenmiş olarak varlıklarana son verme cesaretine kavuşmuş olur.
-Kuzey Kıbrıs meselesi çözüme kavuşmuş olur.
-İmparatorluk sınırlarının kapısı açılmış , yeni Türk-islam Devleti ’ nin temelleri atılmış olur.
-Türkiye güçlü bir enerjiye sahip olurken halkını refah içinde yaşatır.
- İsaril ’ in etrafı kuşatılarak ” vaadedilen topraklar ” a ulaşma hayalinin önü kesilmiş olur.
-Petrolü kaçıramadığı, işlerinin kesat olduğu zamanlarda Alman Merkez Bankası’yla birlik olup Türkiye’nin kredi notunun düşmesi için bildiri yayınlayan bir büyük petrol şirketimiz ve onun gibiler de petrol kaçakçılığı yapamaz.
Yeniden soralım sorumuzu:
“ Hükümet ve Türk Ordusu Mustafa Kemal’le başlatılan ve Tayyip Erdoğan’la Misak-ı Milli sınırlarına dönmeye hazır mı ? ”
Biz hazırız !
Ne güzel bir pembe tablo tam liboşlara göre. Nasıl olsa alıştınız pembe vaatler ile insanların duygularını sömürmeye. Bir de son günlerde ne hikmetse Atatürk ile Tayyip beyi aynı kefeye koymaya. yemezler efendim yemezler. Başka kapıya
Ocak 31st, 2011 at 15:52Cemil Beyin dikkatine,
Bu kos koca makaladen,ancak bir satırla yer verdiğim konudan hareketle sadece bu sonucu çıkarmanız ,sizin zihniyetinize artık büyümekte olan bu devletin yönetiminin teslim edilemeyeceği gerçeğini bir kez daha görmüş olmamı sağladı.
Misak-ı Milli sınırlarının çizildiği Erzurum Kongeresi'nde M.Kemal'den bahsetmemden daha doğal ne olabilir ben anlamıyorum ?
M.Kemal bu ülkenin kurucusuysa Erdoğan da bu ülkenin başbakanıdır.
Öte yandan ben o bölümü koymaz ve şöyle bir söylem geliştirebilirdim:"23 milyon km kare toprakların sınırları içinde olan Musul ve Kerkük bizim öz toprağımızdır."
Zira 23 milyon km kare topraklara sahipken M.Kemal henüz yoktu.
Ama buna buna ne gerek var öyle değil mi ?Gerekli olanı yazdım ben.
M.Kemel o kongrede böyle bir karara almışsa bana düşen bu gerçeği dile getirip ,alkışlamaktı.
İyi ki, bu halk size bundan böyle devletin yönetimini vermeyecek.
Yorumunuz için teşekkürler.Saygımla
Şubat 1st, 2011 at 08:50