content
22 Mar

TRT İle Açıl Açılabildiğin Kadar(!)-I

Türkiye’nin neresinde olursanız olun; dağda, bayırda, ovada, tarlada, plajda, ıssız bir köyde… Nereye giderseniz gidin yanınızda bir radyo varsa mutlaka TRT ve bilumum yan frekanslarını dinleyebilir, TV açma şansınız varsa yine TRT ve bilumum yan kanallarını izleyebilirsiniz. Anteni olmayan televizyonların demirbaş kanalı TRT 1968 yılından beri, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyaya açılan belki de en önemli kapısı olarak yayın yapmaktadır.

TRT denilince akla ilk gelen görüntü kalitesi düşük yayınlar yapan, sık sık yayın aralarında frekansı karıştırıp başka yerleri gösteren, reklamlardan programa geçerken yayının yaklaşık 15-20 sn durup, ekranın karardığı, ciddi haberlerin yapıldığı, belgesel ağırlıklı, kasvetli bir kanal olurdu önceleri. Ama TRT belki de son 8-10 senedir yılların zihinlerde oluşturduğu tabuları yıkmak adına büyük bir değişim sürecine girmiştir. Her ne kadar özel televizyon kanalları kadar kaliteli olmasa da geçmişle kıyaslandığında hayli yol kat ettiği aşikârdır.

Bürokrasinin buram buram hissedildiği yapay, soluk renkli, ciddiyetin ve disiplinin hakim olduğu TRT son yıllarda vizyon değiştirerek, özel kanallar çıktı çıkalı kaybettiği seyirci kitlesini kazanmak adına klasik TRT formatından çıkmıştır. En azından, ne kadar düzgün Türkçe kullansalar da asla gülümsemeyen spikerlerin yüzü bir nebze olsun gülümser olmuş, bürokrasinin o sevimsiz yüzü halka seneler geçtikçe daha çekilebilir şekilde yansıtılmaya başlanmıştır.

Özel televizyonlarda görev yapan kıdemli televizyoncuların birçoğu TRT kökenlidir.

Günümüzde televizyonun insanlar üzerindeki etkisi nasıl yadsınamazsa, o zamanlar tek olan TRT’nin bundan 40 sene önceki etkisinin de günümüze nasıl mal olduğunu yadsımamak gerekir. Sansür ve yasakların hakim olduğu TRT, halk içinde Devletin muteber yapısını empoze edip, erdemli kişiliklerin oluşmasına katkıda bulunmakla beraber bir çok yozlaşmayı da peşinden sürüklemiştir. Ancak TRT’nin son yıllarda benimsediği açılımlarla, yasakçı zihniyetin bıraktığı kötü izlenimi büyük ölçüde sildiği gözlenmektedir.

Bir zamanlar TRT’de ana haber bülteninde önce cumhurbaşkanı ile başlayan haberler sonra başbakan, sonra meclis ile ilgili, daha sonra gün içinde olan kazalar ve hatırlatmalar olarak silsile halinde okunurdu. Yılların TRT’si son yıllarda bu silsileyi bozmuş halk için en çok önem arz eden konulara öncelik vermeye başlamıştır.

Kullanılan teknoloji ile bağdaştırdığım reklamların öncesinde ve fregmanlarda çıkan bant sesi 2000li yılların başlamasıyla duyulmaz olmuştur ki bu TRT için mühim bir gelişmedir. Hatta öyle ki, TRT son zamanlarda Devlet televizyonu olduğunu unutup özel kanallarla yarışacak kadar uzun reklam yayınlamaya başlamıştır.

Jenerik animasyonlarını 15-20 saniyeye yayarak, program geçişlerinde tuhaf sesler çıkararak insanın içini bayan TRT; gerek yeni reklam yüzleri, gerek grafik tasarımları açısından kurumsal kimliğinin gelişmesine katkı sağlayacak yenilikler kullanmaya başlamış, teaser adı verilen ses, müzik ve görüntü efektleri dışında asıl filmden sahne göstermeden fregman öncesi yayınlanan reklamlarını değiştirmiş böylelikle özel kanalların kalitesini nispeten yakalamıştır.

