Türk Milleti’nin Manevi Gücü ve Disiplini
Türk Milleti; tarihin her safhasında, her coğrafyada bulunmuş, devletler
kurmuş, adaletin, güvenin, huzurun düzenini kurmuştur.Türk'ün en önemli özelliği*; manevi değerlere sahip olması, savaşçı
özelliği ve disiplinidir.
Bakın; ABD'de 1957 yılında yayınlanan MC CALL isimli dergide; Kore Savaşı
sırasında Çin'deki esir kamplarında geçen bir olay şöyle anlatılır.
...Kampta, kızılların yaptıkları ilk iş, Birleşmiş Milletler ordularından
esir alınan askerlerin kendi memleketlerine ait üniforma ve rütbelerini
sökmek olmuştu. Bunların yerine herhangi bir rütbe işareti olmayan düz ve
tek tip elbise dağıtılmıştı.
Bu durumda, Çinlilerin ilk anda bekledikleri gerçekleşti. Birleşmiş
Milletler ordusunu oluşturan çeşitli ülkelerin askerlerinde, rütbesiz
olmanın getirdiği disiplinsizlik başladı. Arkadan rütbe otoritesinin
yerini pazu kuvveti aldı. Güçlü olanın sözü geçmeye başladı. 100 kişilik
bir esir grubuna 10 kişilik yemek verildi. Dağıtılmayıp ortaya konan bu
yemeği, bileği güçlü olanlar aldı. Diğerleri aç kaldı. Hasta olanlar bakıma
alınmadı. Kendi hallerine terk edildi. Sık sık ölümler görüldü.
Yalnız bu esirler arasında bir grup hemen dikkati çekiyordu... Bunlar
Türklerdi... Üniformaları yoktu. Rütbe işaretleri yoktu. Ama, Yüzbaşı yine
Yüzbaşı, Onbaşı yine Onbaşıydı. Rütbeli gibi davranışları vardı. Esir
kampındaydılar ama sanki barış şartlarındaki bir kışlada yaşıyormuşçasına
disiplin içindeydiler.
Sabahları alışılagelmiş tekmiller alınıyor, sabah
sporu yapılıyordu. Hasta olanlar ayrılıyor, yine kendi içlerinden
belirledikleri görevlilerle bakımları ve tedavileri yapılıyordu. Kendilerine
göre bir eğitim programları vardı. Spor yapıyor, güreş tutuyor, oyun
oynuyorlardı. Yemek zamanı gelince ekmek ve yemek ortaya konuyor, gözetim
altında eşit olarak bölüşülüyordu. En sonunda da Yüzbaşı, diğerleri ne
kadar aldıysa o kadar alıyordu.
Bu durum, Çinli subay ve yöneticilerin dikkatini çekmekte gecikmedi.
Yüzbaşıyı, grubun başından alıp hapsettiler.
Ama, durumda bir değişiklik olmadı. Bu sefer en kıdemli bir Teğmendi. Başa
hemen o geçti. Her şey hiçbir şekilde bozulmadan aynen devam etti. Teğmeni
de hapsettiler.
Bu sefer, başa en kıdemli olan bir Başçavuş geçti. Ne var ki, diğer
Birleşmiş Milletler ordusu askerlerinin şaşkın bakışları arasında, yine
tekmiller alınıyor, sporlar yapılıyor, hasta ve yaralıların bakımları
yapılmaya çalışılıyor, herkesin birbirine sevgi ve saygısı hiçbir şey
olmamışçasına devam ediyordu.
Nihayet, üniversitelerden gelen psikolog ve terbiyecilerden oluşan bir
grubun önünde, hapisten çıkarılan Yüzbaşı sorguya çekildi. Neydi bu olayın
sırrı? Diğer ülke askerleri arasında en ufak bir birlik bulunmazken, her
yerde bileği güçlü olanın sesi çıkarken, diğer ülke askerleri arasındaki
hasta ve yaralılarla kimse ilgilenmezsen, nasıl oluyordu da Türk askeri
böyle davranıyordu?
Yüzbaşı, bu soruyu gülümseyerek cevapladı: "- Bu davranışların kökü, Türk
askerinin kışlada aldığı askeri terbiyeden evvel, evinde aldığı geleneksel
Türk aile terbiyesine dayanır. Bütün ülkelerde askerlik hayatı ile sivil
hayat arasında büyük farklar vardır. Onlarda disiplin hayatı üniforma
giydikten sonra başlar. Halbuki biz onu evvelâ anamızdan öğreniriz. Aile
içinde uygularız. Evde herkesin yeri ve sırası bellidir. Sıra değişmez.
Görev devreder. Köylerimizdeki kahvelerde, camilerimizde bile
davranışlarımızın özel bir sırası, düzeni vardır. Hastalarımıza dağ
başlarındaki köylerimizde doktor bulamayız. Kendi imkânlarımızla biz
bakarız. Köylerimizde gece görülen tek ışık, hasta beklenen evlerimizdedir.
Bizde en ümitsiz hasta bile kendi haline terk edilmez. Başkasının hakkını
yemek, yanımızdaki aç iken kendi karnımızı doyurmak dini ve milli
ahlâkımıza uymaz."
MC CALL Dergisi, kendi halkına sorar: "...Anadolu bozkırının ortasında
doğan, bin bir mahrumiyet içerisinde yetişen Türk çocukları bizim her türlü
imkânları, rahatlıklı hayatı vererek yetiştirdiğimiz çocuklarımızla aynı
şartlar altında, aynı sınavı geçirdiler. Onlar muvaffak oldular. Tam
gittiler, tam olarak geri dönmesini becerdiler. Bizimkiler birbirlerine
ellerini uzatmadılar. Yalnız kendileri için, bireycilik ve bencillikle
yaşamanın örneklerini verdiler. Nedir bu bizim cemiyetimizin zayıflığının
ve çürüklüğünün sebebi? Nedir bir türlü çözülemeyen Türkün kuvveti, manevi
gücünün sırrı?
İşbirlikçi ve döneklerce, devletin sarsıldığı, değerlerin altüst edildiği
günümüzde; Türk Milleti'nin asil evlatlarının bir kez daha kutsal görev
zamanı gelmiştir.
Türk Milleti'nin varlığı ve bekasının tehdit altında tehlikede olduğu
bugünlerde; birlik ve beraberliğimizi bozmak, milli ve manevi manevî
değerlerimizi parçalamak isteyen şarlatanlarca, ileri demokrasi, açılım
saçılım, yeni anayasa adıyla yürütülen ihanet uygulaması karşısında Türk
Milleti; sahip olduğu disiplinle hareket edecektir.
Günün Sözü: Doğru strateji, disiplin, sakinlik zafere giden yoldur.