Töre Postundaki Kurt “Terör” (I)
Geçtiğimiz haftalarda meydana gelen ve 45 vatandaşımızı kaybettiğimiz saldırı sonucu yaşanan spekülasyonlar, nihayet son buldu…
Çok iyi plânlanmış ve zamanlanmış saldırıyı ‘töre cinayeti ve/veya korucuların illegal işlere karışması’ gibi göstermeye çalışan, nereye hizmet ettikleri belli; bir kısım sözüm ona “Köşe” Yazarı’nın ise sütunlarında az sonra aşağıda okuyacağınız haber ile ilgili “tık” yok… Ve emin olun, olmayacak…
‘Değişen Kocaeli’ internet haber portalında 14 Mayıs 2009 tarihi itibariyle yer alan haber aynen şu şekilde geçiyordu:
“Mardin Mazıdağı Bilge köyünde korucu olan Çelebi ailesi fertlerine ait 32 adet silah olay sonrası ‘koruculardan’ toplanarak, balistik incelemesi yapılmak üzere Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı'na gönderilmişti.
Jandarma Bölge Komutanlığı Kriminal Şube Müdürlüğü'nde balistik incelemeleri yapılan 32 adet silah da ‘temiz’ çıktı.
Yapılan incelemeler sonucunda, daha önce PKK terör örgütünün kullandığı 6 adet silahın Bilge köyü katliamında kullanıldığı saptandı. Olayla ilgili inceleme devam ediyor.”
Evet, okuduğunuz gibi haber aslında çok net. Silahlar, terör örgütü PKK’ya ait!
PKK, yörede yaptığı katliamlara bir yenisini daha böylece eklemiş oldu. Ve suçu, korucuların üstüne atarak bunu yaptı.
Olayın töre cinayetiyle ya da korucuların yasa dışı bazı olaylara katılmasıyla hiçbir ilgisi yok!
Oluş şekli ve işlenişi açsından kriminallojik bir tahlile tabi tutulduğunda düpedüz bir PKK saldırısı olduğu anlaşılabilen Bilge Köyü Katliamı’nı, Korucuların üzerine yıkmaya çalışan zihniyetin; kimlere hizmet ettiği, Türk Devletini ve Hükümetini nasıl bir baskı altına almaya çalıştığını görmemek için adeta kör olmak gerekirdi zaten…
ÜLKEMİZE KARŞI PSİKOLOJİK HARP
Eli kanlı bir terörist ile mayınlı pusu sonucu henüz şehit edilen 11 Mehmetçiğin kanı bile kurumadan röportaj yapıp, güya barış eli uzatıldığını fütursuzca haykıran ve interpol tarafından dünyanın dört bir köşesinde arandığı halde ‘bir türlü bulunamayan’ çete başı ile çay içip-sohbet edilen ve ‘Genel af pazarlanan’ bir ortamda PKK’nın Korucu Köyü’nü basıp, çoluk-çocuk demeden namaz kıldıran imamdan, hamile anneye kadar açıkça ‘soykırım’ işlemesine başka nasıl bir izah yapılabilirdi ki zaten?…
Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü’nde de halkı namaz vakti camiye doldurup kurşuna dizen bu eşkıyalar değil miydi?
1915 öncesinde de Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde insanları diri diri yakan, hamile kadınların karnını deşip; kız mı erkek mi diye bahse giren, bunların zihniyeti değil miydi?
Ne fark var ki?
Öldürülen bölgedeki insanımızın adı ister Türk, ister Kürt olsun, bizim ‘Müslüman’ kardeşimiz değil mi?
Katiller; emperyalistlerin bölgedeki zengin petrol, doğalgaz ve altın rezervlerine el koymak için üstümüze saldığı kandırılmış haydut takımı ve kanı bozuklar değil mi?
İster PKK deyin, ister Ermeni terörü ne fark eder?
Katil aynı, maktûl aynı, mekân aynı…
Arada sadece 100 yıl fark var.
Demek ki 100 yıldır ülkemizde hâlâ aynı oyun oynanabiliyor… Yazık!
O zamanlar ‘Hamidiye Alayları’nı kaldırın’ diyorlardı, şimdi ise ‘Koruculuk sistemini…’
Ne değişti?
Hükümetin bu konuda sergilediği dirayetli tutumu ve Sayın Başbakan Erdoğan ile Hükümet Sözcüsü Çiçek’in aldığı net tavrı buradan tebrik etmek istiyorum.
Ülkenin şu anda bu sisteme ihtiyacı olduğunu sarih bir şekilde –tabi anlayana- ifade ettiler.
Devam Edecek...