Transgenik Somona Ticari Onay
Önceki haber-analizlerimizden birinde “İlk ticari transgenik hayvana onay: transgenik somon 2014’de sofralarımızda”[1] konusu ele alınmış ve 2014’lerde ilk transgenik balığın pazarlanabileceğine değinilmişti. Bir ABD firması olan
AquaBounty Technologies, FDA’nın (ABD’nin Gıda ve İlaç Dairesi) 19.11.2015 tarihli haberinde göre, söz konusu ürünün pazarlama iznini almış bulunuyor. Aslında firma başvurusunun, biyogüvenlikle ilgili raporu, 19 Nisan 2012 tarihinde hazırmış. Onay için yetkililer Beyaz Saray’ın “evet” sinyalinin gelmesi beklenmiş. Bu da, olayın kamuoyunun nabzını tutarak yapılan siyasi analizlerle sonuçlandırıldığını göstermektedir
Transgenik bitkilerin 16 yıllık bir süreçte gösterdikleri yüksek tarımsal ve biyoekonomik performansın, diğer canlılarda da aranacağı beklenen bir olguydu (Dünya Biyotek Ürün Tohum Pazarı %36 ya ulaştı[2]). Belki, “gen kaçması” sorununun zor çözülebileceği beklentisi nedeniyle, konu gerek bilim çevrelerinde ve gerekse ticari yatırımcılarca biraz gecikmeli olarak ele alınmıştır. Dünyanın işlenmekte olan arazilerinde %12 pay sahibi olan, ortalama %30 maliyet düşüklüğü ile üretenlere, ekimine başlanıldığından bu yana 70 milyar US$ artı değer sağlayan biyotek bitkisel üretimdeki bu performanstan, hayvancılık sektörünün de bir an evvel yararlanması bekleniyordu. Aslında transgenik çalışmalar, bitkilerden ön hayvanlardan önce, 1980’lerde başlatılmıştı.
Transgenik balığın ne gibi faydalar sağlayabileceğine bir göz atalım:
- 12 ay boyunca gelişebilme ve dolayısıyla hızlı büyüme (normal somon yalnız sıcak aylarda gelişebilmekte);
- Pazarlanma olgunluğuna erişim ise 30 aydan (normal somon) 16-18 aya inebilmektedir (transgenik ve normal somonun aynı sürede eriştikleri büyüklük farkı resimde de görülebilir);
- Aşırı avlanma sonucu nesli tükenmeye varan üretimi düşüşünü tersine çevirmek;
- Çiftliklerde yetiştirilen Atlnatik somonu için kullanılan antibiyotik, transgeniklerde gerekmemektedir;
- Daha az sağlıklı kırmızı ete alternatif olarak omega-3 yağ asidi içeren balıketine ulaşım;
- Minimum girdi ile maksimum ağırlıkta ve değerde ürün elde etme yani ucuz ve az yemle yüksek değerde sürdürülebilir bol balık elde etme (transgenikler %10 daha az yem tüketilmektedirler);
- Sağlıklı üretim için en az emek ve masrafın devreye sokulabilmesi ve ekonomik ve kârlı bir üretim, cazip bir yatırım alanı oluştururken, tüketiciye daha ucuz gıda sağlama…
Deniz ürünlerine talebin yıldan yıla ortalama %12 artış gösterdiği günümüzde, böyle bir seçeneğin toplum sağlığına da olumlu katkısı olacağı beklenmektedir. 2050’lerde balık gereksinimi bugünkünün iki katı olacağı tahminlenmektedir. Diğer taraftan bir kilo kırmızı et için gerekli 8 kg yem, balıkçılıkta bir kg seviyesindedir.
Transgenik somon nasıl ticarileştirildi? Hic bir balık türü, şu anda yukarıdaki performansı gösterememektedir. Bir ABD (Massachusetts) firması AquaBounty’nin rutin melezleme ile değil de, biyomühendislik yöntemlerle geliştirdiği transgenik Atlantik somonu yukarıda tanımlanan performansla tüketiciye ulaşmayı hedefliyor. Atlantik somonuna (Salmo salar), uzak akraba balıklardan iki ayrı gen [büyüme hormon geni – Chinook salmon (Oncorhynchus tshawytscha) ve antifiriz geni – Ocean pout (mutton fish, Zoarces americanus)] transfer ediliyor. Aynı türden yapılan gen transferinde ürüne sisgenik denilmektedir. Fakat biyoteknoloji mevzuatı henüz bu ayırımı ele alacak durumda değildir.
Üretimi denizde ağ veya tank sistemleri ile değil de, karada tanklarda gerçekleştirilmesi planlanan bu tür somonun üretimi yalnız streril (üreyemeyen) dişilerle yapılacaktır. Balığı ıslah eden firma yetiştirme tekniği ile ilgili çok daha detaylı bilgilere sahip. Yeni transgenik somon lezzet, renk, vitamin, yağ asidi, mineral ve diğer bileşenlerce normal somondan herhangi bir fark göstermemektedir.
GDO’lara karşı olanların endişeleri tek taraflı olarak dinlendiğinde onlara katılmamak elde değildir. Doğal transgenik somonun doğadaki populasyonlarla melezlenebileceği ve adeta dünya mirasını yok edeceği savunulmaktadır. Firmanın karşıt görüşü ise üretimde triploid (steril, üreme kabiliyeti olmayan) dişi balıkların kullanılacağı ve üretimin okyanusta veya denizlerde ağ veya tank sistemiyle değil de okyanuslardan uzaklarda, karada, tanklarda yapılacağı şeklindedir. Yine karşıtların transgenik somonun beslenmesi ve gelişmesi için kendisinin üç misli protein kaynaklı yem gerektiğini ve dolayısıyla var olan yem olanaklarının somona yetemeyebileceği ve hatta kaynakları kurutabileceği endişesi vardır. Teknoloji sahiplerinin görüşleri bu konuda henüz kristalize olmuş değilse de, yem konusunun sorun olmayacağını savunuyorlar. Çok daha ekstrem düşünenler karada tanklardaki üretimin de tehlikeli olacağını savunuyorlar. Kasırga-hortum gibi doğa olaylarının eksik olmadığı ABD’de anaç genotiplerin okyanuslara ulaşımının risk olasılığından bahisle transgenik somonların tesciline karşı çıkılıyordu. Firmanın bu konuda görüşü ise bu tip tehlikelerden dahi etkilenmeyecek coğrafyaların seçileceği şeklindedir. Pazara sürümle ilgili olarak, üretimin yalnız Panama ve Kanada’da yapılmasına izin verilmiştir.
FDA ürünün pazarlanma aşamasına “GDO’lu üründür” benzeri etiketlemenin firmanın isteğine bırakıldığı şeklinde de bir açıklamada bulunmuştur.