Törende Bir Bakan!..
Ön safta... Bakışları dik ve emredici...
Belli ki; Küçük Dağları Yaratan'ın; törendeki tek temsilcisi...
İçtensiz gülümsemenin yerini, telaş-öfke ciddiyet karışımı bir görünüm almış!..
Halktan biri olmak adına; epey ön hazırlık da yapılmış... Belli...
Sakal kesilmemiş örneğin...Bıyıklar badem değilse bile;...kırpık....
Saç - baş da uygun mizansene... Dağınık...
Giyim kuşam da öyle.. Pulluğu koşulu bırakıp yetişmiş sanki tarladan törene!..
Gömlek mesela; arkadaki vatandaşınkiyle; görüntüyü bütünlemekte.. Tam uyumlu... Kortejdekilerle de öyle... uyumlu... Yaka düğmesi üstten açık örneğin... Kırışık...
Rengine gelince; ''dönmedim'' dercesine geçmişini çağrıştırmakta... Mavi.
Ağıt ağır ilerliyordu tören alayı. Üzgün, bezgin ve yorgundu adımlar... Bandonun çaldığı ölüm marşı; genç yaşta yok olan hayatların acısını kortejdekilerle paylaşır gibiydi.
Ani bir telaş sardı töreni...Uygunsuz bir durum vardı besbelli!..
Bir emir yükseldi üst perdeden;
-- Durdurun... Durdurun bunu!... Durdurun!...
Bir yandan komutanın gözlerinin içine bakıyor, bir yandan da çekiştiriyor.
Dört dönüyor mavi gömlekli!.. Emir tekrarlarını da yine kendisi yapıyor.
-- Durdurun!... Olmaz böyle şey!..
Askerlerin omuzlarında bir tabut; tabuta sarılı bayrak...; bayrağın üstünde şehidin adı olmasa; öfkeli tavırlarla çevreye; emirler yağdıranı; bir köy düğünündeki iradeyi kimseye bırakmak istemeyen değnekçi-başı sanırdınız!...
Devlet; şehidine, son görevini yerine getirmekteydi... Yan-yanaydı devlet ve halk ... Cenaze marşı çalıyordu bando. Devlet törenlerinde gelenekti bu.
Emirlerin sahibi de devleti temsilen o törendeydi!...
Görünürde; tören bandosuydu susması istenen...Özünde; dinsel öğelerin öne çıkarılması!... Güncel siyasal uyum dayatması!.. Aslolan; din istismarıyla devlet kurumlarının yıpratılması...
Ve sonuçta yükseklerden(!) alınacak bir aferin'e indirgenmiş emirleri uygulatma telaşı!..
Gereği yapılıyor... ve susuyor bando...
Ama; susan devlet; konuşansa siyasetti o anda!.. Skor bir kez daha geçiyor tarihi kayıtlara:
Siyaset:1; Devlet:0
Uzanıyor kol dimdik ileri...; işaret parmağı önde!... Hedefte birileri...
Gecikmeden, susturma gerekçesi de geliyor öfkeli emrin:
--Tekbir söyleyecek millet!...
Sanki bir-yerlere batmış bando tokmağı... Çığlık ondan!.. ''Durdurun!''
Karşısında el pençe komutan...Şaşkın!.. Polis...şaşkın!.. Etrafını saran şakşakçılar şaşkın!
Uzanan parmakların yabancısı değil halk!.. Kopyası sanki önceki gördüklerinin..
Susunca bando; susuyor Devlet... Susuyor halk...
Sadece sessiz bir avaz yükseliyor derinden!.. Kırılan onurun; biten saygınlığın sesi!..
Bu yükselen ses de; tarihe düşen bir not aslında!..
''Ey Bakan, hedefe yönelttiğin o parmak; kurum, ya da kişi, her neyi işaret ediyorsa, geri kalan parmaklar da; seni işaret etmekte!..
Engel miydi halkın tekbir söylemine ki; susturulması elzem görüldü bandonun!..
En uzaktaki vicdan sahiplerine kadar uzandı ayıplama...
Teğet geçti yalakaları her zamanki gibi.
Emirlerle devletçiliğin, ulusalcılığın milli duyguların sonlandırıldığında teğet geçtiği gibi!...
Çuval geçirme olayı ile başlayan, , sahte belge ve gizli tanık ifadeleri ile devam eden, Silivri tutsaklıkları ile sonlanan itibarsızlaştırmanın bir başka halkası örüldü bu törende!...
Susturulan bando değil; askerin sesiydi!.. Asker getirmişti bandoyu!..
Ulaştığı başarıyı, susturulan bandoya teşekkürle pekiştirdi Bakan!..
Karşılığın kat-be- kat alınacağı; biat ve sadakatın karşılıksız kalmayacağı düşüncesinin iç huzuruyla telaştan sıyrılınca Bakan; sakin adımlarla tabuta omuz vermeye yöneldi.
Şimdi doğrudan soralım Sayın Bay Bakana:
Önleyemediğiniz terörü, tekbirlerle lanetleyip, halkın duygularını yatıştırmayı, halkın gazını almayı başarı hanenizde bir artı mı sanmaktasınız!
Nasıl görmezsiniz; tekbirin kin, nefret ve intikam andı olarak kullanılmakta olduğunu!...
Silahlar tekbirlerle ateşlenirken, boğazlar tekbirlerle kesilirken düşen uçaklar tekbirlerle alkışlanırken; bunun neresi, dindarlık!..
Kültür eğitimdir!.. Ve siz de onun Bakan'ı...
Törende bando susturmak ne yiğitliktir; ne de göreviniz!.. Yiğitseniz; görev adamı iseniz; şehitlere ''üç-beş memet'' nitelemesini uygun gören ''büyüğünüzü(!!?) susturun..
''4+4+4 ile; bütün okulları imam hatip yapma şansını yakaladık'' deyip torununu Fransız okuluna gönderen Sayın Bay Boğa'ları susturun...
Karanlıklar yasası, irtica projesi, kindar ve dindar nesil yetiştirme niyetli kölelik eğitim projesi, 4+4+4 yasasını durdurun!..Yasayı savunan tellalları susturun. Görevse işte görev!.
Binlercesinden bazıları...
Çok şey var diyecek de; ''Söylesem etkisiz // Sussam gönül razı değil!...''
Mehmet Halil Arık