Sadece Türk medyasıyla değil dünya medyalarıyla rekabet etmek istendiğini söyleyen TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin; TRT’nin maç yayınlarına talip olduğunu belirmiş, şifreli yayını kaldırıp Arjantin modelinde açık yayıncılık yapacaklarını söylemiş ama ihaleyi ligtv’ye kaptırarak başarısız olmuştur.

(Arjantin modeli, şifreli maç yayınları sebebiyle özellikle gençlerin maç seyredebilmek için belli ortamlarda toplanmalarının önüne geçmek için uygulanmaya başlanan bir yöntemdir.)

Özel kanallarla rating rekabetine girerek reklam alma ve gelir yaratma kaygısında olan TRT; otomobilden cep telefonuna birçok ürünün satışından, elektrik faturasından pay aldığı ve birleşik ürünlerin içindeki radyonun değerine göre değil de, ürünün bedeline göre belirlenen bandrol ücretiyle de ek gelir sağlamasının yanı sıra birçok reklam alarak özel kanallarla aynı kulvarda yarışması halk içinde tepkilere yol açmaktadır. Misal, 5 Haziran2009 Fransa-Türkiye maçı esnasında maç ortasında ekrana tam ekran reklam alması çoğu kişinin TRT’nin ecdadını anmasına sebep olmuştur. 

Halkın vergilerinden kesilen katkı paylarıyla şifresiz yayın satın alacaklar diye de bazılarının ayaklanması ise tamamen muhalefet olsun diye yapılan saçmalıktan başka bir şey değildir.

TRT şifresiz yayın yapabilmek için girdiği ihaleyi kaybetti diye kesilen katkı paylarının hiçbirinin kesilmesi durdurulmamıştır. Şimdi insanlar hem maç izlemek için para ödüyor, hem de aldıkları ürünlerle TRT’ye katkı payı sağlıyorlar. Muhalefet ederken bile mantıklı sebepler ve sonuçları sunulmalı ki eleştirilen konunun gelişmesi açısından uyarıcı nitelikte olsun.

Zamanında Barış Manço ‘Dağlar Dağlar’ şarkısında kanun çalıyor diye, pop müzikte kanun olmaz mazeretiyle şarkıyı yayınlamayan, Erkin Koray’ın kıyafetinden göğsündeki kıl gözüküyor diye ekrana çıkarmayan ve bunun gibi birçok şeye yasak koyan zihniyet, son yıllarda; yılbaşında şarkı söylesin hem de playback olarak söylesin diye Tarkan’a 750 000tl, Sibel Can’a 250 000tl para ödüyor.

Bunun yanı sıra; TRT kendi yetiştirdiği Türk Sanat ve Türk Halk Müziği sanatcılarına neden programlar yaptırmaz da Unkapanı okuyucularını binlerce dolar harcayarak ekranlarda sunuculuk yaptırır bu da ayrı bir tartışma konusu.

Ve yine hatırlarsak TRT 2001 yılında açılım olsun diye, BBC'nin logosunu yapan kişiye, vatandaştan kesilen paralarla 2 Milyon Dolar verip logo yaptırtmış olan devlet televizyonumuzdur. Buna da açılım değil alenen ‘gevur kaşığı ile Türk otu karıştırmak’ denir.

TRT özel gelirlerinin yanı sıra arşivleri olsun, kadrosu olsun kullanılması halinde büyük ses getirecek programlar hazırlayabilecekken pek çok devlet kurumunda olduğu gibi asgari düzeyde çalışıp, mazeretler üretmeye, ben aldığım maaşa bakarım diyerek ekstra çaba harcamamayı benimseyen bir yapıya sahipti. Her ne kadar geçmişe oranla birçok değişim yaşansa da mantık özünde hep aynıdır.

Halkın vergileriyle dişinden tırnağından kestiği paralarla idare edilen TRT'yi halkın gurur duyacağı bir medya gurubu haline getirmek istediklerini vurgulayan şahin, idari yapılanmada büyük değişiklikler yaptıklarını, 200'ün üzerindeki kadro unvanını 90 seviyesine indirdiklerini söylese de bazılarının gözünde TRT, AKP’nin medyadaki izdüşümü olarak görülüyor.

