TSK Mağdurları İçin Yeni Kanun Gerekiyor
12 Eylül 2010 Referandumu'nun kabulü ile Türk Silâhlı Kuvvetleri'nde YAŞ kararlarıyla yargı yolu kapatılarak güya disiplinsizlik suçlaması sonucunda askerî
personelin tasfiyesine son verilmiş oldu. Son yıllarda yoğun şekilde görülen bu uygulamayla, sırf eşi başörtülü diye ya da namaz kılıp oruç tuttuğu için binlerce kişi ordudan atılmış ve açlığa terk edilmişti. Aslında hiçbir disiplinsizlik suçu işlemeyen bu değerli subay ve astsubaylar, inançlarından dolayı çok büyük haksızlıklara mâruz kalmışlardı. Bunlar, açıkçası darbeci ve cuntacı odakların tasfiye ettirdiği tertemiz ve vatansever kadrolardı.
Referandumdan sonra 6191 sayılı 'Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu' ile 926 sayılı TSK Personel Kanunu'na eklenen geçici 32. madde kapsamında TBMM, 'YAŞzede' personelin iade-i itibarını ve özlük haklarının verilmesini bir dereceye kadar sağladı. Bu kanunî değişiklik neticesinde, YAŞ kurbanı 1750 kişi TSK'ya müracaat etti; bunların 1518'inin müracaatı kabul edildi, çoğunluğu 1971 öncesinde olan 250'sinin müracaatı reddedildi.
***
YAŞ mağdurlarının durumuyla yakından ilgilenen bir demokrat olarak bu kanunî değişiklikten çok memnun olmuştum. 'Resen Emekliler Derneği' (REDER) yöneticilerinin ziyaretine kadar, bu üzücü meselenin büyük ölçüde çözümlendiğini düşünüyordum. Meğer kazın ayağı öyle değilmiş...
Aslında bu değişiklik kanunu yeni mağdurlar doğurmuş. Zira, YAŞ kararı olmayan, bunun yerine ikili-üçlü kararnamelerle re'sen emekliye sevkedilerek tasfiyeye uğrayanlar haklarını alamamışlar.
AK Parti İktidarı'ndan sonra, YAŞ'ın tasfiye kararlarını imzalamayıp şerh koyan Başbakanlar ve Millî Savunma Bakanları, TSK yetkililerinin bir 'hile-i şeriye'si ile karşılaşmışlar. Ordudan inançları dolayısıyla atılmak istenenlerin bir kısmı YAŞ kararları ile tasfiye edilirken, bir kısmı da güya 'yargı yolu açık' ikili-üçlü kararnameler kullanılarak uzaklaştırılmışlar.
***
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM), dâvaya sadece usûl bakımından bakıyor; yerindelik denetimi yapamıyor. Bu durumda, kötü niyetli yetkililer tarafından icat edilmiş uydurma disiplin suçlarının doğru olup olmadığı anlaşılamıyor.
Diğer taraftan, AYİM'nin hukukîliği ve statüsü de tartışma konusu. AYİM'de 5 üye var, bunların 2'si muharip sınıftan hukukçu olmayan üyeler. Halbuki AİHM kararlarına göre, cezaları sadece hâkim statüsü olanlar verebilirler. Ayrıca, AYİM'nin hukukçu üyelerinin de askerî hiyerarşiye bağlı birer 'emir kulu' olduğu da unutulmamalı.
Bu durumda, fiilen yargı yolu kapalı oluyor.
Yargı yolunun açık olması için Danıştay gibi yargı mercilerine gidilebilmesi gerekir.
Bu arada, tâdil kanununa göre tarih sınırı konulması ve hakların iadesinin başvuru şartına bağlanması da uygulamada aksamalara sebep olmuştur.
***
Yeni yılda TBMM'nin, haksız şekilde re'sen emekliye ayrılan ve sayıları 1000'in üzerinde olan TSK personelinin de haklarını ve itibarını iade eden bir kanunî değişiklik yapmasını bekliyoruz. Aksi takdirde bu müspet uygulama eksik kalacaktır.