Türk-İsrail Krizi ve Sahil Seyrusefer Önlemi -I-
Kutik goweşti kutik niwonu/İt itin etini yemez” (ZAZA ATASÖZÜ)
Türkçede “it iti ısırmaz” diye bir deyim vardır, benim anadilim olan Zazacada ise “kutik goweşti kutik niwenu/itin itin etini yemez” diye söylenir.
BM ömründe bir kere olsun kararlarını kabul ettiremediği, bir tek kararına bile uymasını sağla(ya)madığı korsan devletin Mavi Marmara raporunu pazara düşürdü.
Düşünün rapor BM’nin en tepesine ulaşmadan Mahmut Paşa, Çarşiya Şewiti ve Mersin Meyve-sebze Hal’ine düştü. İşin bu tarafı bir skandal olsa da bu BM’nin çirkinliğinin yanında bir anlam ifade ettiğini söyleyemeyiz.
Korsan devletin ablukası ”hukuki!” imiş ya, bu sebeple rapor; “uluslararası sularda başka bir ülkenin bayrağını taşıyan gemiye ateşli silahlarla saldırıp sivilleri öldürmesi ‘abartılacak bir şey değil’ demeye getirilmiş”.
Ve
BM, Türkiye’nin kaldırılsın istediği İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargoyu da “yasal/hak” buldu…
Eee, biz ne bekliyorduk ki?
BM’in adil bir rapor hazırlamasını mı?
Ambargoyu haksız bulmasını mı?
Yoksa
İsrail korsan devletinin bizden özür dilemesini rapora geçmelerini mi? Tut ki raporda “İsrail’in özür dilemesi” yer almış olsun.
Peki,
Bugüne kadar korsan devlet BM’nin aleyhindeki hangi karara uydu? Yüzlerce kararı ya babası ABD veto etti ya da kendisi BM’nin kararlarını tanımadığını ve bu kararlara uymayacağını ilan etmedi mi?
Gün, bu devletle hesaplaşma günüdür. 9 kardeşimizin kanı yerde ve bu terörist-korsan ülke özür dahi dileme nezaketinde bulunmamaktadır.
9 insanımızın kanını döken terörist devlet bu insanlık dışı, hukuk dışı kanlı saldırısını sadece “üzgünüz” demekle geçiştirmek istiyor.
Korsan devlet uzun yıllardır bizi en büyük müttefiki, hatta Çevik BİR gibi hayranları yüzünden bizi en sadık jandarması gibi gördü. Neden görmesin ki, Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve İsrail için en hayati anlaşmaları BİR zamanında yapıldı. İsrail ile askeri, stratejik ve güvenlik alanındaki anlaşmaların en önemlilerinin imzalandığı dönem 93–96 yıllarıdır. DEMİREL cumhurbaşkanı, ÇİLLER başbakan ve Ç. BİR de en etkili general…
Ayrıca tarihte ilk kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla DEMİREL, başbakan sıfatıyla ÇİLLER ve genelkurmay başkanı sıfatıyla da KARADAYI İsrail’i ziyaret eden Türk yetkililerdir. Bu yetkililer bizleri İsrail korsan devletiyle kanka eylediler.
Demem o ki,
İsrail’i şımartan DEMİREL’in 28 Şubat postmodern darbesini yapan cuntacılarıdır.
Her neyse, bugün İsrail’in kendi (kanlı) elleriyle bu kerteye getirdiği bir krizle karşı karşıyayız. Şöyle böyle bir kriz değil, Sayın cumhurbaşkanımızın “devlet pozisyonu” dedikleri bu yaptırımlarla krizin Sayın DAVUTOĞLU’nun ifadesiyle alanda da süreceğini gösteriyor:
“Doğu Akdeniz’de en uzun kıyısı olan sahildar devlet olarak Türkiye seyrusefer serbestîsi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır.” Evet, İsrail Gazze ablukası kararını alabilecekse, Türkiye de seyrüsefer serbestîsi kararı alabilecektir ve bunun ne anlama geldiğini İsrail çoook iyi bilmektedir. İsrail bunun bir blöf olmadığını ise çok daha iyi biliyor. 15 aylık zulüm ve kof efeliğin sonucunu ise adı gibi biliyor.
Mesela;
Doğu Akdeniz sularında bir İsrail gemisi bulunur, içinde Efraim’leriyle Benyamin ve Moshe’lerinin daha önce kameralara yakalanan “gerici” ve “sır” ilişkilerinin gizlendiği kasaları açılır. Gerisini MOSSAD düşünsün…
“Seyrusefer” kararı ile Türkiye AB, BM ve özellikle de ABD’ye önemli mesajlar vermiş oldu:
“Türkiye, Ortadoğu’da kendi çıkarları için de her türlü riski alabileceğini” ifade etmiş oldu. Aha buraya yazıyorum, bu “seyrusefer savaş çıkaracaktır.”
Şimdi;
“Türkiye’nin dostluğu ne kadar kıymetliyse, düşmanlığı da o kadar şiddetlidir” sözünün ispat zamanıdır. Yoksa inandırıcılığımızı yitirmemiz içten bile değil.
Peki, bu süreçte İsrail ne yapabilir?
İsrail, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini bozmaktan tutun, ABD Kongresi’nde Ermeni sorunu dâhil pek çok sorunu kaşımak ve Kürt sorunu ile PKK konularını karıştırmak gibi yollara başvurabilir.
Birileri bizi Musevi lobisi ile korkutabilir; Musevi lobisi bugüne kadar bir verdiyse 11 almışsa bundan böyle vermeyelim gitsin.
Her ne kadar Sayın cumhurbaşkanımız “BM’nin bu raporu yok hükmündedir” dedilerse de BM İsrail’e verdikleri bu destekle tarihe “bebek katili uluslar arası bir örgüt” olarak geçecektir.
Ayrıca son olarak şunu ifade etmekte yarar var,
İsrail bu raporla köşeye sıkışırsa şaşmam. Zira BM’ye üye 130 ülke Filistin Devleti’ni tanımaya kalkarsa asıl kıyamet o zaman kopabilir. Bu tanıma şıkkı çok uzak bir ihtimal değildir.
İsrail Türkiye’nin kararlılığını görünce isterse zeybeklik yapsın. Biz İsrail ile savaşa bayılacak değiliz ama bunun kaçınılmazlığına da kocamaaaaaaaaan bir eyvallah deriz.
Devamı bir daha ki yazıya…