Şu objektif olarak kabul edilmesi gereken bir gerçektir ki; iktidar olan partiler kendilerini iktidara taşıyan bazı sermaye sahipleri ile yandaşları olan cemaat, vakıf, etnik grup ve eş, dost, ahbaplarına diyet borçlarını ödemek zorunda hissederler. Bilirler ki onları oraya getiren dinamikleri unuturlarsa sonları çok hızlı gelir. Demokrasi sadece seçilmeyi değil, orada oturmalarını da sağlayan güçtür.

Dolayısıyla kadrolaşmada liyakat yerine, onların emri altında itiraz etmeden çalışacakları yandaşlarını belirli pozisyonlara getirmeleri gayet normaldir.

Bu sadece AKP için değil iktidarda olan tüm gelmiş geçmiş tüm partiler için mevzu bahistir. Bal tutan parmağını yalar.

Yalnız şunu söylemeden geçemeyeceğim; kilit noktalarda bulunan görevlere İletişim Fakültesi mezunu yerine faraza Ziraat Fakültesi mezunu olan bir personel atanırsa elbette bunun arkasından gelecek dedikodulara razı olmak zorunda kalınır.

TRT Devletten gelir sağlayan bir kuruluş olduğuna göre, değişen her hükümette giden ağam, gelen paşam düsturunda kadrolaşmaya mahkûmdur.

Devlet kanalının genel müdürünü ve personelini başbakan atadığına göre bu ülkede iktidara gelen bütün partilerin TRT'yi kendi yayın organıymış gibi kullanması alışıla gelmiş bir hadisedir. Son yıllarda, biraz da hazımsızlığın verdiği huzursuzlukla kimilerinin TRT’yi hükümet güdümlü kanal olarak lanse etmesinin bir mantığı yoktur.

(Dürüst olmak gerekirse; dublajlarda ''God'' kelimesini ''Tanrı'' olarak değil de ''Allah'' olarak çevirmeleri ve yayınlanan bir filmde Will Smith'in ''Allah yardımcımız olsun'' demesi çok da alışıldık bir durum değil doğrusuJ)

TRT'nin zamanında komünist bıyıklı Alevilerin kadrolaştığı ve havadan maaş aldığı bir kurumdan, muhafazakârların yerleştirildiği bir kuruma dönüşmüş olması ve onlar döneminde hizmet kalitesinin artması tabii ki kıskançlığın baş göstermesine neden olmuştur. Meyve veren ağaç taşlanır derler. Ama bir de, yiğidi öldür hakkını ver derler. Yapılan hataları eleştirmeyi bildiğimiz gibi, fikri yapısını tasvip etmesek bile gerçekleştirilen icraatları, harcanan emekleri takdir etmesini de bilmeliyiz. Bu bir erdemdir insan için.

TRT zamanında "her köye bir piyano" gibi bir hayali gerçeğe dönüştürememiş olsa da, kalkındırma amaçlı olmasa da eğitim amaçlı diyerek yayınladıkları bürokratik disiplindeki sıkıcı yayınlar halkın zihninde zoraki kabullenilmesi gereken tabular oluşturmuştur. Fakat bütün o kasvetli içeriğinin yanında TRT yaptığı türkü programlarıyla halk müziğimizi geleceğe taşıma konusunda çok önemli bir misyon üstlenmiştir.

Her ne kadar popüler kültürün, değişen koşulların, farklılaşan dinleyici ve izleyici kitlelerinin arz ve talepleri doğrultusunda, zamanın gereğine ayak uydurmaya çalışsa da,

TRT halen günümüzde Türk Müziğinin en nezih şekilde icra edilmesine olanak sağlayan, bestekârından söz yazarına, ses ve saz sanatçısına kadar Türk Müziğine gönül veren birçok kişinin eğitiminde önemli rol oynamaktadır.

Devam edecek...

Etiketler : , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank