Türk Diline Sahip Çıkalım
Dil; Toplulukları milletleştiren sosyal ve millî bir temel olgudur. Onları yığın olmaktan kurtarıp, inanç, ülkü, zevk, gönül ve kültür birliği zemininde bağımsız bir millet yapan yegâne unsurdur. Bu sebeple dil, en az din, vatan, bayrak, gelenek-görenek kadar belki daha da fazla önemli bir değerdir. Bir millet, bir çok vatan, bayrak, din, değiştirebilir; dili değişmediği sürece aynı milliyete mensup olma vasfını sürdürür. Aksi takdirde ya yok olur, ya da başka bir kültür dairesinde hayatını idame ettirir. Bu yüzden dil, milletin hafızasıdır.
Türkçe karşıtı olumsuzluk, imparatorluğun parlak günlerinin geride kaldığı, dağılma sürecinin başladığı dönemde artmış, günlük tüketim maddelerinin Türkçe adları yerine bir yandan Arapça ve Farsçaları, bir yandan da Fransızcaları kullanılmıştır.
Bugün de yabancı sözcük hayranlığı sürmektedir; nitekim İngilizce Türkçenin üzerine çöreklenmiştir.
Bilinmelidir ki; her toplumun kendine mahsus bir dili vardır. Bir başka ifadeyle, millet olmanın en temel şartlarından biri ve belki de birincisi, o milleti oluşturan insanların ortak bir dile sahip olmalarıdır. Çünkü dil toplumun mıknatısıdır. Ortak dili konuşmayan toplumlarda bu çekim kuvveti ortadan kalkar; sonuçta toplum ya dağılır ya da yeni bir çekim kuvvetine yönelir.
İngilizcenin dünya dili olduğu, artık herkesin bu dili öğrenmesi gerektiği; bağlamında üniversitelerde başlatılan yabancı dille eğitim, artık ana okullarına kadar indirgenmiştir. Yine; Türkçenin ilim dili olamayacağı gibi üzücü tartışmalarla dilimiz zayıflatılmak, hatta ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Napolyon Boneparte; Fransa'nın sınırları, Fransızca'nın konuşulduğu yerlerdir, diyerek bir milletin vatanını, dilinin konuşulduğu topraklar olarak nitelendirir. Bunun bilincinde olan AB üyesi Fransa 1994 yılında çıkardığı kanunla Fransızca dışında başka bir dilde yazışmayı, sokak ve dükkân ismi koymayı yasaklamıştır.
Yahya Kemal’de: Türkçe'nin çekilmediği yerler vatandır. Ancak Türkçe'nin çekildiği yerler vatanlıktan çıkar. Çünkü vatanın gövde ve ruhu Türkçedir, der.
Peyami Safa ise: Bir milletin bütün zekâsı, bilgisi, hassasiyeti dilinde toplanır. Dil onun varlığıdır, müdafaasıdır, başka millet üzerindeki tesirinin en güçlü silahıdır. Bir millet toprağını kaybedebilir, dilini unutmazsa o toprağa yeniden sahip olabilir. Dilini kaybeden bir millet her şeyini kaybetmiş demektir, diyerek dilin millet hayatındaki yerini çok güzel bir şekilde vurgular.
İngilizcenin konuşulduğu, yazıldığı hatta eğitim dili olarak kullanıldığı her yer, Amerikan ve İngiliz kültürünün boyunduruğu altına girmeye başlamıştır.
Yabancı dille eğitim, batının Türk milletini kimliksizleştirme adına plânladığı sinsice bir oyundur. Bu konu sen-ben kavgasının ötesinde milletimizin her ferdinin öncelikle sahip çıkması gereken ulusal bir sorundur. Çünkü Türkçe kurtarılmadan Türkiye kurtarılamaz.
Unutulmamalıdır ki; Türk Milleti demek Türk milli ve manevi değerlerinin ifadesi Dil demektir. Türk Dili; Türk Milleti için varlık nedeni olan kutsal bir hazinedir.
Çünkü Türk Milleti; geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde, milli ve manevi değerlerini, menfaatlerini kendi varlığını ve bekasını, dili sayesinde muhafaza ettiğini edeceğini görüyor, biliyor, anlıyor.
Yenileşen ve zenginleşen Türkçeyle geçmiş, bilimsel akılla süzülerek algılanmalı, bugünler anlaşılmalı ve yarınlara ilişkin öngörüler oluşturulmalıdır.
Türk aydınlarının da temel görevi; Türk dilini muhafaza etmek, gelişimini, zenginleşmesini sağlayacak bilimsel çalışmalar yaparak Türk dünyasında birlik ve beraberliği sağlamaktır.
Günün Sözü: Dil’i sarsılan toplumun geleceği yoktur.