Turizm Programlarının Rengi
Her şeyin bir rengi olduğunu ‘hayat’ bana öğretti. Giydiğin kıyafetin, makyajının, kullandığın arabanın, odanın, ders kitabının kapağının, sözlerinin, ışığının, kafanın içindeki düşüncelerinin ve hayattaki her eyleminin bir rengi varmış meğer… Gökkuşağının oluşturduğu yedi rengi öğrendiğimiz ve beyazın aslında bir renk olmadığı gerçeğinin bize sunulduğu ilk okul sıralarının üstünden yıllar geçmiş de haberimiz yokmuş… Şimdilerde her birimiz kendimizi bir rengin içerisine hapsetmişiz ve bununla gururlanıyoruz. Hatta tuhaf anket sorularıyla, burçlarımızın karakteristik özellikleri gibi zımbırtılarla kendimize uğurlu bir renk bile seçiyoruz. Birimiz kırmızı oluyor ‘ben ihtiraslıyım, çekiciyim’ diye ortalarda geziniyor; bir diğerimiz ‘ben beyazım saf-tertemizim’ nutukları çekiyor; diğerimiz de siyahın asaletinde buluyoruz arayışımızı… Sonra ideolojilerimizi renklerle beziyoruz duvarlara, yazılara… Haykırışlarımızı, mutluluklarımızı, acılarımızı, önemsiz dediğimiz şeyleri dahi uğruna inandığımız renge kazıyoruz birer birer.
Ben bir renge ait olmadığımı düşündüğüm rengarenk dünyamda, insanların renklerini seyre dalıp gittim kimi zaman. Turizmci olduğum için en büyük ilgi alanım da, pek tabii turizmle ilgili gezi programları. Her bir kanalda o kanalın rengini yansıtan bir gezi programı ve o programla özdeşleşmiş birer sunucu var. Programın içeriği de programı sunan şahsiyet de, kanalın rengiyle uyum içerisinde oluyor çoğu zaman.
Bir yanda ‘Gülhan’ın Galaksi’ rehberiyle çocuksu renklerin içinde gezinti yaparsın, Gülhan Şen ile beraber heykellere tırmanır, bir yerlerden kendini atlarken bulursun…Ben Gülhan’a pembe tonlarını yakıştırırdım ya siz? Derken zaplama girişimiyle, başka bir gezi sayfasında alırsın soluğu.
Bu sefer ‘Aş Kendini’ diyen başka bir hatun, kanalının sloganının rengiyle çıktığı yolda, kendini aşmaya devam ederek ilerlemektedir. Aydan Öner de sürekli tarihi kaynakları araştırarak, hatta bazen o kaynakların içinde kendisi de boğularak grinin tonlarında bir program sunar. Zira kimi insana göre halen ‘As Kendini’ şeklinde yorumlanarak siyahlaşırken, kimisi için benim kanaatime göre beyaz bir programdır ve neticede gri tonlarında seyir alır yolunda...
İlgiyle izlediğim bir başka turizm programı da, rengini normalde siyahi bulduğum halde, programı izlemekten kendimi alamadığım için program içerisinde kanımca farklı tonlara dönüşen ‘Ayna’ programıdır. Normalde hiç ilgimi çekmeyen, hatta bu program dışında zaplama alanıma dahi saliselik an olsun girmeyen bir kanalın turizm programını, aksanını ve görsel yönünü beğenmediğim sunucusuna rağmen izlerim! O programda da hala ne bulduğuma anlam veremediğim bir çekicilik unsuru hakimdir. Belki gittiği yerlerde doğal güzellikleri ön plana fazlaca çıkartmasından, belki oraya özgü turistik öğelere ve kültürel değerlere daha çok önem vermesindendir bu programa olan ilgim, kim bilir?!
Zaman zaman da gününü ve saatini bilmeksizin, bir devlet kanalının turizm programında bulurum kendimi. Rastlantı sonucu programı izlemeye başladığımda, her seferinde kadının derin tecrübesine karşın, ileri yaşında hala orada burada gezmesine ve programı büyük bir özveriyle sunmasına hayretle seyirci kalırım, ‘genç turizmciler’ dururken?! Yani atmışlı yaşlarda bir kadının, nasıl enerjisi kalır o tempoya şaşırtıcı doğrusu… Ben o programın sunucusunu da azminden ve kendisini hala genç hissetmesinden ötürü ‘kırmızı’ şehvet rengiyle bağdaştırıyorum, siz ne rengi uygun görürdünüz bilemem…
İşte böyle hayatın renkleri her yerde, her şeyde gizli. Önemli olan kimi- hangi renkle taçlandırdığınız. Siz hala hangi renksiniz bilmiyor musunuz? Ya da benim gibi rengarenk misiniz? Durun bir düşünün ve bir renge ait olun. Hayat renklerle güzelJ