Toyota Türkiye Arapların Değil Miydi?
İdari İşler Direktörü Erdoğan Şahin ise kişilerin inançlarına saygılı olduklarını belirtip, “Adapazarı’nın yapısını biliyoruz ve saygılıyız” demiş ve eklemiş “iki işgüzar yanlış yapmışsa, o da değerlendirilir…
Hani derler ya çocuktan al haberi. Burada da suçludan al haberi…
Biri dedelerinin hacılığını öne sürerken, diğeri inancı kişisel hakka değil, Adapazarı’nın yapısına bağlıyor…
Ayrıca Genel Müdür Özer “Biz de inançlı insanlarız” diye sürdürmüş sözlerini. Herkes bilir ki inançlı olmak Müslüman olmayı gerektirmez. “Ben de Müslüman’ım bu tür bir rezalete izin vermem” dese anlaşılır, ama beyefendi inançlı olduğunu belirtmiş belirtmesine de, neye inandığını söylememiş tabi.
Kenan Evren de kürsülerde ‘babam hacı, annem de örtülü’ derdi.
Malum bu tür savunmalar genellikle, İslam’a veya Müslümanlara yönelik hata işleyenlerin sığındığı komik müdafaalardır.
Toyota yöneticilerinin yaptığı komik savunmaların detayını, meraklıları Star’ın ilgili haberinden okuyabilirler. Ama biz şimdi Toyota Türkiye’nin sahibinin kim olduğuna bakalım.
Malum, Toyota Türkiye’yi Özdemir Sabancı kurdu ve bu uğurda da can verdi. Nedendir bilinmez, Sabancı ailesi birkaç kaç yıl önce Toyota ortaklığını sona erdirdi. Üstelik yükselen pazar ve büyük kazanca rağmen yaptı bunu.
Özdemir Sabancı cinayetinin kim tarafından ne amaçla işlendiğini bilmesi gerekenler bildiği halde, bir türlü ne aile bu konuyu konuşuyor, ne de gerçek katiller açıklanıyor.
Bu ortaklık sona ererken, yeni patronun Araplar olduğu haberleri çıkmıştı medyada. Hafızamda yer etmiş olan bu bilgiden hareketle, İstanbul Ticaret Odası’nın kayıtlarını kontrol ettim. Haber doğruymuş…
İTO’da 444939 sicil numarayla kayıtlı olan Toyota Pazarlama ve Satış A.Ş.’nin yönetim kurulu aşağıdaki listede de görüleceği üzere bir Türk, bir Japon ve üç Arap’tan oluşuyor.
1) Ali Haydar Bozkurt (Türk)
2) Didier Leroy ( Japon)
3) Fadı Mohammed A Jameel (Arap)
4) M. Abdullatif H. Jameel (Arap)
5) Rif Omar S Abouricheh (Arap)
İşçilerine namaz kılmayı yasaklayan şirketin patronları Arap ve adları da Muhammed, Ömer ve Abdullatif gibi üç Müslüman adı.
İsimleri böyle olmasına karşın, kendileri Müslüman mı elbette bilmiyoruz.
Hani ‘Arap sermayesi gelirse’ diye korkudan(!) ödleri patlayanlar vardı ya, alın işte size namaz düşmanı Arap sermayesi…
Kendimizi kandırmaya gerek yok. Biliyoruz ki kapitalizm, emperyalizm, ulusalcılık, faşizm, siyonizm, laiklik, liberalizm, komünizm, modernizm, post modernizm birbirlerinin kan kardeşleri…
Bunlar açık veya gizli amaçları için bütün bir insanlığı ve onların ortak değerlerini kullanırlar.
Hepsinin ortak paydası ayırımcı, sömürgeci ve İslam düşmanı olmaları…
Biliriz ki sermaye ve gücün ırkı değil, kimliği ve ahlâkı önemli…
Bugüne kadar bu ülke de insanî değerlere ve İslam’a düşmanlık yapanların çoğunun adı da, halkın kahir ekserisiyle aynı…
Arap ve özellikle de körfez sermayesinin Türkiye’ye gelişi sırasında çileden çıkanlar ve kan kusanlar her zaman olduğu gibi yine yanıldılar.
Karşı çıktıkları zengin kapitalist Arap’la, zengin kapitalist Avrupalı arasında hiçbir fark olmadığını sanırım artık anlamışlardır.
Unutulmaması gereken önemli bir gerçekse; Amerika, İngiltere, Fransa, İsviçre ve Almanya gibi batılı güçleri ayakta tutan büyük sermayenin Arap enerji ve sermayesi olması…
Derin küresel Siyonist imparatorluğun en büyük güç merkezlerinden biri olan FED’in ortaklarından bir bölümünün Suudlu olduğunu da akıldan hiçbir zaman çıkarmamak gerek.
Japonya’ya gelince… Orası 2. Dünya Savaş’ından bu yana batının bir sömürgesi. O Japonya İmparatorluğu(!) ki, “Trileteral çetesi”nin ABD ve AB’den sonra 3. ortağı.
Bu nedenle, bizi zalimin kimliği ilgilendirmez.
Bizim medyada Arap sermayesine karşı çıkanlar, bu gerçekleri bizlerden de iyi bilirler. Ama amaçları üzüm yemek olmadığından, bu durumu da İslam’a saldırmak için bir gerekçe yapmaktalar.