Toprak Ananın Önüne Hiç Böyle Yatılmamıştı! Helal Olsun…
Bir dernek düşünün, yönetim kurulu düşünün, oy birliği ile karar aldıklarını belirtiyorlar ve buyuruyorlar: “Kim ki, bugünden sonra aydınlık Türkiye’nin yüzü olan, gururumuz olan anamızı eleştirir, hakeret eder; bilinsin ki, dernekten ihraç edilecektir. Yetmez, CHP de aldığımız kararın aynısını derhal almalıdır…
Dün bir yerel gazete analarına yaranmak için bir haber yapmışlar. Yine analarına farkında olmadan öyle bir zarar vermişler ki, anlatamam…
Atatürkçü Düşünce Derneği Yönetim Kurulu toplanmış, Toprak Ana ile ilgili hakaret eden üyeleri olduğunu ve ihraç edilmesi gerektiğine karar vermişler. Küfür etmenin yanına, gazeteye açıklama yapan iki yönetim kurulu üyesi eleştirenleri de eklemiş.
Başkan Celal Demirel’in konuyla ilgili ayrıntılı bir basın açıklaması yapacağını gazetemize açıkadı. Başkan, şubenin ihraç yetkisi olmadığını, bunu bilmeyen iki yaman üye de anayı eleştiren, hakaret eden üyelerini ihraç edeceklerini, gazlarını alamayınca aynı kararı Avcılar Toprak Ananın önüne
hiç böyle yatılmamıştı!
Helal olsun…CHP ilçe yönetiminin de almasını istemişler.
Anamızı eleştirenler hadlerini bilecekler… Bilmezseler ihraç edileceklerdir…
Kadın Bakan Ensar Vakfı’yla ilgili bir açıklama yapar, Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle kimi AK Partililer ve yandaş medya bakanın önüne yatarlar… CHP’den milletvekili aday adayı olmuş, yönetim kuruluna aday adayı olmuş parti üyesi iki muhteremde Toprak Analarının önlerine yatarak buyurmuşlar.
“Kim ki, bugünden sonra aydınlık Türkiye’nin yüzü olan, gururumuz olan anamızı eleştirir, hakaret eder; bilinsin ki, dernekten ihraç edilecektir. Yetmez CHP’de aldığımız kararın aynısını almalıdır… Anamızı kimse itibarsızlaştırımaz…”
Kimsenin önüne yatmadan haklıya haklı, haksıza haksız diyemez miyiz?
Yoksulun yada zenginin yanında mı yer alacağız? Güçlünün mü yoksa zayıfın yanında mı saf tutacağız? Zayıf haksız ise güçlü haklı ise yine tarafımız zayıfın yanında mı olacak?
****
Ezene karşı olduğumuz için safımızı ezilenin yanında mı tutacağız? Mağdur ya da mağdur edenin mi? Zulüm edene mi, zulme uğrayana mı taraf olacağız? Haksızlığın yanında mı haklının yanında mı safımızı belirleyeceğiz?
****
Kim olduğuna bakmadan, ne olduğuna bakmadan, bizden ve öteki ayrımı yapmadan haksızlığı kim yapıyorsa karşısında mı duracağız? Kim olduğuna, ne olduğuna bakmadan; yağdanlık, besleme olmadan, önüne yatmadan güçlünün karşısında, mağdur olanın yanında ‘haklı’ diyerek duracak mıyız?
Haksızlık yapan bizden diye, yolsuzluklarını, haksızlıklarını, haksız zenginleşmelerini görmemezlikten gelerek, manipülasyonlar, kurmacalar yaparak, tezgahlar yaparak, elimizdeki olanakları kullanarak, aklayan algı operasyonlarının ayağı, parçası mı olacağız?
Haksızlık yapan, bizden değil diye, beslenme merkezlerimiz değil diyerek, yerin dibine mi batırıp her türlü haksızlığı yapanlar mı olacağız?
****
Hani bir slogan var.
“İşçiyiz haklıyız kazanacağız” diye.
Bu sloganı ilk duyduğumuz günden beri hep karşısında oldum… Çünkü işçi olmak haklı olmayı gerektirmiyor. Haklı olmak mağdur olunca ya da mağrur olunca, ezilince ya da ezince, güçlü ya da güçsüz olunca ortaya çıkmıyor. Haklı olmak için; kamuoyunu ikna etmek, hakkının takipçisi olmak, bunları yaparken kullanılan dil, kullanılan argümanlar çok önemli. Yani haklı olduğunu, öteki(leri)ne anlatabilmekten, ikna edebilmekten, anlaşılabilir olmaktan geçtiğini de bilmemiz gerekiyor.
Haklı olduğunu iddia edenlerin, aynı zamanda ötekileri ikna etmeye çalışırken, ötekiler haksızlığa uğradığında da
yanında yer almaktan geçtiğini de bilmesi gerekiyor.
****
Gerçekten işçi olmak, peşinen haklılığı mı sağlıyordu?
Güçlü olanın daima haksız olduğuna düşünürek, karşısında mı yer almamızı mı gerektiriyor?
Zayıf olanın peşinen haklı olduğunu mu kabul edeceğiz? Her mağdur olduğunu iddia edeni haklı, her mağdur eden olduğu iddia edileni de haksız mı kabul edeceğiz?
Ölçütümüz ne olacak?
Konuşmayacak mıyız?
Önyargılarımız haklı haksız ayrımını yapmaya yetecek mi?
Sormayacak mıyız, “Yanlış düşünüyor olabilirim, yanlış yapıyor olabilirim” diye…
Her insan inanıyorsa allahına, inanmıyorsa kendi tanrısı olan vicdanına hesap vermeyecek mi?
****
“İşçiyiz haklıyız kazanacağız” sloganını toplumun her kesiminin, kendisiyle ilgili uyarladığını, peşinen doğruyu söylediği
için haklı, ötekilerin ise toptan yalancı oldukları için haksız olarak gördüklerini biliyoruz.
“Müslümanız haklıyız kazanacağız…”
“Solcuyuz haklıyız kazanacağız…”
“En doğrucu biziz ve haklıyız kazanacağız…”
“Milliyetçiyiz haklıyız kazanacağız…”
“Aleviyiz haklıyız kazanacağız…”
“Bilmem neciyiz haklıyız kazanacağız…”
“Bilmim hangi takımın taraftarıyız haklıyız kazanacağız…”
“Bilmem hangi bakanın, hangi başkanın tarafıyız, önüne yatacağız,haklıyız kazanacağız…”
****
Yaşanan bir olay karşısında safımızı belirlerken, tutumumuzu belirlerken sahi neler belirleyici oluyor?
İdeolojik görüşümüz…
Dini inancımız…
Mezhebimiz…
Yetmiyor, bizim cemaatten olması…
Yetmiyor, ait hissettiğimiz yerde bize
daha yakın olması…
Milliyetimiz, etnik kökenimiz…
Meslektaşımız, okuldaşımız…
Arkadaşımız, dostumuz, hemşerimiz…
Say sayabildiğin kadarıyla…
Son söz: Objektiflik hak getire…
Varsa yoksa üç kuruşluk ya da büyük çıkarlar uğruna birilerinin önüne yatmaya hazır olmamız, bizleri küçültüyor… Küçülürken tüm değerleri de yerel bir ediyoruz.